×

Yapımcı Gözüyle Atatürk Barajı Yazı Dizisi-1



Yapımcı Gözüyle Atatürk Barajı
Yazı Dizisi-1

Nurhan Motugan
 
DSİ Genel Müdürlüğü, Baraj Güvenliği Derneği, Zemin Mekaniği Geoteknik Mühendisliği Derneği ve Su Vakfı’nca düzenlenen ‘5. Uluslararası Baraj Güvenliği Sempozyumu’ DSİ 14. (İstanbul) Bölge Müdürlüğü Tuzla, Orhantepe AR-GE ve Eğitim Tesisleri’nde  geçen yıl içinde yapıldı. Meslekte çok yol almış mühendislere konuşma hakkı veriyorlarmış. Bana da Teklif geldi ve evet dedim. Önce kısa bir hitap olacaktı bilahare konuşma daha kapsamlı oldu ve bu arada birde ATATÜRK BARAJI Paneli eklendi. Üç gün sürdü. Dış ülkelerden çok katılımcı oldu ve konu ile ilgili çok sunum yapıldı.

 ATATÜRK Barajı Genel Koordinatörü olarak benim öncülüğümde beraber çalıştığım ve hayatta olan arkadaşlarımdan da konuları ile ilgili çalışmalarını rica ettim. Neticede Güzel bir sunum oldu. Kendi konuşmamın bir kısmını bu yazı dizisinde yayınlanıyor. Bu benim mühendislik yaşamımın bir kısmı.. Genç mühendislerimizin faydalanacağı noktalar şüphesiz olacaktır.

Davette “ Tecrübe Konuşuyor “ diye bir başlık verildi, bilahare “ATATÜRK BARAJI” Paneli diye bir ilave geldi. Sizlere yaşadıklarımdan gördüklerimden ve Yapımcı gözüyle ATATÜRK Barajından bir şeyler aktarabilirsem mutluyum.

Benim Barajla ilgim, meslek hayatımın son senelerinde oldu. ATATÜRK Barajının yapımını üstlenen, üç firma gurubundan ( SERİ İNŞ)’ ta üst düzey yöneticiydim. İş bölümünde, ATA yönetimi beni Genel Koordinatör olarak görevlendirdi. Size Barajı, teknik yönden anlatmayacağım, zira sizler hepiniz baraj konusunda pek çok şey biliyorsunuz. Bazı enteresan noktaları toparladım, ondan sonraki iş hayatımla çakışan noktalar oldu, bunları kaynaştırdım, bir sunum yaptım. Umarım anlatacaklarım belleğinizde bir   iz bırakır.


Az değil, nerede ise 35 seneye yaklaşıyor hikâyemin başlangıcı. Ben önceki meslek hayatımda daha ziyade Karayolu, Dekapaj ve Saha Düzenleme yapımında çalışmıştım. Diğer iki ortak Firma (Enerji-Su)  ve (Palet İnşaat) iki baraj bitirmişlerdi. Esasında, o barajlar fiziki ölçeklerde ATATÜRK Barajınla mukayese edilebilecek boyutlarda olmadığı için, oralarda kazanılan tecrübelerin,, pek de fazla  yararlı olmadığını ilerleyen yıllarda görmüş olduk. Rahmetli Refik Akarun ağabeyimiz, şantiyeye ilk ziyaretinde bana sordu daha önce hangi Barajlarda bulundunuz diye, ”bende hiç baraj çalışmam yok deyince biraz da müstehzi çok büyüğünden başlamışsın“ demişti.

Tabii tecrübeyi de inkâr etmiyorum, her ne kadar bu büyük organizasyonda, mühim bir hata yapmadığımızı söylerken, tecrübenin ne getirdiğine bir örnek veriyorum. Ürdün’de yaptığımız seddeleri, ilerde bahsedeceğim. Teknik bilgi yeterliği yanında, yaşanmış tecrübenin getirdiği farktan bahsedeceğim.

Rahmetli ve çok bilge, patronum Gökçe Aykut, arada sorardı “Nurhan Makina parkı seçiminde hata yaptık mı “ diye? Bende hayır derdim. Yalnız Beton Kovalarının çok kullanılacağını düşünerek, özenle seçerek, bir hayli getirmiştim. Zira Kaba Agregalı (60-100 mm) mass Beton, çok miktarda olduğu ve onun da pompa ile iletemeyeceğine göre, Kova ve yüksek kapasiteli kule vinçler getirmemin nedeni bu sebeptendi . Band Konveyörle beton dökümü konusu, devreye girince, her türlü beton ve özellikle mass betonda, kovayla döküme göre büyük verim farkı yaratan, Konveyörler kullanınca, Kovalar pek  kullanılmadı. İş Makinalarını, Gökçe bey ve ENERJİ-SU gurubu seçmişti. Zaten Makina İkmal Gurup Müdürlüğünü, kendi elemanları ile sonuna kadar onlar yürüttü. Benim katkım sınırlı  oldu, İnşaat Makinalarını da, nerede ise komple ben seçtim. Makina Grup müdürlüğü olarak  ayrı bir konuşma yapılacaktır

Hafızam yanılmıyorsa, ATATÜRK Barajı yapımı o günlerde,  bir İngiliz Alman gurubuna verildi diye konuşuluyordu. Sonra, belki de aleyhte yazılar vb. dolayısı ile gerçekleşmedi. Söylenti olarak kaldı. Sene 1982/ 15 Ekim DSİ nin yeterlik müracaatına 22   yerli, yabancı ve dört te ortaklık dosya sunmuşlar. DSİ  15 firmaya yeterlik vermis.  Bu arada (Palet,EN-SU ve SERİ ) gurubu da yeterlik alanlara dahil olmuştu.Bizim gurup favori değildi ,arada Barajcı ve çetin firmalar vardı.26 Ağustos 1983 tarihinde yapılan ihaleye, 6 zarf verildi .ATA Gurubu 102 milyar küsurluk teklifi ile , az bir farkla birinci geldi ve 9 Eylül günü netice açıklandı .28 Eylülde / ATA gurubu  sözleşme şartı olan yeni şirketi (ATA İNŞ Sanayı ve Tic. Ltd)  kurarak Sözleşmeyi imzaladı .Süre 120 aydı.O güne kadar DSİ ihaleleri ödeneksizlik vs sebeplerle o kadar uzuyordu ki, imza töreninde yanımda olan bir Gn Md yardımcısı ,ben size kafadan 15 sene helalimden veriyorum demişti .Öyle olmadı, DSİ ‘nin getirdiği ithal avansının sağladığı imkanlar yanında , firmanın bu projeyi bir kar getirme amacı olarak  değil ,memleketi için bir hizmet ve onur mücadelesi olarak Kabul edince, zamanından da bir sene önce bitirdiler. Bir sene önce bitirme teklifimizi, Özal’a götürmesi için o günkü Bakanımız, sınıf arkadaşım, rahmetli Sefa Giraya götürdüğümüz gün, gözümün önünde. Borç geri ödemesi, sabit kur olduğu için, işin bir şekilde gecikmesi, müteahhide zarar vermiyordu ama; ATA Yönetimi bu avantajı hiç bir şekilde dikkate almadı. Diğer mühim bir husus, Barajın yapımını uzatmanın ne kadar riski olduğunu, 1988 feyezanında çok ciddi olarak yaşadık, gördük. Devlet Su İşlerini, bu Prestij Projeyi, Türk Müteahhitleri’ne açtığı için, takdir ve şükranlarımızı sunmak isterim. Ondan sonra, artık büyük projelerde yabancı Firma devri kapanıyordu.

Teklif çalışmalarını, SERİ adına ben yapıyordum. Palet adına Mustafa Kafalıer kardeşim. Sonra bir araya geldik dosyamızı toparladık. O koca barajın yapımını ,hiç baraj yapmamış veya çok ufak çapta yapmış, iki mühendis ne derece tahayyül edip detaylandırıp fiyat hazırlıyabilirdi ki?. İlerde büyüklüklerden bahsedince, bu konuda hak vereceksiniz. Şöyle ki o İngiliz firması, biz işi alınca, (Şantiyeye su getirme İşini biz yapalım) diye bir teklifte bulundular. .Evvela dalga geçiyorlar gibi geldi, ama şantiye su temin sistemini tam olarak burda anlatmaya kalksam, adamların bu teklifine, siz de hak verirsiniz. Sağ ve sol yakada, her biri yüzlerce tonluk saç depolar tesis ettik, nehirde yüzen sallar üzerinde dalgıç pompalarla, günde binlerce ton diyebilirim su basılıyor. Kirli olan nehir suyunu çökeltmek için binlerce m3 lük çökeltme havuzları! Dolgu sulamada, Kum çakıl elek tesislerinde, Beton üretiminde, Beton sulamada, sondaj enjeksiyonda, yolların sulanması, şantiye ve sosyal tesislerde,  her yere dağılıyordu. İçme kullanma suyu içinde ayrı bir keson kuyu açmış klorlama ile evlere mutfak/işçi lojmanlarına dağıtmıştık.  Kil ocağındaki  proses suyu  da buradan temin ediliyordu.

Bütün bu su ihtiyacının kesintisiz olması ve 24 saat hizmet vermesi esasına göre yedekli yapılmıştır. Eleklerden dönen, deşarj suyunun geri atılması bile sorun oluyordu.

Göl kotu yükselince elekler sökülüp birisi sol sahilde 520 kotuna kurulmuş, su temini de ona uydurulmuştur. Kısaca anlatmaya çalıştıysam da, sistemin her konuda ne kadar büyük olduğunu da vurgulamak istedim. Neticede Barajda kullanılan suyun debisi 1.5 m3/sn.  idi ve nerede ise büyükçe bir kasabanın içme suyuna tekabül ediyor. Bütün bu sabit tesis yatırımına, 19 adet treyler su tankeri de eşlik ediyordu. ,ATATÜRK Barajında bütün ölçeklerin büyük olduğu anlaşılır.

Bu kadar büyük makina parkından bahsediyoruz ki, su gibi (300 000 lt/gün) de yakıt harcanıyordu. Tankerler İskenderun /Baraj arasında adeta köprü kurmuşlardı. Tabii gelen yakıtın depolanması, vasıtalara servisi de ciddi bir hizmet istiyordu.

Ortaklar boşta olan iş makinalarını şantiyeye getirmişler ve yardımcı işlerde bayağı iş yapılıyordu!. AEJV (DSİ Yabancı Müşaviri) barajda yerleşmiş işe başlamıştı. Bir gün DSİ vasıtası ile onlardan bir yazı aldık. Bizden, İşi nasıl yapacağımız hususunda 27 sahifelik bir rapor istiyorlar. Tabii İngilizce ve yabancı müşavir deyince biraz elimiz ayağımız dolandı. İyi İngilizce bilen arkadaşlar vardı ama, Baraj teknik terminoloji başkaydı. Hep beraber kafa kafaya verdik, son güne ancak yetiştirdik. Zannederim sahife numaralarını da karıştırmışız Gavard (Baş Müşavir) bakmış sahadaki faaliyetlerimizi görerek, bu firma Rapor yazmasını bilmiyor ama sahada yapılacak işi biliyor demiş. Zira o sırada bir arkadaşın da makinalarını kiralamış, taşeron olarak bir iş verilmiş, faaliyet olarak iyi bir görünüm vardı. Şurası muhakkak ki, böyle çok büyük bir projede, hiç bir zaman, hiç bir işi, Taşeron vasıtası ile yapamazsınız. Zira ne para verirseniz verin taşeron, ne miktar olarak, ne kalite olarak sizin yapacağınız işi yapamaz. Bunu santral hafriyatında bire bir yaşadık. Hafriyatı sudan korumak için nehir boyunca, Diyafram duvarı yapmamız gerekti. Aramızda Diyafram Duvar yapanımız yoktu. Bu konularda isim yapmış bir müteahhidimizin,   yan firmasını taşeron olarak tuttuk çalışmaya başladık. Ekipmanları eski ve verimsizdi, zorlanıyorduk. Ben, derhal İtalyadan,  Casagranda firmasından, bir makina ısmarladım. Geldi ve işin yarısında, bizim makina devreye girmiş oldu ve rahatladık. DSİ’nin tahsis ettiği 200 mil $ o kadar büyük imkân sağlıyordu ki.


Yazı dizimiz haftaya 2’inci bölümü ile devam edecektir.
 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt