×

Bir Mühendisin (Nurhan Motugan) Yaşam Öyküsü Bölüm-1




Bir Mühendisin (Nurhan Motugan) Yaşam Öyküsü
Bölüm-1 
(Akil Adam ve Ben) 

Nurhan Motugan 
 
Köprülerin altından çok sular geçti, ben genede geriye dönüp biraz kaşıyacağım.Akil adamın özelliklerini bilmiyorum, Google’dan girip 63 kişiyi tek tek öğrenebilirsiniz ,hiç olmazsa kimlermiş, bir fikriniz olur.Ben seçilme  kriteri bilmiyorum? Kendimden bahsedeceğim AKİL olup olmadığıma siz karar verin.

İTÜ den, 1954 Haziranda mezun oldum. Daha önce Diploma travayını alanlar ,okuldan azade oldular ve projelerini Yapmak üzere YURT içinde dağıldılar.Bende bir kısım arkadaşlar gibi, doğru, İller Bankasına gittim ve iş için müracaat  ettim. Tabii kendi gelen kimsesiz bu gariban kardeşinize de bir jest, olarak Adıyaman Besni kazasını gösterdiler.Antakyadaki evimden çıktım bir otobüs eskisi ile, Gölbaşına kadar geldim,oradan Besniye vasıta yok.Ancak bir kamyonun, unçuvalları yükü arasında, ilk işimin seyahatine başladım.Tabii indiğimde una bulanmış olarak bembeyaz olmuşum.Eskileri anlatırken elli yaşına gelmiş oğullarım bile  “Baba yine eski hikayeler “ diyorlar o bakımdan sizlerde okumazsanız gönül koymam.

 

 
İller Bankası bürosuna gittim, kendimi tanıttım oradan, Kaymakamı makamında ziyaret ettik. Durumumu izah ettim. Kaymakam bey bir kaç ay öncede böyle bir mühendis gelmişti ;sonra Rus casusu çıktı dedi. Ben hemen “yok yok ben casus falan değilim” diye atıldım. Ne ise bir otel gösterdiler gidip yerleştim.Akşam lokantaya gideceğiz, her yer karanlık ,elektrik yok veya kısıtlı, el yardımı ile Lokantayı buluyoruz.

Ertesi günü işime başladım ,bir şeyleri sordum ,soruşturdum, aklıma yatmıyanları Ankara merkeze yazdım. “sen öyle şeylere karışma diye cevap geldi” bende dersimi almış olarak kendi bitirme projeme daldım.Ama bu itiraz huyum beni bu günlere kadar taşıdı ve “AYKIRI ADAM” yaptı.

 

 
Türkiyede sistem (Karışma/Çalışma)’ ya dayanır onun için memurlar genelde burnunun dibindeki sorunla uğraşmaz.Ben orda iken, Ramazandı,erkekler oruçlu iftardan sonra kahvelerde oturur, sahura kadar tombala oynar ,ondan sonra eve gidip yatarlardı.Tabii  ertesi günü devlet daireleri bile öğleden sonra açılırdı,benim gibi PTT’ ye  mektup vermek için gidersen öğleden sonra gel derler.Erkekler kahvede ve iş hayatında Türkçe konuşurdu ama evde anne çocuklukları ile Türk bile olsa; bazen alışkanlık olsa  gerek, kürtçe konuşur tabii evdeki çocuklarda Kürtçe başlar ve öyle giderdi. Trohom çok yaygındı bende ikide bir doktora gidip gözümü gösterir olmuştum.

Mezuniyetten sonra, bir ara yanlarında staj yaptığım ,Topçuoğlu firması ile Erzurum Horasanda işe başladım. Horasandan Sarıkamışa giden ve Ruslardan Kalan dar hat, komple , yeniden yapılanıyordu.Teknik ve teknolojik imkanlar çok sınırlıydı,gerek yapımda gerekse günlük faaliyetlerde. İşçilerimiz genelde Rizeli olmak üzere Bayburt Gümüşhane ve civar köylerdendi.Taş yontu ile yaptığımız kemer köprüler, birer sanat eseridir,taş ustaları Bayburt ve Gümüşhaneli olurlardı.

1958 Kağithane İstihkam Okulu birincilikle bitirdim Ankara MSB İstihkam dairesinde tecrübeli tahrip uzman subayı olarak, kalıcı çalışmalarım oldu.

 

 
Askerden sonra aynı firmanın Erzurum bölgesinde ,TERCAN-AŞKALE Karayolunda Ş.Şef yardımcısı olarak başladım.O günkü şartlarda enteresan bir güzergahtı.Bilahere Ş.Şefi oldum.İşçilerimizin çoğu, Erzurum(Oltu,Göle) tabii gene Rize/Trabzon ve çevre köylerden idi.O zamanda Kürt/Türk ayrımı ve lafı pek  yoktu. O arada evlendim.Kışları Erzurumda, eşimde gelirdi ,  otelde kesin hesaplarla uğraşıyordum.

O Proje bitince (yıl 1960) Erzincanda Erzincan-Refahiye Karayolu alınmıştı ona Ş.Şefi olarak geçtim.Refahiye Başbakanımız Yıldırımın memleketi. Erzincan yeşilliği ve sakin uyumlu insanları ve yaşamı ile hoşumuza gitmişti.Yazın bir kaç ay, evi getirip beraber olabiliyorduk.Projelerde,müteahidin menfaatini müdafaa eder ama, her zaman,devlet için en iyisi ne ise onu yapardım. Bir ara Bölge Kontrol mühendisi bulamadı ,  dolayısı ile tayin edemedi ,senin zaten kontrola ihtiyacın yok ,dürüst insansın  dediler,buldukları mühendisi başka işe gönderdiler. 

Erzincanda ev tutmuştuk evsahibi kürt kökenli ve alevi idi. Kürtlüğünü hissetmedik, aleviliği de bizim sünni yapımıza yakındı.Esasında ne Aleviliği nede Sünniliği pekde bilmiyordum.Şimdi biliyorum epey ders çalıştım.Civardaki görgülerimle Alevilik ile Kürtlüğü iç içe sanıyordum. Ancak Bayındırlıkta çalışan müdürün, aktif bir kürtçü olduğunu duyuyordum.Üniversitede bir sınıf büyüğümüz bir ağbey vardı, sakin ve ciddi bir kişiliği vardı ,hepimiz sever ve sayardık.Mezun olmuştu onun, Irak Kürdistanı ile bir Telgraf iletişimi olduğunu ve Baba Barzaniye, bir nevi tebrik kutlama mesajı mahiyetinde olduğunu duyunca, biraz şoke olmuştuk ,beklemiyorduk.

 

 
Refahiye yolu bitimine doğru,Pülümür Radiolink yolunu yaptık rakım 3500 m idi o zamanki Erzuruma giden  THY Dakoto uçakları altımızdan geçiyordu.Ulaşım yolu o kadar dik rampa idi ki bazen yayan çıktığım oluyordu., Tunceliye yani Kürt ve Alevi vatandaşlarımızın yoğun olduğu bölgeye yaklaşmıştım.  Bir gün Erzincandan ,Pülümüre halk otobüsünle yanlız gitmem gerekti.Şöför o bölgeden ama, İstanbulda çok kalmış ve Kasımpaşada yaşamış. O aralar, İstanbulda ve kısmende yurt genelinde, sol hareketler ve kısmen Kürt protest aktivistler toplantılar düzenliyorlardı..Hatta en büyüğü de tam o günlerde Spor Sergi Sarayında oluyordu. Şöför anlatıyor,yüksek sesle, orada(Kasımpaşada) komşularla çok iyi anlaşıyorduk, aşure mevsimi onlarda aşure yapıyor birbirimize veriyorduk diyerek aramızda farklılık yok diye ilave ediyordu.Bu enteresan bir değerlemeydi!!  Otobüs yolcu alırken dışarda 12-14 yaşlarında bir çocuk, “şıhmış,”otobüse girenler onun ayağına eğilerek selam veriyorlardı.Şöför o konuda da ne kadar yanlış  bir adet bacak kadar çocuğa yapılan bu SAYGI böyle olmamalı diyordu ki,o ara , beni farketti benden başka da oralı olmayan yabancı KİMSE yoktu hemen kürtçeye döndü  ve devamını takip edemedim.Şöför kısmen bizle kaynaşmıştı. Bu yol bir mevsimde bitmişti.

Yine Tuncelinin Kazası, PERTEK-ÇEMİŞGEZEK İL yolunun yapımını almıştık.PERTEKTE 1938 senesinde Cumhuriyet Balosu yapılırmış,nereden nereye?. Bizim zamanımızda o günlerin çok çok gerilerde kaldığını muhtelif olaylarda yaşadık.Pertek-Çemişgezek yolu bir yerden HOZAT’a ayrılır ordanda, doğru, meşhur Ovacık kazasına gidilir. O bölgeyle ilgili çok anılarım var. Pertekten başlıyan yol SİNGEÇ köprüsünden geçerek devam eder. O köprünün bir anısı da ATATÜRK’ün açılışını yapmaya gelmesidir. O gelmeden ,köprü için kurulan Karakol ,Seyid Rıza ve adamları tarafından basılarak 34 askerimiz şehit ediliyor.Bunlar yakalanıyor mahkeme neticesi Seyit Rıza dahil bir kısmı asılarak cezalandırılıyor. Bu olay da Dersim isyanlarının biridir ve 36 isyan olmuştur yarısı Osmanlı zamanındadır.Hükumetimiz bu olaydan dolayı yakın geçmişte özür dilemiştir.!’??Tunceli/Ovacık DERSİM olayları ile ilgili yazılarım var, incelemeye dayanıyor.Başbakan özür diliyorum derse siyasidir, bütün bunlardan bihaber vatandaşlarımız  belki alkışlar ,ben ise tarihi gerçekleri ortaya dökerim.

 
Pertek şantiyemiz iki sene kadar sürmüştür.Kürt ve kürtçülüğü burada fazlası ile tanıştım ve yaşadım.Şantiyede bir hırsızlık olmuştu, hırsız yakalanmış bana getirdiler. Az sonra kapıda iki kişi belirdi Elazığdan gelmişler biri avukat diğeri müstafi  (herhalde ordudan atılmış?) bir yüzbaşı. Burada bir olay olmuş onun için geldik dediler, bende bir olay değil bir hırsızlık vakası dedikçe onlar olay dediler.Sonunda kerestenin o köylü tarafından Elazığdan keresteciden alındığını, beraber gidip bakalım dediler. Fatura dedim biz sana İstanbuldan bile fatura bulup  getiririz sorun değil dediler.Onlar savcıya gittiler bende hırsızla beraber Arabalara bindik Elazığa gideceğiz az ilerde Murat nehri üzerindeki büyük Pertek köprüsünün başında Jandarma beni durdurdu, o konu halledildi Savcı beyin telefonu var dediler.Mecburen geri döndük.Nasıl yakın takip ve destek olduklarına,sahip çıktıklarına  şahit olunuz ,nasıl örgütlüler.Sıradan bir vatandaş vilayette işi olsa gariban nereye gideceğini şaşırırken bir hırsızlıkta bile bu kadar sahip çıkıldığını görürse ,o vatandaş,ne yapar siz düşünün. Bir zaman sonra, Çemişgezek savcısı gelmişti beni de ziyaret etti ve konuyu duymuş bizim Pertek savcısı için o kadar ağır konuştu ki!!Anadolunun bu bölgelerinde devleti temsil etmek bazen ne kadar zor çok defa şahit oldum.Elazığda keresteyi aldıklarını söyledikleri meşhur keresteciden bende bir kamyon kereste almıştım .Adamlar üstüne bir kaç iyi kalas koyup altını şişirmişler. Kamyona bindim Elazığa kerestecinin bıçkıhanesine gittim. Bu keresteÇok kötü biçilmiş geri al dedim Patron,” bana bak bey dedi biz kürdüz bu kapıdan dışarı sağ çıkamazsın” dedi.Bende alttan aldım o da biraz gevşedi, bir kaç tanesini değiştik ve geri döndük şantiyeye.İşte böyle.

Beldeye, İstanbuldan bir tiyatro/konser gurubu gelmişti.Bizde şantiye personeli olarak kalabalık gitmiştik. Oyun esnasında kargaşa çıktı, polis müdale etti ama aciz kaldı . Bizim personel araya girerek polislere destek oldu, yoksa polisler hırpalanacaktı!.Ertesi gün karakoldan gelerek bizlere teşekkür ettiler.

Bu şantiyede de işçilerimiz diğerlerinde olduğu gibi, formen, usta ve operatörler RİZE/Trabzon ve civarı işçiler ,yine Erzurum OLTU ve GÖLE civarından hep aynı ekipler. Erzurumlu işçiler o kadar temiz saf tam Anadolu çocuğu diyeceğiniz iyi niyetli ve işine bağlı insanlardı.Rize takımı doğuştan gurbetçi, işinin ehli ,işveren de Rizeli olduğu için hısımlık yakınlık var,şirkete bağlıdırlar.Çok yaratıcı kabiliyet ve kapasiteleri vardır.Çevreden işçi yokmu derseniz var.Nisbeten az daha ziyade düz işçi ama bizim devamlı işçilerimizi tutmazdı hiç bir zaman.Bir iki de şöför vardı ama o gün gelip gelmiyecekleri belli olmaz bizim gurbetçilere benzemiyorlardı.İşçileri genelde ayrı yerlerde çalıştırıyorduk. Bir defa çok büyük bir temel inşaatında yer müsait diye her iki gurubu bir araya getirmiştik. Daha temelde bir araya gelir gelmez kazma kürek birbirine girmişlerdi zor ayırmıştık. Neden olduğunu soruşturmadım o zamanlar aklımda gerek etnik yapı gerek mezhep farklılıkları falan yoktu.Ama farklılık ve bilinç altına kazınmış derin izler olduğuna şüphe yok.

Zannederim o sıralarda idi, Balıkesir tarafına gönderilen 55 ağa serbest bırakılmış ve doğuya kendi yörelerine dönmüşlerdi.Bu dönüşle beraber milliyetçilik hareketleri başlamıştı.Bir defasında OVACIK’tan dönüyorduk, Orman bölge şefi ve yardımcısı da var, arabanıza alırmısınız demişlerdi. Aldık arabada Ankaradan Genel Müdürlükten gelen kontrol mühendisi ağbeyler vardı. Munzır boyunca giderken KUTU deresinnden geçiyorduk, bizimkiler İsyan burada başlamıştı dediler, Orman Mühendisi hemen atıldı isyan değil hak arama olmuştur diye sert bir müdahalede bulundu.Başladı iki taraf yüksek sesle münakaşaya,araya ben girdim biraz konuştum sükunet avdet etti. Meğer o mühendis ayrılıkçıların başlarındanmış.Zaten sonradan öğrenecektim,bu ayrılık hareketlerini yürütenler gençler ve Almancı gurup diyebiliriz. 


Şirketim bu arada PALU-KOVANCILAR-(NAZİMİYE) ÇARSANCAK –TÜRÜŞMEK  Karayolu yapımını aldı ve orada başladık. Büyük bir projeydi.Bu yollar KEBAN Baraj gölü dolayısı ile gölün çevresini dolaşan yeni güzergahlardı.Tunceliye yakın Türüşmekde bitiyordu.Yani Elazığı Tunceliye bağlıyacak ana yoldu.Esas ilçe Palu idi, muarız olarak isim yapmış bir yerdi, yanlız ana yolun biraz dışında kaldığı için Kovancılar  yolun  başlangıcı oluyordu.Hemen yanında Romanyadan  gelmiş göçmenlerin yerleştirildiği bir köy vardı. İnönü zamanı bu köye iskan olmuşlar ,iyi düşünüLmüştü belki ama Romanyalılar adapte olamayıp peyderpey bırakıp gitmişler.Bilahere anlatacağım Tuncelideki Baraj çalışmalarım dolayısı ile Kovancılardan son zamanlarda geçtim.ağzım açık kaldı o kadar büyümüş gelişmişki merkez Tunceli ilinden çok daha görkemli olmuş.Bunda yol üstü olması,bizim almancılar muhtemelen (beyaz ve silah) kaçakçılığı neden olabilir.Bu yolun yapımı esnasında babam rahmetli olmuştu.Bu bakımdan şantiyeyi zaman zaman yardımcıma bırakarak İstanbul merkezde görev yapmağa başlamıştım.Kadromuz gene eski devamlı işçilerimizdi.Makinalarımız artmış ve yenilenmişti.Yol başarılı ile yapıldı bitirildi,Tunceli karşımızda (Palu da biraz öyle) o zaman için Kürt ağırlıklı birer merkez olarak  günlük  hayatımıza fazla etkisi olmadan çalışmalarımız sürdü.
 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt