×

Sn. Nurhan Motugan’ ın Şiirleri

Sn. Nurhan Motugan’ ın Şiirleri


Değerli ağabeyim Sn. Nurhan Motugan 1930 yılında doğdu. 1954 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi’nden mezun oldu. Mezuniyetinden sonra Horasan-Sarıkamış demiryolu inşaatında şantiye arazi mühendisi olarak meslek hayatına başladı. 1959 yılında askerlik hizmetini tamamladı. İlk çalıştığım firmada 22 yıl hizmet verdi sonra SERİ İNŞ/ATA İNŞAAT olarak 38 yıl çalıştığım ikinci iş yerimde, “Genel Koordinatör” olarak hizmet verdi, ATATÜRK BARAJI , iş hayatının en büyük ödülü oldu.82 yaşımdan sonra üçüncü iş yeri “YAPI MERKEZİ İNŞAAT”. Halen kendi firmasında çalışmalarına devam etmektedir. İki çocuğu vardır.

Sosyal alanda da  “İTÜ Geliştirme Vakfı, İştirakleri ARITEKNOKENT, KÜLTÜREL AŞ İTÜ Okulları, İTÜ VAKFI” İTÜ Mezunlar Derneği ve İTÜ Mezunlar Konseyinde, muhtelif birimlerinde sekiz yılı geçen bir süre ciddi çalışmaları ve katkıları oldu. 



Yakın çevresi dışında kimse çok fazla bilmez ama sevgili ağabeyimizin şair yönü de vardır, hatta şiirlerini okuyan yakın çevresinden bir dostunun deyimiyle “şiirlerinizi okudum ve çok sevdim. rahmetli babamın "bunu yazsa yazsa bir mühendis yazar" diyeceği türden -yani, "şiir" gibi bir algoritması (veyahut matematiği) var; her kelime, her imge yerli yerinde; ne fazlası var ne eksiği. nefis.”

Değerli ağabeyim,  

"Beni herkes asker emeklisine benzetir nedense herhalde yüzümün sert ifadesinden. Onda böyle bir kalp olduğunu düşünemezler. Bu gün B Kulüpte Bir ŞİİR seansı vardı .düşündüm bende yazmıştım paylaşayım sevdiklerimle dedim. Ama şiirin güzelliği ve efekti onu okuyanın şiiri o anda yaşaması lazım! Bilmem yapabilir misiniz?  Yoksa ben mi gelip okuyayım ? 

Beklentilerinizi karşılayacak mı? Her birinin ayrı bir hikayesi var   Çok seneler evvel araba ile Torbalı civarında rahmetli patronum Er. K.ile gidiyoruz. Cama bir kelebek çarptı  ve camda sadece bir iz kaldı  bu yaşayan varlıktan. İşte Kelebek şiiri yıllar sonra böyle doğdu!!.

Şiir yaşanmadan hissetmeden  hadi şiir yazayım diye oturup yazılmaz. Yaşıyorsan  hissediyorsan ancak. Eşim bir gün dedi ki sen bu aşk şiirlerini nasıl yazıyorsun yoksa Aşık mısın  diye sorunca yazmayı bıraktım. Aşık olmak için karşı cins gerekmez esasında sen karşındakini kafanda yaşatabilirsin. Zaten sondan bir evvelki şiir öyle! Bundan sonrası tehlikeli sular yaşım 90 hala mı? Hissetmenin yaşı yok.?? "

 
diyerek şiirlerini anlatıyor . 

Yakın bir dostu da şiirlerini okuduktan sonra kendisine aşağıdaki görüşünü gönderiyor. 

Sevgili Nurhan Bey,

Kendimi şiirseverden saymam. sadece sevdiğim şairler vardır. işim daha ziyade düzyazı iledir. şairlik ve hatta şiirseverlik bambaşka bir düzeydir -ben sokaktaki hayatı, bütün rezilliği ve kabalığı ile anlamayı, anlatmayı tercih ettim galiba, onu da hiç estetize etmemek gerekiyor. 

Ayrıca, bana şiirlerini gönderen birisine de ne denir, nasıl bir yorum yapılır, onu da hiç bilmem.  birazdan yazacaklarımda bir dil sürçmesi olursa, affola... 

Şiirlerinizi okudum ve çok sevdim. rahmetli babamın "bunu yazsa yazsa bir mühendis yazar" diyeceği türden -yani, "şiir" gibi bir algoritması (veyahut matematiği) var; her kelime, her imge yerli yerinde; ne fazlası var ne eksiği. Nefis.

Ne anlattığınıza gelince, öncelikle "beni asker emeklisine benzetirler herhalde yüzümün sert ifadesinden" sözünüze bayıldım, gülmekten kırıldım. belki biraz da aile çevremden aşılı olduğumdan. sizi tanıdığım en zeki ve en matrak insanlardan birisi olarak bellemiştim. hissi tarafınızı veyahut şiir yazarken dahi hissiyatınızı rasyonelleştirmenizi (maskelemenizi?) de çok hoş buldum. aşkın özgürlüğü sınırlayacağını söylüyorsunuz -ki, bence, ziyadesiyle haklısınız. sizin metaforu tersine çevireyim, aşık olmak işte o sizin aynaya bakmak gibi, onun ömrü de cama yapışan kelebek kadar -"şu çocuğa aşık oldum 15 saniye sürdü, ah ne güzeldi" gibi. ve elbette, sevgi başka yerlerde, gündelik hayatın içinde... yaprak metaforunuzu, ben manolya kozalakları gibi düşündüm -koptukları zaman dahi kırmızı kırmızı tohum verirler... tohumları yerlere saçılır. sonbaharda manolyalı sokaklarda kırmızı tohumları görürsünüz yerlerde... 

"onlar ki mısralarımın arasında dolaşır" ben burada kelimesiz kaldım. t.s. eliot'un bir şiirindendir (the love song of j. alfred prufrock"), 

For I have known them all already, known them all:
Have known the evenings, mornings, afternoons,
I have measured out my life with coffee spoons;
I know the voices dying with a dying fall
Beneath the music from a farther room.
               So how should I presume?

Ne desem boş olacak. belki sizin yaşlara yaklaştığımda... 

Aramızda kalın daha uzun zaman, nurhan bey -vallahi kötü birşey demek istemedim. semra hanım'ı ve sizi tanıdığım için çok mutluyum ve sizleri çok seviyorum. sağlıklı bir ömür diliyorum... 

Görüşmek üzere,

Şiirlerinizi paylaştığınız için teşekkürler ve sevgiler,


10 Ağustos 2020 tarihinde Nurhan ağabeyim 90 yaşını bitirmiştir Nurhan Abimizin doğum gününde bu güzel şiirlerini yayınlıyor  ve  kendisine sağlık ve mutluluk dolu günler diliyoruz.
 
Sabri Günaydın 



BULUTLAR ÜZERİNDE  BİR AŞK MASALI

 Mutlu olmak istiyorsan
                       Aşık olma, 
 Hürriyetin avuçlarında olsun,
  Kimi zaman bulutların üzerinde
                       Yürüyebilirsin,
 Gülücükler dağıtarak etrafa, 
               Hür ve bağımsız,
Kulakların müziğin derinliklerinde
Gözlerin mısralarda,
 Aşkı anlatan nağmelerde,
 Ama sen aşık değilsin,
 AŞK verdiğinden fazlasını alır götürür,
               Ömrü ise kısadır,
 Ulaşınca sona erer,
 Halbuki sen gülücüklerinle etrafa,
 Her zaman aşıksın,
 Hayata. Tabiata, Sanata ve yaşama,
               BAZEN
Karşı cinse de yer verebilirsin,
            Acı çekmek istersen,
  Ayakların yere değmez o zaman,
 Bulutların üzerinde, ELELE.

Nurhan Motugan, Kadıköy  1 Ocak 2004



ONLAR Kİ
MISRALARIMIN
ARASINDA DOLAŞIR 


 BAZEN KALAN GÜNLERİMİ DÜŞÜNÜYORUM,
ON PARMAĞIM YETER DİYORUM SAYMAYA,
DÜŞÜNMEK İSTEMİYORUM PEK,
                                       AMA 
YİNEDE ÖDÜYORUM BORCUMU,
*  HAYATA,
GÜN BE GÜN YAŞLANARAK ! 
BAZENDE GEÇEN GÜNLERİMİ DÜŞÜNÜYORUM,
O KADAR ÇOK Kİ,
ON PARMAĞIM YETMİYOR
SAYMAYA,
SIFIRLAR İLAVE EDİYORUM,
NELER NELER GEÇMİŞ DİYORUM,
ÇOĞU DA YAŞAMADAN ÖDEMİŞİM,
BORCUMU
*     HAYATA,
 BAZEN İKİ ÖDEMİŞİM
BİR GÜN YAŞAMAK İÇİN,
 CÖMERTCE,
 BELKİ TELAFİ EDERİM,
             DİYORUM. 
MUTLULUĞUMU  PAYLAŞARAK ,
SEVEN DOSTLARIMLA...
İKİ GÜN YAŞAR BİR GÜN ÖDERİM,
                              DİYE
 KİMBİLİR HAYAL EDİYORUM.!
BELKİ ON PARMAĞIM YETMEZ
O ZAMAN 

Nurhan Motugan 


 SEVGİ-YAPRAK VE MUTLULUK ÜZERİNE BİR DİZE

BU SABAH,
SEVGİYİ BİR YAPRAĞA BENZETTİM.
BU NERDEN Mİ ÇIKTI, BİLMİYORUM
AMA DÜŞÜNDÜKÇE DAHA ÇOK BENZETTİM.
UFACIK BİR SAP İLE HAYAT AĞACINA BAĞLI, BAZEN KOPUYOR YERE DÜŞÜYOR, 
BAZEN SOLUP SARARIYOR, YİNE YEŞERİR DİYE, UMUTLA BEKLİYORSUN, SEVGİYİ, 
SEVİLMEYİ.
BAZEN ÜSTÜNE BİR DAMLA DÜŞÜYOR,
GÖKTEN,
SEVGİNİN GÖZYAŞLARI GİBİ
YAPRAK BAZEN BÜYÜK BAZEN KÜÇÜK
SEVGİ GİBİ,
AMA YİNEDE SAPI İNCE,
KOPUP DÜŞÜYOR YERLERE,
KAYBETMİYORUM
SEVGİYİ, YERLERDEN TOPLUYORUM
MUTLULUK OLARAK
AVUÇLARIMA,
ETRAFA DAĞITIYORUM,
NE KALIRSA GERİYE
AVUCUMDA YETİNİYORUM. 

Nurhan Motugan 
 

DİKİZ AYNASI

Basıyorum pedallarına
Yaşamın
Bazen hızlı bazen yavaş
Farkında olmadan
Geçen yıllarımın,
Yaşıt zannederek
Etrafımdakilere
Aşık olmağa kalkıyorum
Dikiz aynasına bakıyorum,
Arkamı, görmek için,
Yılların yıprattığı
Bir yüz görüyorum.
Fren yapıp yön değiştiriyorum
Başka istikamete
Basarak pedallara
Uzaklaşıyorum
Hayatın gerçeklerinden
Bazen tozlanan dikizaynasından
Görüyorum geçenleri
Yine kalbim çarpıyor.

Nurhan Motugan 

AŞK SEVGİ VE KIŞKANÇLIK ÜZERİNE

Seni Sevdiğimi bilmiyorsun,
Nasıl bilebirsinki ?
Söylemeden,
Zaten bilmende bir şeyi değiştirmezdi, Aramızda aşılmaz Dağlar var, 
Ben  FERHAT değilim ki, Dağları aşacak,Tünelleri delecek, Söylesem de 
Kavuşamam, Boşuna umutlanırsın,
Belli olmaz yaklaşınca,
AŞKIM sona da erebilir,
Böylesi daha iyi,
Hayallerle yaşıyalım,
Bu bana yeter diyorum,
Ya sana yetmezde birine takılırsan,
Diye düşünerek
Kıskanıyorum,
Yoksa AŞK bu mu?
Seni kaybetmekten korkuyorum.
 
Nurhan  Motugan  Eylül 2004,Kadıköy


 MUTSUZ KELEBEK

Arabamın camına
Bir kelebek çarptı,
 Camda sarı, yeşil, mavi
Renkten bir iz kaldı.
Terk ederken Dünyayı,
Bu mutsuz kelebekten,
Ne ruh, ne can,
Hepsi bir renkti kalan. 
       Yolunu bekleyen var mıydı bilmem ?
        Ama bildiğim,
        Sevgiye hasret gitti.
        Çoklarımız gibi,
        Niye gelip gittiğini,
         Bilmeden.
         Üstüne bir tutam,
        Çiçek atılmadan, bu hayattan,
         Bir kelebek kadar dahi,
         Bir iz bırakmadan gitti,
        Bu dünyadan, diğer gidenler gibi, 
 Şiir, müzik,sanat,
Bir yana,
Karnı bile doymadan,
Yaşama hasret gitti onlar,
Hiç gülümsemeden,
Aşk nedir bilmeden,
Çiçeklerle yolcu edilen,
Mutlu hemcinslerinin yanına,
Mutlulukları hiç sorgulanmadan,
Gözleri arkada,
Uzun bir yola,
Elveda bile demeden,
Mutsuz bir kelebek gibi. 

 Nurhan Motugan  02.01.2004


AŞK KAYBETME KORKUSUDUR? OLDUĞU YERDE HÜZÜN VE ELEMDE VARDIR!

“Bedri Rahminin bu şiirini bir arkadaş göndermiş.biz lise çağlarında çok elit bir arkadaşımla bu şiiri bağıra çağıra okuyorduk!!  Buna  (NAZIM HİKMET’in )bir şiirine yaptığım yorumu ekliyerek sizlere daha ziyade hanım izleyicilerime gönderiyorum. Aşk, tutku ve hatta kara  sevda hepsi var bu anlatımlarda, diyebilirsiniz? Tabii geri dönüşlerin beni ziyadesi ile memnun edeceğini bilesiniz.”

Nurhan Motugan 

Adı, *Mari Gerekmezyan*'dı..

Türkiye'nin ilk kadın heykeltraşlarından 
biriydi..
Ermeni asıllıydı..
Güzel Sanatlar Akademisi'nde misafir öğrenciydi..
Çok 
başarılıydı..
Okulda bir asistana aşık oldu..
Asistan ünlü bir ressam ve şairdi..
Üstelik 
de evliydi..
Delice sevdiler birbirlerini..
Dillere düştüler..
Sevdiği adamın büstünü 
yaptı..
Ünlü ressam da onun portrelerini çizdi..

Günlerce aylarca büyük bir aşk 

yaşadılar..
Birbirlerine seranat yaptılar.
Mari'nin kaşı kara, gözü kara, bahtı da 
karaydı..
Ailesi ve Ermeni toplumu onu terketti..
İtinayla yalnızlaştırıldı..
Dönemin 
basını, Ermeni olduğu için Ankara’daki Resim Heykel sergilerinde üst üste aldığı 
ödüllerde adını bile geçirmedi.
Buna ragmen sevgilisini hiç terketmedi..
Ta ki hastalanana 
kadar..
1947 yılında tüberküloza yakalandı..
İstanbul Alman Hastanesi’ne yatırıldı..
Durumu 
ağırdı..
Antibiotik gerekiyordu..
Ama dünya savaşı yeni bitmişti..
Ülkede ilaç yoktu..

Ünlü  ressam sevgilisini kurtarmak için tablolarını sattı..
İlaç için her yolu denedi..
Şiirler 
karaladı..
Ama olmadı..
Mari Gerekmezyan 1947 yılının 12 Ekiminde 37 yaşında hayata 
gözlerini yumdu..

Aradan 2 yıl geçmişti..

1949 yılının bir ilkbahar günüydü..
İstanbul Büyük Kulüp'te bir toplantı vardı..
Her ilde Büyük Kulüpler cumhuriyet 
burjuvasının eğlence mekanlarıydı..
Sıradan insanlar oraya giremezdi..
İşçi ve köylüler 
içeriye sokulmazdı..
Başı örtülüler de..

O gece Büyük Kulüp'tekiler özel konuk olan *Bedri 
Rahmi Eyüboğlu*'ndan bir şiir okumasını istediler..

Bedri Rahmi ayağa kalktı..
Şiiri 
okumaya başladı..
Ama gözyaşlarını tutamadı..

Bir yandan mısraları söylüyor, bir yandan 
sular seller ağlıyordu.

Gözyaşlarına mendil yetmiyordu..*. *. *

*"Karadutum, çatal karam, 
çingenem..*
*Nar tanem, nur tanem, bir tanem..*
*Ağaç isem dalımsın salkım saçak..*

*Petek 
isem balımsın ağulum..*
*Günahımsın, vebalimsin.*
*Dili mercan, dizi mercan, dişi 
mercan..*

*Yoluna bir can koyduğum..*
*Gökte ararken yerde bulduğum..*
*Karadutum, çatal 
karam, çingenem..*

*Daha nem olacaktın bir tanem.*.
*Gülen ayvam, ağlayan narımsın..*
*Kadınım, kısrağım, karımsın.*
*Sigara paketlerine resmini çizdiğim,*
*Körpe fidanlara 
adını yazdığım,*

*Karam, karam*
*Kaşı karam, gözü* *karam, bahtı karam.*

*Sıla kokar, arzu 
tüter,*
*ılgıt ılgıt buram buram.*
*Ben beyzade, kişizade,*
*Her türlü dertten*
*topyekun 
azade..*

*Hani şu ekmeği elden *suyu gölden*
*Durup dururken* *yorulan*
*Kibrit çöpü gibi 
kırılan*
*Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan*
*Artık otlar göstermelik atlar gibi 
bedava yaşayan*

*Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum*
*Netmiş, neylemiş, nolmuşum*
*Cömert ırmaklar gibi gürül gürül*
*Bahtın karışmış* *bahtıma çok şükür*
*Yunmuş, yıkanmış 
adam olmuşum*
*Karam, karam*
*Kaşı karam, gözü* *karam, bahtı karam..*

*Sensiz bana canım 
dünya haram olsun."*
*. *. *
Bedri Rahmi'nin hemen yanında eşi Eren Eyüboğlu oturuyordu..
Ama hiç tepki vermiyordu..
O da herkes gibi bu şiiri ona yazmadığını biliyordu..

Bedri 
Rahmi'nin "Karadutum, çatal karam, çingenem" diye seslendiği kadın, 2 yıl önce ölen Mari 
Gerekmezyan'dı..

Mari öldükten sonra Bedri Rahmi'ye dünya haram olmuştu..
Öyle ki..
Yıkılmışlığını dizelere dökmüştü..

"Türküler bitti,
Halaylar durdu,
Horonlar durdu..
Hüzün 
geldi 
başköşeye kuruldu,
Yoruldu yüreğim, yoruldu."

Bedri Rahmi Eyüpoğlu 1975 yılında 
öldü..

Ölene kadar "Canım Cebişim" dediği Mari'yi hiç unutmadı..
Cebiş, Anadolu'da yeni 
doğan keçi yavrularına denirdi.



“ŞAİRLİK  GÜNLERİMDEN KALMADIR”

  ASLOLAN HANGİSİ ???

  NAZIM HİKMETİ KENDİME GÖRE ÖZÜMSEDİM
       

         Aşk özlemdir, Aşkların en güzeli, mektuplara yazılmış, şarkılarda
                                                                                              -söylenmiş olanıdır,
         Aşk birazda kaybetme korkusudur ve birazda kıskançlık,
        "Nazım Hikmetle "aynı şeyleri bire bir paylaşmamız mümkün olmaz tabii?
         "O" büyük bir şairdi, ihtirasları ile yaşıyordu,
         Sevmek onun için bir idol du o hayatı seviyordu, sevmeyi seviyordu,
         Başka türlü yaşayamazdı çünkü,
         Burda ona yaklaşıyorum biraz,
         "Onun Kadın istediğine şüphe yok,
         Ama "O" kadınların şahsında sevmeyi sevdi ve şiirlerine yansıttı,
         "Onu "kadınlarla sınırlamak doğru olmaz, "O" memleketine aşık bir insandı;   
         Onun kalkınmasını başka ideolojilerde   görüyordu,
         "O" Hürriyet aşığı bir insandı, bir nesnel AŞK'la dizginlenemezdi,
         Mücadelesi daha fazla hürriyet içindi,
         "ASLOLAN" hayattır ama yaşanan mı yoksa düşlediğimiz mi?
         "O" yaşamadı ve görmedi düşlediğini ülkesinde, Düşler ile gerçekler farklı.
         ASLOLAN hangisi?

           Mütevazi şiirlerim biraz bunları anımsatıyor,

Geri dönüşlerinizi nurhanmotugan@superonline.com e-posta adresime gönderebilirsiniz. 

Nurhan Motugan 


 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt