×

EGO(İZM)


EGO(İZM)

Levent Taşkın 

 
Yüksek ego ile beraberinde gelen saygısızlık, kontrolsüz bir tutum ve davranış ile yetersizliğini koltuğundan aldığı güç ile kapatmaya çalışan her şeyi ben bilirimcilik, iş hayatında çalışanlar için en büyük huzursuzluk kaynağıdır. Ben bu tür tutum ve davranışa sahip yöneticilerin sağlıklı olmadığına, tedavi görmeleri gerektiğine ve birilerinin onları değişmesi için ikna etmesi gerektiğine inanırım. Bana göre bu tarz yöneticilerin kabullenmedikleri ve farkına varmak istemedikleri hastalığının adı, EGOİZM’dir.

PEW Research Center yaptığı araştırmada; çalışanlarda istifayı tetikleyen birincil etkenin düşük ücretler olduğu görülüyor. Ancak aynı araştırmada ikinci ve üçüncü tetikleyicileri etkenlerin skorları, birincil etken olan düşük ücretlerin skoruna çok yakın çıkmaktadır. Bu ikinci ve üçüncü önemli etkenlerden birisi, geleceğine dair fırsatlar görememektir. Diğeri ise, iş yerinde saygı duyulmadığını hissetmektir. Dikkat edilmesi gereken ücretlerle ilgili tatminsizlik birincil etken olmasına rağmen, geleceğine dair fırsatlar görememek ve iş yerinde saygı duyulmadığını hissetmenin skoru, ücret ile neredeyse başa baştır. görülmektedir.

Etkenler arasında yer alan bir başka etken olan çalışma saatlerinin uzaması ise listede sondan ikinci sıradadır. Bu çalışma bir kez daha bize göstermiştir ki çalışanlar işyerlerinden çoğunlukla yöneticileri yüzünden ve yeterince değer görmedikleri için ayrılırlar. 

Aile işletmelerinin yoğun olduğu bir ekonomi yapımız var ve aile işletmelerinde yer alan çalışanlar çok iyi bilir ki; sadece görev tanımını yerine getirmek yeterli olmayacaktır. Çünkü yine aile işletmelerinin birçoğu sistem ve prosedürler üzerinden değil, kişilerin yetkinlikleri ve özverilerine bağlı olarak hedeflerine ulaşırlar ya da ulaşamazlar. Diğer bir deyişle çalışanın verimliliği, çalışma saatlerine bağlı kalmadan özverili çalışması, motivasyonu ve bağlılığı aile şirketlerinin başarısında temel etkendir.

Ülkemizde gerek aile şirketlerinde, gerekse kurumsallaşamamış birçok şirkette liyakata önem verilmeden kendi kontrolünde çalışacak ve sözünden çıkmayacak bir yönetici seçilerek yola devam edilmektedir. Bunun arkasındaki ana neden, şirketlerde yetki verme korkusunun veya yolsuzluk yapılma korkusunun önüne geçilmeye çalışılmasıdır. Bunun diğer bir nedeni de,  yetkinsizliğini ve yetersizliğini kapatan tek varlığı olan yüksek egosunu tatmin etme motivasyonudur. 

Yüksek ego, yetersizlikle birleşince korku, olumsuz tutum, her işe karışma, her kararı verme, her detayı bilme ve her konuda fikre sahip olmayı beraberinde getirir. Bu nedenle farklı fikir ve yöntemlere açık gibi görünüp, aslında aşırı derecede kapalı olurlar. Dinlemezler, eleştiriyi kabul etmezler, hatayı hep başkasında bulurlar. Korku yaratırlar, itaat beklerler. Biraz saygısızdırlar. Teşekkür etmek lugatlarında kolay kolay yer almaz. Başkalarının dedikodularını yapmaktan pek hoşlanırlar. Her şeyi, sizden çok çok önce zaten onlar mutlaka düşünmüştür. Soru veya sorunlarınızı tam dinlemeden konuşmaya başlarlar. Çalışanların mutluluğu gibi bir kavram, onları çok ilgilendirmez. Pohpohlanmayı ve yalakalığı severler. İnatlaşmak ve iddiaya girmek onlar için çok olağandır, fakat kaybetmeye gelemezler. Kendilerini kapasitelerinin üzerinde görürler ve sahip olduğu makamın gücünü kendi gücü zannederek kişilere baskın olmak için kullanırlar.

Yüksek egoya sahip olan ve bunu göstermekten çekinmeyen, hatta bundan zevk alan yöneticiler gözü dönmüş bir savaşçı gibidir. Fazla düşünmezler, fikir almazlar, hep kendi görüşleri kabul edilsin isterler; çünkü o zaten en doğrusunu bilen tek kişidir. Kendi hatalarını görmezler, çünkü hata yapmazlar, olsa olsa sadece yanıltılmış olabilirler. Bu tür bencil davranışlar ekip çalışmasında huzursuzluk, güvensizlik, fikirlerin ortaya çıkmaması, stres, zayıf kişiliklerin ekipte kalması, yaratıcılığın yok olması, iş delegasyonunun olmaması ve çalışanın kendine güvenin kaybolması gibi çalışan üzerinde birçok olumsuz etki yaratır. Sonuçta şirket performansının ve ekip motivasyonunun düşmesine neden olur. 

Kontrol edilemeyen bir ego, daima haklı çıkmak ister. İnsanlarla mantıklı ve faydalı bir biçimde iletişim kurmak yerine, süreli haklı ya da galip çıkabilmeyi hedefler. Her şeyin merkezinde sadece siz varsınızdır. Başkalarının ne durumda olduğunun hiçbir önemi yoktur. Siz istediğiniz her şeye ulaşın yeter. Bu uğurda başkalarını kötü duruma düşürmek, ezip geçmek gerekiyorsa da bunun bir önemi yoktur.

‘’Kontrolsüz ego hiçbir zaman doymak bilmez. Her zaman büyümek, daha fazla beslenmek, tüm dünyayı yutmak ister.’’

Egosu kabarmış kibirli insan, hayata, olaylara ve insanlara objektif bakamaz. İşlerde terslik olursa çözmek yerine, bağırıp çağırmayı tercih eder. Mantığıyla değil, egosuyla karar verir. Sonuç almak için işlerinde kural tanımaz. Egoyla birlikte hırsta olursa, hesapsız işlere girer, etrafındaki insanların uyarılarını dikkate almaz. Ekip çalışması yerini biat etmeye bırakmıştır. Eleştiriye tahammülü olmadığı gibi, kendi davranışıyla ilgili fikrini söyleyen kişilere düşmanca davranırlar. Çevresindeki herkese baskı yaratır ve çekilmez hale gelir. Hırs ve ego kişinin gözlerini kör eder. Kişi takım çalışması ve fikir almaktan kaçınır, her şeyi o bilir ve öngörür hale gelir. Ekibini mutsuz ettiği gibi işte de kalıcı zarar veren kayıplara neden olur Tamamen olumsuz olan duyguların daha büyük olumsuz duygular doğurmasına neden olur.

Egoları yüksek kişilerin bana göre çoğu zaman bilgileri de sınırlıdır. Yetkisinden aldığı gücü kullanarak iş yaptırmayı severler.

Bu nedenle kendi konumlarını risk altında gördükleri için kimseye güvenmezler ve stresli olurlar. Bu şekilde çalışmayı da benimsemişlerdir.

Ego hepimizde var; aşırıya kaçmayacak, sizi kontrol altına almayacak, insanları kırmayacak, her şeyi ben bilirim dedirtmeyecek ve en önemlisi kişileri dinlemeyi, onlara saygı göstermeyi engellemeyecek seviyede olmalıdır. Yoksa kişiyi de çevresini de zehirler. Nefret, kin ve ızdırap gibi duyguların ortaya çıkmasına olanak tanır.

Ego yönetilebildiği ve kontrol altında tutulabildiği sürece bir liderin önemli motivasyonu, tatmini ve savaşçı ruhudur. Bu durumda ego, yüksek verim ve başarı seklinde şirkete getiri sağlar; ekibi iten bir güç olur. Ancak iş hayatında egonun olumsuz kullanımı ve kontrol altında tutulamaması ise felaketi getirir.

Başarılı yönetici olmanın anahtarı, yöneticinin duygusal zekasını ne kadar kullandığı ile ilgilidir. Alçak gönüllü yöneticiler bana göre duygusal zekasını ve empati yeteneğini iyi kullanan yöneticilerdir. Bu özellikleri sayesinde ekiplerini motive etmeyi başardıkları gibi kendilerini de kolaylıkla sevdirirler. Bu nedenle egoyu kontrol etmek; alçak gönüllü olmak ve yapıcı ilişkiler kurmak yöneticilikte önemli bir beceridir. Bunun için özgüven gerekir, bilgi gerekir, saygılı ve dürüst olmak gerekir.

 İş hayatında ego ile yönetmek yerine alçak gönüllülük, çalışana sevgi ve saygı ile yaklaşmak iyi bir yönetici olmanın ilkelerindendir. Hele günümüz Türkiye’sinde bu bir meziyet bile sayılabilir hale gelmiştir. Sevilen ve takip edilen yönetici olmak, başarıdan ziyade büyük oranda çalışana karşı takınılan tutum ile orantılıdır.

Alçak gönüllülük ve liderlik bir araya geldiğinde sürdürülebilir bir başarı için en etkili silah olur. Liderdeki egonun ve hırsın çok iyi bir şekilde alçak gönüllülük ile sıvanmış olması gerekir. Alçak gönüllü, egolarıyla barışık hale gelmiş; insana ve çalışanına saygı duyan liderlerin ekiplerinde güven duygusu çok fazla gelişmiştir. Takım çalışması, hızlı öğrenme, motivasyon ve özellikle performans çok ileri seviyededir. Güven ve performansın olduğu yerde huzur ve başarı bir sonuç olarak ortaya çıkar.
 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt