×

Bir Tablonun Anlattıkları Bölüm-23


Bir Tablonun Anlattıkları
Bölüm-23

 Hazırlayan ve Derleyen: Erdemir Toykan


 

ADNAN ÇOKER KİMDİR?

İstanbul tutkunu bir ressam olan Adnan Çoker, 20 Ekim 1927’de İstanbul Süleymaniye’de doğdu. 1934-39 Samatya Hacı Kadın İlkokulu’nda eğitim gördükten sonra 1939-42 yıllarında Davutpaşa Ortaokulu’nu bitirdi. 1942 Afyon Lisesi’nin Orta kısmında okurken bu okuldaki resim öğretmeni Enver Kınavlı kendisiyle yakından ilgilenerek okulu bitirdikten sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne gitmesi için Çoker’i teşvik etti. Bu teşvik ile 1944-51 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren Çoker, Zeki Kocamemi Atölyesi’nde çalıştı. Akademi’nin Yüksek Resim Bölümü’nü bitirdikten sonra 1955 yılında Avrupa Konkuru’nu kazanan Çoker, devlet bursu ile Paris’e gitti.

SİYAH FONLU RESİMLER

Alem Dergisi’nde Kübra Bıçak’ın yazdığı kapsamlı biyografiye göre; Paris’te Andre Lhote, Henri Goetz, Hayter ve Emilio Vedova ile çalışan Çoker, 1960’da öğrenimini tamamlayarak yurda geri dönüş yaptı. 1960 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü asistanı oldu. Soyut resmin ülkemizdeki önemli temsilcilerinden olan Çoker, 1963’te A. Gürman, Sarkis, Devrim Erbil ve Tülay Tura ile “Mavi Grup” adlı resim grubunu oluşturdu. 1964’te, Fransız bursu ile ikinci kez Paris’e giden Çoker, W. Hayter Atölyesi’nde gravür, Goetz Atölyesi’nde boya etütlerini sürdürürken ‘Siyah Fon’lu Resimler’e başladı. 1969 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde, doçent unvanını alan Çoker, 1976’da Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü profesörlüğüne ardından 1977’de İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü’ne atandı.

ÖNEMLİ KOLEKSİYONLARDA ESERLERİ VAR

1979’da İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü’nden istifa eden sanatçı, 1983’te Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü Başkanlığı’na getirildi. 1985’te Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanlığı’ndan istifa eden Çoker’in birçok kurum ve özel koleksiyonda yapıtları bulunmaktadır. 26 kişisel sergi açan ve birçok grup sergisine de katılan Çoker yaşamını İstanbul’da sürdürmüştür.

ADNAN ÇOKER’İN SANAT GÖRÜŞÜ

Bıçak’ın anlatımıyla; Adnan Çoker’in sanatı 1970 öncesi ve 1970 sonrası olmak üzere iki döneme ayrılabilir. 1970 öncesi döneminin resimleri genellikle soyut anlatımcılığa dayanan Çoker’in 1970’e doğru bu yoldaki özgür renkçiliğin şematik biçimlere, net ve geometrik ama hacimsel bir soyutçuluğa dönüşür. İlk soyut araştırmalarına 1951 yılında başlayan sanatçı, ilk soyut sergisini 1953’te Ankara’da gerçekleştirir, sanatçının ilk soyut dışavurumcu dönemi ise 1960-64 arası yaptığı resimlerden oluşur. Sanatçı bu sıralarda İstanbul’da yaşamaktadır. Adnan Çoker resminin gelişme noktalarında Bizans, Selçuklu, Osmanlı sanatı bulunur.

Çağdaş Türk resminin yaşayan en büyük ustalarından Adnan Çoker (95) hayatını kaybetti. Bizans, Selçuklu ve Osmanlı mimari formlarını koyu zemin üzerinde resimsel konturlara dönüştürerek Türk resim tarihinde benzersiz bir estetik üslûp yaratan Çoker’in vefatı ile bir dönem kapandı.


Adnan Çoker, Ömer Uluç, Sezer Tansuğ, John Berger akademide Çoker’in atölyesindeler (1978)


“TÜRKİYE’DE RESSAM MESSAM YOK”

Ressam Adnan Çoker, 2015 yılında Habertürk’ten Kübra Par’a verdiği söyleşide, “Türkiye’de ressam messam yok!” demişti.

Türk resminin ‘huysuz çınarı’ olarak adlandırılan Adnan Çoker, 29 harfi minimal simetri esasları ile yeniden yorumladığı “Alfabe” adlı resim serisini ilk kez Contemporary Istanbul Çağdaş Sanat Fuarı’nda sergilemişti.


“TÜRK RESMİNE DARBE VURMAK İÇİN YAPTIM”

Par’ın, “Contemporary Istanbul’da Alfabe adı verdiğiniz resim serisini ilk kez izleyiciye sundunuz…” sözleri üzerine Çoker, “Evet, bunu Türk resmine darbe vurmak için yaptım! Bir kere mahsus yaptım. Paldır küldür resimler yapıyorlar. Doğru dürüst bir şey yok. Gördünüz herhalde diğer resimleri… Bırakın Türkleri, fuardaki ecnebi sanatçılar bile iyi değildi.” ifadelerini kullanmıştı.

“SEN ÖLDÜN KERATA, RESİMDEN ÖNCE SEN ÖLDÜN”

Çoker, “Artık tuval resmi öldü” eleştirilerine ne diyorsunuz?” sorusuna verdiği yanıtta ise, şöyle demişti:

“Hadi efendim, hadi efendim… Sen öldün kerata! Resimden önce sen öldün! O resim hep yaşıyor, ama sen hayatta olduğun halde yaşamıyorsun? Nerede senin ürettiğin görüntü? Bakın böyle sinirleniyorum ama Türkiye’de ressam messam yok! İstanbul’da yok, Ankara’da hiç yok! Ankara sıfır, İstanbul bir parça daha iyi…Sanki orijinalite oradan oluyormuş gibi resim sanatına Anadolu’dan yürüyorlar. Yok böyle bir şey. Onların altındaki resimsel eleştiri değil, palavradır. Benim bildiğim büyük sanatçılar takip edilir, sokaktaki kişi değil. Bütün dünyada bu böyledir. İtalyan ressamlara bakın. Ne müthişler!”

Kaynak:https://kronos35.news/tr/adnan-coker-hayatini-kaybetti-turkiyede-ressam-messam-yok/   




ADNAN ÇOKER (1927-2022) İstanbul

Genellikle siyah fonlu, figürsüz, geometrik formlara sahip soyut resimleriyle tanınan Adnan Çoker için sanat eleştirmeni Ayşegül Sönmez şu yorumu yapıyor: “Adnan Çoker’le ilgili bilinen en büyük yanlış, onun bir minimalist olduğudur. Çoker, hiç ‘minimalist’ olmadı. Lakin resimlerinin ilk bakışta figürsüz, az renkli ve geometrik formlara sahip görünmesi nedeniyle mimaride azlık ilkesinin benimsenmesine indirgenen minimalizm’le anılır. Oysa resimdeki minimalizm’le yolları hiç çakışmaz Çoker’in. Onların iddiası, sadece olmaktır. Çoker resmi, bulunduğumuz mekâna başka bir mekân, hatta mekânlar önerileri getirir. Başlangıçta soyut var. İlerleyen dönemlerde ise kontrol altına alınmış, akılla yönetilen bir soyut. Soyut dışavurumculuğunu kontrol altına alan bir ressam, her sanat tarihine kısmet olmaz.”
 
Yahşi Baraz: “Adnan Çoker, Bizans, Selçuklu, Osmanlı mimari formlarını resimsel konturlara dönüştürerek Türk resim tarihinde benzersiz bir estetik üslup yarattı. Bu stil, taklidi bile yapılamayacak kadar özgün ve güçlüdür. Çoker, Türk plastik sanatlarında bir eşi daha bulunmayan resimsel yapısını kurarak şimdiden anıtlaşmıştır. ”Resmi kadar sözünü sakınmamasıyla da ünlüydü. Düşündüğünü hiç eğip bükmeden, direkt olarak söylerdi. Pek çok öğrenci yetiştirmesine rağmen Türkiye’de sanat ortamını, ortaya çıkan işleri beğenmez, tepkisini “Türkiye’de ressam messam yok” diyecek kadar ileriye götürebilirdi. Adı biraz da bu yüzden ‘huysuz’a çıkmıştı. (Ref: Hürriyet Kitap Sanat Eki)
 
Adnan Çoker’in sanatı iki döneme ayrılabilir. 1970 öncesi ve 1970 sonrası. 1970 öncesi döneminin resimleri genellikle soyut anlatımcılığa dayanır. 1970’e doğru bu yoldaki özgür renkçiliğin şematik biçimlere, net ve geometrik ama hacimsel bir soyutçuluğa dönüştüğü görülür. Geleneksel Türk mimarlığının iç uzam kavramından yola çıkarak, bu kavramın esinlendirdiği gizemsel anlamı soyut bir hacim anlayışıyla bağdaştırmaya çalışan Adnan Çoker’in bakışımlılığı temel alan bu tür resimlerinde, anlatısallık ve yücelik, bir denge ve huzur uyumuyla bütünleşmiştir. Osmanlı ve Selçuklu anıtsal mimarlığının, iç uzamı dış dünyaya açan sivri kemerli kapı ve pencere motifinden yola çıkılarak oluşturulan bu uyum, sanatçının deyimiyle bir “kalıp biçim”e dayanır. Yani geometrik ve alışılmış biçimcilikten ayrılır. Pembe, mor ve siyah tonların yalın uygulamasını temel alan bir sadeleşme ilkesinden hareket eden ışık, bu resimlerde, geleneksel mimarlığın yapı özelliğinden çıkarılmış bir öğedir, ama, soyut uzamsal bir disiplinin etkileyici nüansını da içerir. Siyah rengin “mutlak”, “tarafsız” ve “edilgen” etkisi, bir yorum vurgusunun eşliğinde ele alınmıştır. (Ref: İstanbul Sanat Evi)
 



Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt