Bilirkişilik Anıları Bölüm-3
Bilirkişilik Anıları
Bölüm-3
(Suç ve Ceza)
H. Avni Gündüz
Elektrik Mühendislerinin başına gelen iş kazaları ve ölümlü vakaların çoğunda kusur mühendisin kendi hatasından kaynaklanmaz, daha önce yapılan işlerden ve malzeme yorulmalarından meydana gelir. Yönetmeliklere ve tekniğine uyulmadan hesapsız yapılan ve sonradan genişletilen tesislerde bir şekilde çalışmaya başlanılır. Başından başlayarak tesisinde ve işletmesinde çalışan meslektaşlarımızın oranı çok düşüktür. Dolayısıyla bir iş yerinde çalışan mühendisler kendilerinden önce yapılmış veya tadilata uğramış olan işyerinde eğer deneyimleri de az ise önce işleri öğrenmek, sonra da düzeltilmesi gereken teçhizatı (para ve imkân bulabilirse) düzelttirmekle uğraşır. Burada kurumsallaşmış işyerlerini elbette ayrı tutmak gerekiyor çünkü onlar uzun yıllardan beri elde ettikleri deneyimlerin sonucunda iş güvenliği ve standartlar hakkında yeterli mesafeyi almışlardır.
Siz daha ilkokula giderken yapılmış bir elektrik şebekesinde 40 yıl sonra gelip çalışmaya başlarsanız ve burada ölümlü bir olay olursa ne hisseder, ne yaparsınız? Bunlar bir yana bir süre sonra savcılık tarafından mahkemeye sevk edilirseniz kendinizi nasıl savunursunuz? Bir olay meydana geldiğinde savcılık veya mahkeme “suçlu kişi” üzerinde yoğunlaşmakta, kök neden araştırılmamaktadır. Üstüne üstlük bizim mahkemelerimiz “bilirkişilik” üzerine kurulmuş gibidir. Mahkeme res’en karar vermeden olayı önce bilirkişiye havale eder. Gerisi bilirkişinin kişisel değerlendirmelerine kalmıştır. İtirazlar, yeni bilirkişi atamaları, Yeni bilirkişi raporlarına da yapılan itirazlar. Sonuç olarak yıllarca süren dava dosyaları.
Siz daha ilkokula giderken yapılmış bir elektrik şebekesinde 40 yıl sonra gelip çalışmaya başlarsanız ve burada ölümlü bir olay olursa ne hisseder, ne yaparsınız? Bunlar bir yana bir süre sonra savcılık tarafından mahkemeye sevk edilirseniz kendinizi nasıl savunursunuz? Bir olay meydana geldiğinde savcılık veya mahkeme “suçlu kişi” üzerinde yoğunlaşmakta, kök neden araştırılmamaktadır. Üstüne üstlük bizim mahkemelerimiz “bilirkişilik” üzerine kurulmuş gibidir. Mahkeme res’en karar vermeden olayı önce bilirkişiye havale eder. Gerisi bilirkişinin kişisel değerlendirmelerine kalmıştır. İtirazlar, yeni bilirkişi atamaları, Yeni bilirkişi raporlarına da yapılan itirazlar. Sonuç olarak yıllarca süren dava dosyaları.
Ben de İzmir TEDAŞ’ta uzun yıllar işletmede çalıştım. Son senelerimde Müessese Müdür Yardımcılığı (Teknik) görevinde iken Kadifekale’de bir çocuğun direğe dokunduğu ve çarpılarak öldüğü haberini aldık. Doğal olarak herkes üzüldü. Olay yerini inceledik. Şebekede ortalama yılda 2000 direk ve 20 trafo merkezini tesis ediyorduk. Bu nedenle girmediğimiz sokak ve mahalle yok diyebilirdim ama olay mahalline hiç gitmemişim. Ben İzmir dışında ilkokula giderken ekiplerin basit araçlarla taşıyıp diktikleri putrel (demir) direkler vardı. Çocuğun çarpıldığı direk sonradan yapıldığı bilinen okulun duvarının dibinde idi. Bir gün öncesinden sokakta düğün yapılmış. Donanma diye adlandırılan lambalarla sokak aydınlatılmış ve donanma da direkteki aydınlatma teline bağlanmış. Sokak lambaları gece devreye girince lambalar kullanılmış, sabahleyin devreden çıkınca donanmanın ucu aydınlatma teline bağlı kalmış vaziyette 3-4 mt gerisinden kesilmiş. Tel direk üzerinde...
Gündüz, boşta kalan ve aydınlatma teline sarılı olan telde enerji olmadığından bir sıkıntı olmamış. Akşam üstü çocuklar okulun bahçesinde oynarlarken okul müdürü gelip çocukları azarlayıp kovalamış. Çocuğun biri duvarın üstündeki demir parmaklıktan atlamak isterken direk ile parmaklık arasında kaldığı anda sokak lambaları devreye girince çarpılarak yere düşüp hayatını kaybetmiş.
Düğün sahibi donanmayı bağlayan elektrikçiyi tanımadığını, direkteki sallanan teli kimse görmediğini, okul müdürü de çocukları kovalamadığını söylediğinden olaya neden olan (müsebbip) ortada yok. Ölümlü vaka olduğundan doğal olarak savcılık olayı bilirkişiye vermiş. Bilirkişi elektrik mühendisi değil. Daha önce TEDAŞ’ta Konak İşletme Müdürlüğü yapan emekli büyüğümüze danışmış. (Olması gereken bilirkişinin bu dosyayı” ben uzman değilim” diye almaması idi). Emekli müdür en tepeden başla, onları suçla deyince bilirkişi TEDAŞ çalışanlarından (sonraları bu tip davalardan oldukça mağdur olmuş olan bir arkadaşımıza) “en yukardan aşağı kimler var?” diye sormuş. O da müessese müdürünü atlamış(!) benden başlayarak ve sistem işletme müdürünü de unutarak telefonda birkaç isim söylemiş.
Mahkemeden yazı gelip duruşmaya çıktığımda Marmara depreminde suçlu bulunan müteahhit Veli Göçer ile aynı maddeden yargılandığımı anladım. Yan tarafımda çocukları ölen aile ve sanki çocuğu öldüren bizler. Son derece trajik bir durumdu.
Sonuç, pek çok örnek olduğundan önemli değil diye düşünüyorum. Asıl olan “Suç ve Ceza’nın” birbiriyle orantılı, akla ve vicdana uygun olması. O zaman ceza kabul edilebilir oluyor. Burada düğün sahibi “kusursuz sorumlu” çünkü işi bilen birisine vermemiş ve kaçak elektrik bağlatmış. Ayrıca donanmayı yapan kişiyi de koruyor. Hâkim “bakım” yapılıp yapılmadığını soruyor. Bakım yapılsa sanki o düğün orada yapılmayacak(!). Bakım defterleri, çalışanlar, tarihler vs vs. Bunları suçlanan bulup getirecek. Savcılık olayı derinlemesine araştırmıyor. Belki de her zamanki hadiselerden sayıyor. En önemli sorun bence bilirkişinin konumu. Bilirkişi kendi konusu olmayan bir dosyayı aldığı gibi işlerin nasıl yürütüldüğüne dair bir araştırma yapmadan kanaatini belirtmiş.
Burada bir ihmal olup olmadığını okuyanlara bırakıyorum. Suçlanan çalışanların psikolojik durumları ayrı bir konu. Evladını kaybeden ailenin acıları tarifsiz. TEDAŞ’tan tazminat alma gayesiyle aileyi savunan avukat!. Neredeyse elleri kolları bağlı çalışan işletme personeli. TEDAŞ bu tip olaylarda çalışanını hem hukuki destek vererek hem de paraya çevrilen cezaları üstlenerek çalışanlarını korurdu. Ancak kök neden olarak sorunun özelleştirme çalışmalarını ısrarla savunan ve yürüten siyasetçilerin ve onlarla beraber yürüyen bürokratların, özelleştirme çalışmaları nedeniyle TEDAŞ elektrik şebekelerini 20 yıla yakın yatırım yapılmadan, sürekli azalan personelinin yerine yenileri alınmadan, eskimiş araç gereçlerle çalışmaya zorlayanlar olduğunu söylesek ne olur demesek ne olur?
Savcı ve hâkim suçun şahsiliği ilkesiyle “suçluyu” arar. Diğer konuları sübjektif olarak kabul eder. Dava dosyaları da çok. Dosyayı kapatmak işlerini yaptıklarını gösterir mi? Bu da ayrı bir tartışma konusu.
"İzmir Alsancak mevkiinde iki vatandaşın ölümüyle sonuçlanan ve mahkemede görülen davanın "mahkeme süreci" benzer şekilde olacaktır görüşündeyim. Kök neden araştırılmalıdır"
Sizi siz olun iş güvenliğini, standartları, yönetmelikleri ve raporlamaları ihmal etmeyin.
Kazasız belasız çalışmalar dilerim.
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!