×

Personel Kaybı ve Temel Hatalar



Personel Kaybı ve Temel Hatalar
Levent Taşkın

Personel kaybının nedenlerini çoğu yönetici göremez. Ayrılan personel için ‘’biz yetiştirdik burası bir okul, başka yerler biraz daha yüksek ücret verince gidiyorlar ‘’diyerek gidişin tamamen ücretle alakalı olduğunu vurgularlar. Bu düşünce tarzına hakim olan asıl bilinç altı motivasyon ise ‘’biz çok iyiyiz ve çok iyi eleman yetiştiriyoruz’ ’düşüncesidir. Hâlbuki yetişmiş elemanı elde tutamamak zaten gelişimin önündeki en büyük engeldir. Ayrıca çok da maliyetlidir. Nedir amacımız? Personeli yetiştirip, ona işi ve yöntemleri öğretip rakibe göndermek mi? Kim bundan gurur duyabilir ve övünebilir? Biz de ise bu sürekli bir gurur kaynağıdır.
Şirketlerde yönetimin karar alıp uyguladığı birçok yöntem ya da ilişki yönetimi yetişmiş personelin elde tutulamaması için önemli etkendir. Bazılarını kısaca değerlendirelim.

1. İnsanları umursamazlar.

İşlerini bırakan insanların yarısından fazlası patronları ile olan ilişkilerinden dolayı bunu yapıyor. Akıllı şirketler yöneticilerinin profesyonel olmanın insan olmakla nasıl dengeleneceğini bilirler. Bunlar, çalışanlarının başarılarını kutlayan, zor zamanlardan onlarla empati kurabilen, katılımcı ve paylaşımcı ortamlar yaratan yöneticilerdir. Çalışanına saygı duyan, ona şirketin bir parçası olduğunu hissettiren ve aidiyet duygusu kazandıran yönetimlerde personel sirkülasyonu çok düşüktür. Bu da başarı ve verimliliğin sürekliliği demektir. Bu tür ekiplerden çıkan sonuçlardan da tüm paydaşlar memnundur. Çalışanını umursamayan, verdiği maaşın karşılığında onlardan aldığını kıyaslayan, onların biat etmesini bekleyen ve saygısızca davranan yönetimlerde personel devir hızı hep yüksek olmaya devam edecektir.

2. İnsanlara büyük resmi göstermezler.

Çalışanı ile hedefleri, stratejileri ve beklentilerini paylaşmayan yönetimler sadece kişinin görevlerine ait kadarını bilmesini isterler. Çalışanlar şirkete ait stratejileri, kendilerinden ve bölümlerinden beklentileri bilmedikleri için kendi yaptıkları işin sağladığı katkıyı ilişkilendiremezler. Çalışmalarının amacı nedir ve asıl hedef nereye koşmaktır bilemezler. Çalışanlara büyük resmi göstermeliyiz. Resmin bütününü gören çalışan resmin hangi parçası olduğunu ve resmin tamamıyla ilgili kendi rolünü çok daha iyi özdeşleştirecektir. Bu onu hem mutlu hem de bulunduğu yere ait hissettirecektir. Resmin tamamını göremeyen çalışanlar, zamanla kendilerini yabancılaşmış ve amaçsız hissetmeye başlarlar. Bu amacı yaşatacak başka bir yerleri aramaya başlarlar.

3. İnsanların tutkularını sürdürmelerine izin vermezler.

Yetenekli çalışanlar tutkuludur. Başarılı olan veya başarıya odaklı kişiler tutkuyla çalışan kişilerdir. Tutkularını sürdürebilmeleri için onlara fırsatlar sağlamak gerekir. Onları dinlemek, empati kurmak, yeni kariyer fırsatları sunmak, yeni projelerde görevlendirmek ve kendilerini geliştirecek şirket içi görevlere yönlendirmek gerekir. Bu tür fırsatlar onların heyecanını artırır, üretkenliklerini ve iş tatmini artırır. Ancak birçok yönetici, insanların küçük bir kutu içinde çalışmasını ister. Bu yöneticiler, insanların odaklarını genişletmelerine ve tutkularını sürdürmelerine izin vermeleri durumunda verimliliğin azalacağından korkuyorlar. Bu korku asılsızdır. Daha geniş bir alanda yeni tecrübe ve bilgiler öğrenen insanların çabuk geliştiği aşikârdır. Başarı motivasyonu yüksek olan kişiler yeni fırsatları gördükçe, yeni şeyler öğrendikçe ve kendisine güvenilip sorumluluk verildiğinde daha tutkulu çalışırlar. Küçük bir kutu içinde çalışan insanlar zamanla paslanır, ruhundaki canlılık söner ve yeni bir heyecan için sizi terk eder.

4. Çok gereksiz kurallar koyarak kişileri boğarlar.

Şirketlerin kurallara sahip olmaları gerekir, ancak sürekli kontrol ve karar mekanizmalarında her şeyi en tepe yöneticiye bağlayacak şekilde aşırı kural koymak gerekmez. Aşırı katılımlı bir katılım politikası veya çalışanların görüşlerini alarak proses ve prosedürlerdeki olmazsa olmaz noktalar belirlenmeli. Bunların dışında kişilere güç ve yetki verilmeli ve bunların gerekirse belli aralıklarla limitleri tanımlanmalı. Yoksa gereksiz kurallar insanları çıldırtabilir ve verimliliği yok eder. Uzun toplantılar, bitmek bilmeyen aksiyon listeleri, son anda acil denerek istenen işler bir de sıkı bir gözetimin üzerine eklenirse hayatı çekilmez hale getirirsiniz. Fikir alınmadan ve görüşleri dinlenmeden yapılan tüm işler, biat beklenerek itiraz etmeden söylenilenin yapılmasını bekleyen tutum ve davranışlar çalışanı bezdirir. İyi çalışanlar sürekli patronun veya üst yönetimin kendisini izlediğini ve önemsemediğini hissettiğinde, çalışmak için başka bir yer bulacaktır.

5. Herkese eşit davranırlar.

Herkese eşit davranmak, yüksek performans gösterenleri fark etmediğinizi gösterir. Başarılı olan ile başarısız olanı; kendini sürekli geliştiren ile olduğu yerde sayanı ayırt etmeniz gerekir. Başarılı olana verdiğiniz destek ve onun kariyer planı ile başarısız olanınki arasında fark yaratmalısınız. Performans değerleme sistemi ve ölçülebilir kriterler ile kişilerin performanslarını şeffaf değerlendirmek bu nedenle önemlidir. Herkese eşit davranır ve performansı tanımlanmış net kriterlerle ölçmez iseniz, başarılı olanları şirkette tutamazsınız.

6. Kötü performansa tahammül ediyorlar.

Bir orkestra ekibin en kötü müzisyenleri kadar iyidir. Çünkü onların çıkardığı bozuk ve yanlış sesler sizin kulağınızı tırmalar. Bir futbol takımında da en kötü performanslı futbolcu takımı bozar ve tüm koordinasyonu dağıtır. Aynı şey şirketler için de geçerlidir. Kötü performanslı çalışanların ekipte kalmasına izin verdiğiniz sürece onlar herkesi aşağıya çekerler, özellikle de en iyi performans gösterenleri.

7. Başarıları görmezden gelmek ve takdir etmemek.

Bireysel veya ekip olarak başarıları ödüllendirmek bir yöneticinin, liderin veya işverenin ana görevlerinden birisidir. Hepimiz iyi bir şeyler yaptığımızda veya başarılı bir sonuç aldığımızda bunun başkaları tarafından görüşmesinden hoşlanırız. Elde ettiğimiz sonuç karşılığında teşekkür edilmesini, takdir edilmesini, sırtımızın sıvazlanmasını ve güzel cümlelerle karşımızdakinin coşkusunu görmeyi isteriz. Bu beklenti doğamızda var. Bunu aldığımız zaman motivasyonumuz artar ve tekrar yeni başarılar için koşmaya hazır oluruz. Bazen bir teşekkür, bazen bir plaket, bazen de bir hediye başarımızı taçlandırarak bizleri duygusal olarak en yüksek seviyede bir coşkuya taşır. Kendimizi iyi hissederiz. Başarının takdir edilmesi diğer çalışanları da bu başarının bir örnek olarak gösterilmesinin de bir mesajı ve aracıdır. Takdir ve teşekkür edilmemiş bir personel zamanla kaybedilecek bir personeldir.

8. İşleri eğlenceli yapmazlar.

Özellikle yeni jenerasyon Y ve Z kuşağı için sosyalleşme ve çalışılan ortamın aktivite olanakları bir tercih sebebidir. Onlara göre çalışacak en iyi firmalar, çalışanlarını rahatlatacak ve işlerini eğlenceli yapmaya izin verecek ortamlar yaratan firmalardır. Bu ortamlar onların yaratıcılığı ve verimliliğini de pozitif yönde etkilemektedir. İş ortamı biraz eğlenceli ise onlar sıkılmazlar. Geç saatlere kadar çalışmaktan keyif alırlar, yorulmazlar. Daha uzun bir kariyer için şirkette kalacak stratejiler geliştirirler.

9. Ben bilirim, istediğim olacak diye biat beklerler.

Çalışanlar fikirlerinin alınmasını ve ortak akıl ile katılımcı ortamlar yaratılmasını beklerler. Bu onların kendisinin ekibe ait olduğunu hissetmesini sağlar. İşlerin delege edilmesini ve kendilerine güvenilerek sorumluluk verilmesini isterler. Dinlenmek ve karşılıklı geri bildirim ile kişisel gelişimleri hakkında yönlendirilmek isterler. Yöneticilerinin tutum ve davranışları ile kendilerine örnek olmalarını beklerler. Bunların aksine’’ ben her şeyi bilirim, ben sizin yerinize düşündüm, bu kadar yıllık tecrübem gereği bu iş şu şekilde yapılacak ya da senin ne kadar tecrüben var ki bana akıl veriyorsun? ’’ tarzında davranan yöneticilerden bir şey öğrenemeyeceklerini bilirler.’’ Ben ne diyorsam yap, itiraz etme’’ diyerek biat bekleyen bir yöneticiden kariyerine yönelik bir planlama gelmeyeceğini bilirler. Hata yaptığında hep suçlanan olacağını, iyi bir şey yaptığında ise sonucun başkası tarafından sahiplenileceğini bilerek kendi özgüveninin zedeleneceğine inanır. Ben bilirim denilen yerde asla biz olunamayacağını anladığında yol ayrımına gelmiştir.

10. Şeffaf olmazlar, paylaşmayı sevmezler, etik olmak yerine kısa sürede kazançlara yönelirler

Kimse adaletin olmadığı, kayırmacılığın olduğu, denetlenmeyi kendine yapılmış bir güvensizlik olarak benimseyen yöneticilerin olduğu bir yerde uzun süre çalışmak istemez. Şeffaf ve ölçülebilir bilgilere herkesin kendi sorumluluk alanında ulaşabildiği, adil ve güvene dayalı ilişki yönetiminin sürdürüldüğü yerlerde kurum kültürü üst seviyededir. Kişiler burada kendileri daha huzurlu ve profesyonel olarak hissederler. Etiklik ve dürüstlük şirket içinde içselleştirilmişse orada daha tutkulu çalışırlar. Kısa vade yerine orta ve uzun vade de sürdürülebilir kazançlar ve değerlerin benimsendiği şirketlerde çalışanlarda uzun vadeli kurumun bir parçası olmayı hedef haline getirir.

Çalışan bir şirketin en önemli sermayesidir.

İnsanlar şirketleri değil yöneticilerini terk eder.

Tüm bunların sonucunda kıssadan hisse:

Davranışınız ne ise siz O’sunuzdur.
 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt