×

Kamusal Politikalar Bağlamında Işık Kirliliği



Kamusal Politikalar Bağlamında Işık Kirliliği 

Dr. Bülent Aslan 

Doğal Yaşamı Koruma Vakfı’nın (WWF) Yaşayan Gezegen Raporu 2020 raporunda, “2020 küresel Yaşayan Gezegen Endeksi, izlenen memeli, kuş, çift yaşamlı, sürüngen ve balık popülasyonlarında 1970’ten 2016’ya ortalama %68’lik bir azalma görüldüğünü ortaya koydu” denilmektedir. 2018 yılındaki raporda ise şu ifadeler kullanılıyor: “Bizler, doğa üzerinde inanılmaz etki yaratan ama buna karşılık onun değeriyle ilgili net bir fotoğrafa sahip olan ilk nesiliz. Belki de bu gidişi tersine çevirecek son nesiliz.” Bu noktaya gelen bir sorunun çözümü de (eğer varsa) kişisel çabalarla değil ancak kitlesel ve çok yönlü yaklaşımlarla olacaktır. Dolayısıyla, bu kurulu düzen içinde bu gerçeği anlayabilen karar vericilere ve kamu politikalarına ihtiyaç vardır.

Bu vahim sonucu yaratan kümülatif insan baskısının haritasını çıkarmak için kullanılan metodolojik çerçeve içinde “gece ışıkları” da yer almaktadır. Yapay aydınlatmalar çok sayıda kültürel ve sosyal işleve sahiptir, özellikle de güvenlik ve sosyal gece hayatının bir göstergesi olarak kabul edilir. Dolayısıyla da, kamunun yararına yapılmış olan ya da yapıldığı düşünülen bir şeyin sorun teşkil etmesini kimse beklemez. Ne var ki, kamusal alandaki yapay aydınlatmalar uzun zamandır görme ve güvenlik amaçlı kullanımlarının dışına çıkmış, eğlence, reklam ve kişisel aydınlatma biçimlerinde kullanılmaya başlanmıştır. “Çok ışık” algısı, insanlara rahatsız olmayı dahi unutturmuş ve kentleri çepeçevre saran suni aydınlıklar yaratarak gece gökyüzünün doğal ışık düzeyini değiştirmiştir. Bu, önceki yazılarımızda bahsettiğimiz gibi sadece insanın kendisini değil, doğal hayatı da olumsuz etkilemektedir. Alışık olmadığımız bir şekilde yapay aydınlatmanın olumsuz etkilerinden bahsedilmesi ise yeni ihtiyaçlar doğurmakta, yeni bütüncül düzenlemeleri gerekli kılmaktadır. Çünkü ışık kirliliği, kamu politikalarının cevap olması beklenen bütün sorunları içinde barındıran bir problemdir: Enerji, çevrebilim, insan sağlığı, kamu güvenliği ve suç gibi büyük sorunlara ışık kirliliği kavramına değinilmeden gerçek anlamda bir çözüm üretilmesi mümkün değildir. 

20 yıl öncesine kadar dış alanda kullanılan aydınlatmaların miktarı ve kalitesini ilgilendiren standartlar ve düzenlemeler yok denilecek kadar az sayıdaydı. Her ne kadar problemin yaratıcıları olsalar da gelişmiş ülkeler büyük ölçüde bugün ışık kirliliğine yönelik kamusal politikalar üreterek vatandaşlarını ve egemenlik alanlarındaki yaşam formlarının sağlığını korumayı hedeflemişlerdir. Bugün ise ışık kirliliğini önlemek adına politikalar üreten ve yasalaştırarak uygulayan ülkeler listesi oldukça uzun; ABD, Almanya, Çin, Danimarka, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İskoçya, İspanya, İtalya, Kanada, Kore, Slovenya, Şili, Yeni Zelanda ve dahası… Önleyici politikalar üreten ülkelere bakıldığında yönetim mekanizmalarının temel motivasyonları arasında halk sağlığı ve güvenliği, enerji kazanımı yoluyla bütçe üzerinde rahatlama, kamuoyu memnuniyeti ve gelişmişlik katkısı gibi etken ve odakların olduğu görülür. Burada ayrıntılı bir şekilde bahsetmek mümkün değil ancak örnek olması bakımından uygulamadaki bazı yasa ve düzenlemeler ile bunların odakları ve işleyişleriyle ilgili bilgilerin bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

•    Dünyadaki Karanlık Gökyüzü Hareketi’nin başlangıcı kabul edilen ilk yasalaşan aydınlatma yasası 1958 yılında Flagstaff’ta (Arizona, ABD) kabul edilmiştir. Yasa, gece gökyüzünü tarayan ve reklam amaçlı kullanılan projektör (searchlight) kullanımına sınırlama getirir. Flagstaff, 2001 yılında Dünyanın ilk Uluslararası Karanlık Gökyüzü Şehri olarak kabul edilmiştir.

•    Enerji tasarrufu, kamu güvenliği, estetik görüş, astronomi araştırma şartlarını teşvik etmek için çıkartılmış “Karanlık Gökyüzü Yasası”.

•    Dış mekân aydınlatmalarını düzenleyen “Karanlık Gökyüzü Koruma Kanunu". Dış mekân dinlence ve eğlence tesislerinin gece saat 23:00 sonrasında ışıklandırma yapmalarını yasaklar. Uyulmadığı durumlarda cezai işlem uygulanır.

•    En yaygın düzenlemeler, tam perdeli armatürlerin kullanımı ve ışığın doğrudan yere doğru yönlendirilmesiyle ilgilidir. Diğer düzenlemeler, az parlayan, düşük güçte aydınlatmaların kullanımını ve ışığın kullanım zamanının sınırlandırılmasını kapsar. Çoğu yerde fazla ışık kullanımı yasaklanmış ve şiddet düşürücülerin kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Işık miktarını ve armatürlerin seçimini düzenleyen standartlar getirilmiştir.

•    Ortalama aydınlık seviyeleri güvenliği tehlikeye düşürmeyecek biçimde ayarlanmakta ve güvenlik için gereken en düşük seviyenin üstüne çıkılmasına izin verilmemektedir.

•    Sahillerin korunmasını hedefleyerek ışık kontrolüne yönelik yapılan düzenlemeler. Bunlar, yerel yönetimlerin deniz kaplumbağalarının güvenli şekilde yumurtalamaları ve yumurtadan çıkmalarını sağlayacak şekilde yasa ve düzenleme yapmalarına rehberlik eder.

•    Her hangi bir belediye bölgesinde, özel ya da kamu, gece dış mekân aydınlatmalarında kullanılan ışık akısının yıllık artış oranı %2’yi, elektrik güç tüketiminin yıllık artış oranı ise %1,5’i geçemez.

•    Aydınlatılacak her alan için profesyonel bir aydınlatma tasarım uzmanının çalışması zorunlu hale getirilmiştir.

•    Dikey ışık yayarak ufkun karanlık düzeyini bozan armatürler yasaklanarak, çevre dostu armatürler ile korunaklı aydınlatmalar sağlanmaktadır.

•    Geceleyin bütün mağaza ve ofis ışıkları, konutların dışında kalan yerlerde iç aydınlatmalar, son çalışan ayrıldıktan en geç bir saat sonra kapatılmak zorundadır.

•    Binaların yüzünü aydınlatan ışıklar ve mağazaların iç ışıkları gece saat 01:00’e kadar kapatılmak zorundadır.

•    Gökbilimi üzerine çalışan bilim insanları için de gökyüzünün parlaklık seviyesinin korunması için önlemler alınacaktır.

•    Yasalar ile biyolojik çeşitlilik korunacak, özellikle soyu tükenmekte olan canlıların yaşam alanlarının olduğu yerler aydınlatılmayacaktır.





İtalya. Işık kirliliğini engellemeye yönelik yasaların olduğu bölgeler ve uygulamaya girdiği yıllar. Renk kodları, sokak aydınlatmalarından yukarı yönde çıkan ışık için yasaların izin verdiği oranları göstermektedir. (Kaynak: Fabio Falchi)

Unutmayalım ki, kentsel ve toplumsal yaşam alanları, yönetim mekanizmalarının üretmiş olduğu kurallar ve kanunlar aracılığı ile kontrol edilir. Şehirlerdeki her yapı ve alan için kanunların ve yönetmeliklerin izin verdiği biçimde bir süreç işler. Yani; ışık kirliliği, mevcut kanunlar ve yönetmelikler tarafından yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlarca yaratılmakta ve dağıtılmaktadır! Maalesef ki hemen her defasında ekonomik yarar, bilimsel ve ekolojik yararın üstünde bir değer olarak karşımıza çıkmakta ve neyin öncelenmesi gerektiğine ise kamu yararı adı altında karar verilmektedir. Peki, ne yapmalı? Cevap aslında basit; kirliliği dağıtan el, toplayıcı yapılmalıdır.

Bir sonraki yazımızda; Türkiye’deki ışık kirliliğini tespit ve engelleme çalışmalarından bahsederek yazı dizimize son vereceğiz. 

 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt