×

Coronavirüs Pandemisi ve İş Hayatımıza Yansımaları Bölüm-1




Coronavirüs Pandemisi ve İş Hayatımıza Yansımaları

Bölüm-1
 
Levent Taşkın


Pandemi ilan edilen Coronovirüs tüm ülkeleri zorluyor ve ülkeler hem yönetimiyle, hem de sistemleriyle tarihi bir sınavdan geçiyor. Sağlık açısından virüsün hızlı yayılmasını engellemek için her ülke farklı kararlarla süreci yönetmeye çalışıyor. Bazı ülkeler çok hızlı ve sert önlemler alıp, halkın sokağa çıkmasını engelleyip virüsün hızla yayılmasını kısa sürede engelleme yolunu gidiyorlar. Ayrıca çok sayıda test kiti kullanarak virüsün bulaştığı kişileri ve çevresini hızlıca karantinaya alıp, sosyal teması da tamamen kesiyorlar.Bizim gibi birçok ülke ise tedbirleri adım adım almaya ve gelişmelere bağlı biraz daha kısıtlamaları ağırlaştırarak tamamen kişilere tavsiyelerle bu süreci yönetiyorlar.

Türkiye gibi sosyal ilişkileri yoğun ülkelerde ve Akdeniz kültürünün getirdiği sıkı aile ve komşuluk bağları olan İtalya ve İspanya’da bireylerin konulan kurallara uyması maalesef mümkün olmuyor. ‘’Ben sağlıklıyım, bana bir şey olmaz’’ düşüncesiyle hareket eden, önce kendini düşünen, kuralların bozulmak için konduğuna inanan, disiplini ve kontrolü sevmeyen, bilime değil duyduklarına inanmayı tercih eden ve ‘’her şeyin hayırlısı’’ diyerek kaderciliği benimsemiş kültürlerde maalesef herkesin kendi olağan üstü halini ilan edip, yapılması gerekenleri yapmasını beklemek hayal olmaktan öteye gitmiyor. Bu arada işsiz kalacak veya sokağa çıkmadığında işe gidemeyecek çalışanlar ile günlük ticari faaliyetleri kısıtlandığı veya tamamen yasaklandığı için dükkanını açamayan esnafın evine götürmesi gereken bir geliri devlet karşılamadığı sürece, bu durumdaki kişilerin  ‘’ Evde Kal’’ çağrısına ayak uydurması mümkün olmuyor. İşe gitmek demek toplu taşım araçlarını kullanmak, yemekhanelerde ve işyerlerinde sosyal mesafeyi korumadan bir araya gelmek demektir. Her gün birçok kişiyle temas ve ne kadar ve korunursan korun hijyenin sağlanamaması demektir. İşe gitmek için sokağa çıkan bu kişilerin birer taşıyıcı olma ihtimali olarak eve geri gelmesi demektir. Zor ve bir o kadar da riski yüksek bir süreçteyiz. İşte burada kriz yönetimi ve liyakatli insanlarla doğru bir yönetim stratejisi önem kazanıyor.

Coronavirüsün yarattığı kriz, neredeyse her 5-6 yılda bir yaşadığımız ekonomik krizlere benzemiyor. Bugüne kadar yaşadıklarımızın tamamı finansal krizlerdi, ana nedeni Dünya’daki veya ülkemizdeki finans kaynaklı gelişmelerdi. Bizler bu krizlere en çok alışkın toplumlardan birisiyiz. Krizlerden fırsat çıkarmayı bilen ve üstesinden gelecek esneklik ve mücadele yeteneğine sahip olma becerimiz var. Bu da bizi Avrupa ilkelerine göre her zaman farklı bir konuma getirmiştir. Avrupa ülkelerinde bizim ülkemizde bugüne kadar yaşadığımız krizlerden birisi olsaydı, bizdeki gibi toplumsal olarak aynı yıl içerisinde krizden çıkmaları ve hayata devam etmeleri kesinlikle mümkün olmazdı. Ana kaynağı finans olan ekonomik krizlere alışkın olan bir toplum ve ülke olmak, şu anda içerisinde bulunduğumuz Coronavirüsün yarattığı krizde işe yarar mı? Hem evet, hem hayır.

Evet, çünkü bünyemiz zorluğa, baskıya, strese, zorlukta çözüm bulmaya, idare etmeye ve dayanışmaya uygun. Hayır, çünkü bu bir finansal kriz değil. Bu hızla yayılan bir virüsün neden olduğu bir Pandemi. Arkasında öngörülen veya beklenen, ya da etkin olan bir finansal kriz yok. Ancak sonrasında yarattığı ve yaratacağı bir finans krizine doğru bizi götürme olasılığı çok ama çok yüksek. İşte bu yüzden bu süreci toplum sağlığı için yönetme becerisi değil, sonrasında ülkenin içerisine gireceği finansal bir krize hazır olma becerisini de önemli hale getiriyor. 

Yaşadığımız Pandemi ülkelerin ekonomilerini direkt olumsuz etkiliyor. Ülkeler sınırlarını kapattı. Uluslararası tüm ulaşım faaliyetleri durduruldu. İnsanlar, emtialar, yarı mamuller, gıdalar ve aklınıza gelecek her türlü ürün ve hizmetler ile bunları sağlayanlar sınırları geçemiyorlar. Sadece ülkeler arası mı engel var, hayır ülke içerisinde bölgeler, şehirlerarası sınırlandırmalar veya yasaklar var. Tüm bu kısıtlamalar ve yasaklar öncelikle üretim faaliyetlerini, hizmet sektörlerini ve birçok küçük büyük işletmenin varlığını sürdürmesini ya durdurdu ya da çok sınırlı hale getirdi. Ülkemizde ekonominin motoru olan bir çok sektörde gelirler neredeyse sıfırlandı. Sağlık turizmi dahil tüm turizm sektörü, inşaat sektörü, enerji sektörü, beyaz eşya dahil yapı malzemeleri sektörü, otomobil sektörü, tarım sektörü ve bunun gibi birçok sektör ile bu sektörlere bağlı yan sektörler, hizmet sektörü, servis sektörü bu sınırlamalar veya yasaklardan olumsuz etkilendiler. Dünyadaki benzer durum nedeniyle ihracat potansiyeli de çok sınırlı hale geldi. İhracat ve iç pazarda talep düşmesi, yüksek stoklar ve pazardaki fiyat dengesizlikleri, şirketlerin en büyük sorunu olmaya devam edecektir.

Pandeminin kontrol altına alınmasına aylar var, bu olumsuz etki aylarca devam edecektir. Pandemi kontrol altına alınsa bile, bu sektörlerin birçoğunun toparlanması, talebin oluşması ve finansal açıdan devamlılığı gibi nedenlerle lokomotif sektörlerin, bu yıl ülke ekonomisine katkıda bulunması çok zor olacaktır. Bu kadar derin ve uzun bir süreçte aktif olmayan işletmeler, talebin ve ihracatın azalmasıyla birlikte üç temel sorun yaşayacaklardır:

1. Sabit giderlerin aşırı yüksekliği. Gelir az, masraflar yüksek ve bilançodaki zararın getireceği yük fazla olacaktır. İşletmeler de sabit giderlerin oranı, her zaman değişken giderlerden çok fazladır. Özellikle büyük cirolu işletmelerde sabit giderlerin fazlalığı ve krizle birlikte talebin ve ihracatın azalmasıyla oluşacak gelir düşüklüğü acil önlem almayı gerektirir. Çünkü sabit giderler işletmeler için sadece mevcut yıl için sorun değildir. Eğer gelecek yıl öngörüsü de bu yıldan farklı bir tablo oluşturmuyorsa, şirketler asıl gelecek yıla sabit giderlerini düşürerek girmeyi hedefleyeceklerdir. Sabit giderlerin içerisinde en fazla oransal olarak yer alan gider, personel ve personele bağlı giderlerdir (ssk, yemek, sağlık, yan haklar, araç/ yakıt/haberleşme/seyahat giderleri gibi). Bu nedenle şirketlerin küçülme ve eleman eksiltmeye gitmeleri kaçınılmaz olacaktır. Kobi olarak adlandırdığımız birçok küçük ve orta büyüklükteki işletme ise gelir olmadan personel hariç olan diğer sabit giderlerini (kira, stopaj, vergi gibi) bile bu süreçte ödeyemeyecek durumdadır. Aslında ekonominin işleyen gücü ve piyasaların canlılığını sağlayan Kobilerin birçoğu bu süreçte faaliyetlerine son vermek zorunda kalabilecektir.

2. Diğer büyük sorun işletmelerin nakit akışının bozulacak olmasıdır. Nakit akışı bozulan bir işletmenin ya öz sermayesini artırması, ya da kredi kullanması gerekecektir ki her ikisi de hem riskli, hem de maliyetlidir. Önümüzdeki aydan itibaren piyasalarda ödemelerin vadesinde yapılmasını beklemek gerçeğe aykırılık demektir. Zamanında ödenmeyen alacaklar ya vade farkı bile alamadan aylarca sonra anaparayı alarak mutlu olacağınız bir hale gelecek; ya da maalesef tahsil edilemeyen bir alacak olarak bilançolara yansıyacaktır. İşletmelerin bu durumda öncelikle nakit akışlarını dengelemeye, stok yönetimine ve karlılığa odaklanmaları gerekecektir.

3. Uzun bir Pandemi döneminin piyasalara muhtemel olumsuz bir etkisi de döviz kurlarındaki artışlar veya oynamalar olacaktır. Döviz kurlarındaki oynaklık hammadde fiyatından, lojistik fiyatına; enerji fiyatlarından, üretim maliyetine kadar birçok konuda işletmeleri olumsuz etkileyecektir. İthal ürünlerde veya ürün maliyetinin %60’ı ithal malzemeye bağlı üretimlerde, kur artışlarındaki maliyet artışı pazardaki rekabet koşullarına göre birçok sektörde satış fiyatına yansıtılamayacağı için, ya karsızlık ya da pazar kaybı olarak şirketlere zarar verecektir. Bu dönemde ürün fiyatlarının rekabette pazarda çok farklı ve değişken olması, spotun aşırı artması ve talebin azlığı üreticileri düşük fiyat baskısı altında tutacaktır. Buna ilave olarak satış baskısı ile satış kanallarına yüklenen ana firmalar, hem pazarda spotun oluşmasına hem de uzun vadeler vererek bir sonraki yıl birçok alacağın riske girmesine neden olacaktır.
Yukarıda saydığım bu olası sorunlar şirketler için hem bu yıl, hem de gelecek yıl bilançolarında ve satış fiyatı politikalarında ciddi hasarlar yaratırken, tüketiciler için bir fırsat çeşitliliği ve en uygun şartlarda ürün ve hizmet alabilme imkânı yaratacaktır.

Bundan sonraki bölümde” şirket yönetimlerinin eylem planları  ve senaryolar” anlatılacaktır.

 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt