×

Karikatürlü Felsefe Notları-1



Karikatürlü Felsefe Notları 
Frankurt Four 31 
 

Hazırlayan ve Derleyen: Erdemir Toykan
 
Frankfurt Four Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Herbert Marcuse, Walter Benjamin 31   (Kaynak: existentialcomics)



Outfit: Birlik                                 Villains: Hainler                     Definetely: Kesinlikle                               Awesome: Müthiş

Deny: Yalanlamak, reddetmek                     Reason: Neden                       Subjective: Öznel, sübjektif                  Poison: Zehir

Ability: Yetenek, Yeterlik                         Advance:  İlerleme              Dialectic of Entlightmen:* Aydınlanmanın Diyalektiği

Forward:  İleri                              Language: Dil, lisan              Express : İfade etmek

Unstable:  Kararsız, dengesiz     Context: Bağlam, durum                   Dependent: Bağımlı                                Seem: Görünmek


Pretty: Oldukça                         Lame: Topal

Dialectic of Entligment  (Aydınlanmanın Diyalektiği)* : Frankfurt Okulu filozofları Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno tarafından yazılan bir felsefe ve sosyal eleştiri çalışmasıdır.

(Kaynak: existentialcomics)

The Frankfurt School was a group of philosophers and social critics in Germany that rose to prominance (önem,ün) after the War. They worked on Marxist and Hegelian thought (düşünce), and along with Derrida and the "postmodernists" have been subject to various (çeşitli, değişik) conspiracies (komplo) that they were "destroying western civilization" (batı medeniyetini tahrip eden), often even being lumped  together (bir  araya toplanmış), even though (buna rağmen) they had little in common (ortak).

One thing Derrida in particular is accused of (suçlanmak) is making everything "subjective", the Frankfurt School might even get accused of this themselves, even though a lot of their work is directly opposed  (tamamen karşısında) to this. They, in fact (gerçekte), pointed out (işaret ettikleri ) the under modern capitalism "reason" had taken on a meaning (anlamını) of technical reason, or subjective reason. "Rationality"  (Rasyonellik) was using your intellengence (zeka )to achieve (başarmak ) your aims (hedef), rather than participating (iştirak etmek) in a sort of broad  (geniş) Hegelian rationality, where we advance human thought in general. So a game theorist, for example, might point out that there are instances where everyone is behaving  (davranmak )"rationally", but it culminates   (sonuçlanmak) in an irrational (rasyonel olmayan, mantıksız) result (netice). For people like Marcuse, this kind of thing has lost the grander  (görkemli) meaning of the term "rationality". Under Capitialism in America, everyone became isolated (ayrı) and encouraged (teşvik etmek) to be "rational" by using their intelligence (zeka) to succeed  (başarı) by making as much money as possible. People will even say stuff like that the Media is only behaving rationally by maximizing their profits (karları) by running clickbait (tık tuzağı, medyanın kullandığı maniplasyon tekniklerinden biri) articles (makale) to get the most traffic, rather than actually reporting serious news and informing (bilgilendirme) the population (nüfus). Well, this is a very odd sense (tuhaf his) of what rationality is, and would have been very foreign  (yabancı) to how people like Kant and Hegel used the term. Reducing rationality to an instrumental  (araçsal) and subject force creates  (yaratmak)  a society where random (seçkisiz, rastgele), chaotic market  (kaotik pazar) forces of "rational" consumers (tüketici) drives the entire (bütün) society, with no human rationality being applied (uygulamak) to what we should be doing in the larger sense. So you have rationality itself responsible for  (sorumluluk) the quite irrational actions of our society, such as consuming (tüketmek)  so much that we destroy (yok etmek) the planet.

İnsan ve toplum bilimlerde gerçekleştirilen çalışma ve araştırmalarda ‘’eleştirel teori’’ çok sıklıkla kullanılmaktadır. Yapısalcılık, post yapıcılık, postmodernizm  gibi farklı kuramlarca kullanılan bu kavramlar Batı Marksizm tartışmalarında önemli yere sahip Frankfurt Okulu düşünürleri tarafından dile getirilmiştir. Çekirdek kadroda yer alan Karl August Witfogel, Franz Borkenau, Henry Grossmann, Frederich Pollock, Mark Horkheimer, Theodor Adorno, Herbert Marcuse, Otto Kirchheimer, Franz Neuman gibi 20.yy entelektüel yaşamına yön vermiş kişiler 1923 yılında Toplumsal Araştırma  Enistitüsü adıyla kurulmuştur. Diğer üyeleri Leo Löwenthal, Franz Oppenheimer, Eric Fromm, Alfred Schmid, Oscar Negt, Susan Buck-Morss, Axel Honneth, William Reich.

(James Joyce, Marcel Proust ve Samuel Beckett gibi modernist yazarlar  bu düşünürler tarafından çok sevilirdi.)


 Kıta felsefesi, Avrupa'daki 19. ve 20. yüzyıl felsefe geleneklerini tanımlamakta kullanılan terim. 20. yüzyılın ikinci yarısında anadili İngilizce olan filozoflar tarafından analitik felsefenin dışında kalan görüş ve düşünceler için kullanılmaya başlanmıştır. Kıta felsefesi, şu akımları içinde barındırır. Alman idealizmi, fenomenoloji,varoluşçuluk (Kierkegaard ve Nietzsche’nin ki gibi önceki düşüncelerle birlikte), yorumsama, yapısallıcık, postyapısalcı felsefe, Fransız fenimizmi, Franfurk Okulu ‘nun eleştirel teorisi ve Batı Marksizmi ile psikoanalitik teorinin  ilgi alanları.

 
Frankurt okulunun demirbaş isimlerinden Max Horkheimer (önde sol), Theodor Adorno (önde sağ), ve Jürgen Habermas arkada sağda,         
1965 Heidelberg  (Kaynak: https://www.newworldencyclopedia.org/)

Önde Gelen Frankfurt Okulu Düşünürleri:

Theoder Adorno:  1903-1969.  Frankfurt’ta Yahudi bir şarap tüccarının ve Katolik bir opera sanatçısının oğlu olarak Franfurt’ta dünyaya geldi. Annesinin soyadını kullandı. Frankfurt Üniversitesi’nde (bu günkü Goethe Üniversitesi) felsefe, müzikololji, ve sosyoloji eğitimi aldı. Walter Benjamin ve Max Horkheimer ile üniversite yıllarında tanıştı. 1925 yılında Viyana’ya giderek avangard besteciler ile çalıştı. Schönberg’in ‘’yeni müziği’’ üzerine incelemeler kaleme aldı. Frankfurt’ta Kierkegaard üzerine tezini tamamladı. Nazilerin  iktidara gelmesi üzerine 1934  yılında İngiltere’ye gitti. Horkheimer’ın idaresinde olan ve Nazi rejimi yüzünden Newyork’a taşınan Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’nün  dergisinde yazılar yayımladı. Kitle Ulaşım Araçlarının etkilerini inceledi. ‘’Caz Üzerine’’adlı metni ‘’kültür endüstrisi’’ eleştirelerinin nüvelerini teşkil ediyordu.  Dr. Faustus adlı roman için Thomas Mann’a müzik danışmanlığı yaptı. Savaşın ardından Frankfurt’a dönerek yeniden buraya taşınan Toplumsal Araştırmalar Enstitüsünü yönetti.

Önemli yapıtları: Modern Müziğin Felsefesi, Aydınlanmanın Diyalektiği, Minima Moralia,  Estetik Kuramı, Kültür Endüstrisi.
(Kaynak: Kültür Endüstrisi-Kültür Yönetimi)

Minimia Moralia: Baş yapıtıdır. Felsefe, günlük yaşam, siyaset ve işçi hareketinin tarihi, edebiyat ve müzik, ırkçılık ve savaş. Bütün bu konuları, karşılarında eleştirel bir tutum aldığı düşünce sistemiyle (örneğin varoluşçuluk ve psikanaliz) ve Heidegger gibi düşününülerle kimi zaman açık kimi zaman örtük bir tartışma içinde işlemektedir. İlk bakışta önemsiz görülebilen tek bir olay ya da nesne (örneğin astroloji) Adorno’nun merceği altında, büyük tarihsel eyilimleri açıklayan bir şifre olarak belirmektedir. ‘’Kitabın her üç bölümünde de çıkış noktası, en dar haliyle özel alandır…. Buradan toplumsal ve antropolojik boyutları  daha belirgin olan düşüncelere geçilir; bunlar, psikoloji, estetik ve özneyle ilişkisi içinde bilimle ilgilidir. Her bölümün sonunda ki aforizmalar da, bu düşünceyi felsefeye doğru geliştirir. Amacını ‘’her noktası merkeze aynı uzaklıkta olan’’ bir yazıya ulaşmaktır. (Metis Yayınları)

Max Horkheimer: 1895-1973. Stuttgard’da tekstil üreticisi  zengin bir Yahudi’nin oğlu olarak dünyaya geldi. Frankfurt Üniversitesinde okudu ve burada Sosyal Felsefe Profesörü olarak çalıştı, sonra rektörü oldu. 1959 yılında emekli olmasının ardından İsviçre’ye yerleşti.
Önemli Yapıtları: Aydınlanmanın Diyalektiği (Adorno ile beraber), Akıl Tutulması, Teori ve Pratik Üzerine Bir Tartışma, Alacakaranlık, Sosyolojik Açılımlar.

Walter Benjamin: 1892 Berlin- 1940 (İspanya- Fransa sınırında Gestapo’ya teslim edileceği olasılığı karşısında intihar etti). Üniversite’de felsefe eğitimini sürdürürken Özgür Öğrenci hareketlerine katıldı. Bern üniversite’sinde ‘’Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kavramı’’ adlı teziyle doktorasını aldı. Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki yıllarda Bloch, Adorno, Horkheimer ve Brrecht ile tanışmasıyla Marksizm’e yöneldi. Frankfurt Okulu ya da Eleştirel Kuram adıyla tanınan hareketin estetetik kuramcılarından biri olarak kabul edilir. Sanat ve Eleştiri anlayışını derinden etkilemiştir.
Önemli Yapıtlları: Brecht’I Anlamak, Parıltılar(belge), Pasajlar, Tek Yön, Moskova Günlüğü, Estetize Edilmiş Yaşam, Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin’de Çocukluk, Şiddetin Eleştirisi Üzerine, Sanatta ve Edebiyatta Eleştiri, Fotoğrafın Kısa Tarihi, Son Bakışta Aşk.
(Kaynak: Son Bakışta Aşk)
Not: James Joyce’nin  Dublin Sokaklarını çok ince noktasına kadar anlattığı gibi, Walter Benjamin’de Paris Pasajlarını çok detaylı anlatırlar.Pasajlar: 19.yüzyılın kültür tarihini, bütün toplumsal temelleri, ve 20.yüzyıla uzantılarıyla irdelemeyi ön görmüştür).

Herbert Marcuse: 1889-1979. Berlin’de bir Yahudi ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. 1918 Devrimi sırasında  Berlin’deki Askeri Komüsyonlarda görev aldı. Berlin ve Freiburg Üniversitesi (fenomenoloji konusunda zamanının  merkezi) felsefe eğitimi aldı. Heidegger (varlık-dasein) ve Husserl’la (fenomenoliji) çalışmak üzere 1929 yılında Freiburg’a döndü. 1932 yılında Almanya’dan ayrıldı, 1933 yılında gruba katıldı.1934 yılında Amerika’ya yerleşti. Horkheimer ve Adorno tarafından uzaklaştırldıktan sonra  Stratejik Araştırmalar Bürosu (CIA’den önceki yapı).
Önemli Yapıtları:  Tek Boyutlu İnsan, Karşıdevrim ve İsyan , Özgürlük Üzerine Bir Deneme, Soviet Marxsizm: Acritical Analysis, Eros and Civilization, Reason and Revolution, Aesthetic Revolution.

Tek Boyutlu İnsan: "İnsan soyunu silip süpürebilecek bir atomik yıkım gözdağı bu tehlikeyi sürdüren güçlerin kendilerini korumaya da hizmet etmez mi? Böyle bir yıkımı önleme çabaları onun çağdaş işleyim toplumundaki gizil nedenlerinin araştırılmasının üzerine gölge düşürür. Bu nedenler kamu tarafından tanınmamış, açığa serilmemiş, saldırılmamış kalırlar, çünkü dışarıdan gelen Doğudan Batıya, Batıdan Doğuya pek açık gözdağı önünde gerilerler. Eşit ölçüde açık olan şey hazır olma, uçurumun kıyısında yaşama, meydan okumayı karşılama gereksinimidir. Yoketme araçlarının barışçıl üretimine, savurganlığın eksiksizleştirilmesine, savunanları ve savunduklarını sakatlayan bir savunma için eğitilmeye boyun eğiyoruz.

"Ve gene de bu toplum bir bütün olarak us dışıdır. Üretkenliği insan gereksinim ve yetilerinin özgür gelişimini yokedicidir, barışı sürekli savaş gözdağı tarafından sürdürülür, büyümesi varoluş için bireysel, ulusal, ve uluslararası savaşımı barışçıllaştırmanın gerçek olanaklarının baskılanması üzerine bağımlıdır. Toplumumuzun önceki, daha az gelişmiş evrelerini karakterize etmiş olandan çok ayrı olan bu baskı bugün doğal ve teknik bir hamlık konumundan değil ama tersine bir güç konumundan işlemektedir."  (İdea Yayınevi)


Erdemir Notu: Tek Boyutlu İnsan 1968-1970 yıllarında ODTÜ öğrencileri arasında en çok okunulan  kitaplardandı. Herbert Marcuse 1968 öğrenci hareketlerinde baş rolü oynayan düşünürdü. Ben de 1968 veya 1969 yılında ODTÜ’nün Herbert Marcuse ile ilgili bir seminerinde felsefe ile tanıştım.

Holokost’un aydınlanma ve modernizmle olan ilişkisini Frankfurt Okulu Eleştirel Filozoflarından Adorno ve Horkheimer, Aydınlanmanın Diyalektiği adlı eserlerinde aydınlanmanın, özgürlük, hoşgörü ve eleştiriyle ilgili iddialarının kendi kendinin miti olmakla sonuçlandığını ve böylelikle insanların onları özgürleştirmek için dizayn edilen güçler tarafından hükmedilir hale geldiğini belirtmektedirler. Aydınlanma, insanları özgürleştirmek yerine onları köleleştirmiştir. Michel Foucault ve Georgia Agamben ırkçılığın sadece Nazi Devletine özgü olmadığını, Nazizm’in, ulus-devletin kendine içkin ırkçı yapısının ve baskıcı doğasının sonucu olduğunu iddia etmişlerdir. Holokost, modern dünyanın mantıksal sonucudur. Weber ise analizinde, teknik olanla ahlaki olanın ayrı olduğu bürokratik yönetim tarafından temsil edilir, bürokrasi optimal çözüme odaklıdır ve bir kere harekete geçtiğinde cinayet mekanizması kendi gücünü yaratır.  Modernizme karşı eleştiriler, Lyotard, Jacques Derrida gibi liberal postmodernistler, serbest piyasayı destekleyen Karl Popper ve Frederick Hayek gibi düşünürler tarafından da dile getirilmektedir. Bu düşünürlerin ortak yanı, toplumun radikal bir şekilde değiştirilmesinin insan doğasına aykırı olduğu ve bunun da sonuç olarak şiddete ve diktatörlüğe yol açacağıdır.
Yahudi soykırımı sonrası bir duyarlık oluşmasına karşın, belli şartlar oluştuğunda, toplu katliamlar dünyanın farklı bölgelerinde yeniden meydana gelmiştir. Ruanda katliamı, teknolojik olanaklarının kullanılmamasına karşın, büyük bıçaklarla işlenmiş, hayret edici bir suretle gelişmiştir. Hiroşima ve Nagazaki atom bombasıyla yok edilmesiyle gerçekleşen en etkili toplu katliamdır. (Kaynak: Hannah Arendt (İnsanlığa karşı Suçlar, Hüseyin Günal (Dost Kitapevi))
(Ayrıca benim görüşüm Rusların Kırımlılara, Sırpların Bosna halkına, Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan’a, Irak’a, Suriye’ye , Fransızların Cezayir halkına uyguladıkları katliamlar bunlardan farklı değildir).


Eric Fromm: 1900 Frankfurt- 1980 İsviçre. Ruhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar. Heidelberg, Frankfurt ve Münih Üniversitelerinde ruhbilim ve toplu bilim okudu. Berlin Ruhçözümleme Enstitüsü’nü 1931 yılında bitirdi. Heidelberg Üniversi’nden doktorasını aldı.

1933  yılında Chicago Ruhözümleme Enstitü’sünün çağrısı üzerine Amerika’ya gitti. 1934 yılında Frankfurt Toplumsal Araştırması Enstitü’süyle beraber New York’a taşındı. 1938 yılına kadar bu Enstitü’nün üyeliğini sürdürdü. Yale, New York Üniversitesi, Bennigton College ve Michigan Devlet Üniversitesi’nde dersler verdi. Ulusal Özerk Meksika Üniversite’sinde kendine verilen  profesörlüğü kabul eti. Ruhçözümleme Bölümünü kurdu. 1965 yılında emekliye ayrıldı. (Kaynak: Sevme Sanatı)

‘’Hümaniz Sosyalizm’’  görüşüdür. (Erdemir Notu: Görüşleri  her ne kadar Ütopya olarak dile getirilse de  felsefesini en  çok sevdiğim kişidir).

Önemli Yapıtları: Özgürlükten Kaçış, Marx’ın İnsan Anlayışı, Psikanaliz ve Din, Psikanalizin Bunalımı, Rüyalar Masallar Mitler, Sahip Olmak ya da Olmak, Yeni Bir İnsan-Yeni Bir Toplum, Kendini Savunan İnsan, İnsan’daki Yıkıcılığın Kökenleri, Sevme Sanatı, Özgürlük Korkusu.

Özgürlük Korkusu: Çağdaş insanın kişilik yapısına, psikolojik ve sosyolojik etkenler arasındaki iç-etkileşim sorunlarına ilişkin bir çalışmadır. Özgürlüğün çağdaş insan için taşıdığı anlam üzerine durmaktadır.’’Bu kitabın savı, ona aynı anda hem güvenlik veren hem de onu sınırlayan bireysellik öncesi toplumun bağlamından kurtulan çağdaş insanın, kendi bireysel özünün gerçekleşmesi gibi olumlu bir anlamda, yani kendi zihinsel, çoskusal ve duyusal potansiyellerinin dile gelmesi anlamında bir özgürlük kazanmış olmadığıdır. Ona bağımsızlık ve ussalmış kazandırmış olmasına karşın özgürlük, onu yalıtmış ve böylece kaygılı ve güçsüz kılmıştır. Bu yalıtım kaçınılmaz bir şeydir ve bireyin bu durumda karşı karşıya kaldığı seçenek, ya kendi özgürlüğünün yükünden kaçıp yeni yeni bağımlılıklara ve boyun eğmelere sığınmak ya da insanın eşsizliğine ve bireyselliğine dayanan olumlu özgürlüğünün tam olarak gerçekleştirilmesi doğrultusunda ilerlemektir.’’
 (Özgürlük Korkusu, Doruk Yayınevi)

 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt