×

2100 Yılında Yaşamdan Bir Gün Bölüm-2



2100 Yılında Yaşamdan Bir Gün
Bölüm-2 

2 Ocak 2104, 06:15 

Derleyen: Erdemir Toykan

"Molly, ben bu hafta sonu bir şey yapmıyorum, benimle çıkacak birini bulabilir misin? Sevdiğim insan tipini biliyorsun." "Evet, tercihleriniz hafızamda kayıtlı. Ben interneti tararken bir dakika bekleyin." Bir dakika sonra, Molly olası adayların profillerini gösterir; bu adaylar da aslında o anda kendi duvar ekranları önünde oturmaktadırlar, onlar da kendi duvar ekranlarından aynı şeyi istemişlerdir. Adayları taradıktan sonra, nihayet size hitap eden birini seçersiniz. Karen adındaki bu kişi bir şekilde özel görünüyor, diye kendi kendinize düşünürsünüz. "Molly, Karen'a bu hafta sonu müsait olup olmadığını soran nazik bir mesaj gönder. Denemek istediğim henüz açılmış yeni bir restoran var." Molly, Karen'a, bir video posta formatında, profilinizi gönderir. O gece, size bira içmek ve futbol izlemek için uğrayan bazı iş arkadaşlarınızla vakit geçirir, dinlenirsiniz.
 

Arkadaşlarınız   holografik görüntüleri ile oturma odanızda görünerek de maçı izleyebilirlerdi, ama heyecana bizzat kendileri katılan arkadaşlarla ev sahibi takıma tezahürat her zaman daha keyiflidir. Beraber eğlenme alışkanlığının, muhtemelen binlerce yıl önceden geldiğini, mağara adamlarının birbirleriyle bağ kurmak zorunda oldukları zamanlardan kaldığını hayal eder, gülümsersiniz. Tüm salon birdenbire aydınlanır ve o an sanki bir Amerikan futbol sahasında, 50-yard çizgisi üzerindeymişsiniz gibi olur. Oyun kurucu bir ileri pas yaptığında, hemen onun yanında durursunuz. Oyun dört tarafınızda oynanmaktadır.
 

Ev Arkadaşlarınız gittikten sonra, uyuyamayacak kadar heyecanlısınız. Böylece yatmadan önce hızlı bir poker oyunu oynamaya karar verirsiniz. "Molly" diye sorarsınız, " geç oldu, ama bir poker oyunu kurmak istiyorum. Kendimi şanslı hissediyorum. Şu an benimle birkaç el oynamak isteyebilecek İngiltere, Çin, Hindistan ya da Rusya' dan birileri uyanıktır." "Sorun değil." der Molly. Birkaç olası yüz ekranda görüntülenir. Her oyuncunun üç boyutlu bir görüntüsü oturma odanızda oluşurken, en iyi blöf yapabilecek olanı görme fikrinin tadını çıkarırsınız. Ülke sınırları bu günlerde çok da bir anlam taşımıyor.
 

Son olarak, yatmak üzereyken, banyo aynasında beliren Molly yine araya girer: "John, Karen davetinizi kabul etti. Bu hafta sonu için her şey ayarlandı. Bu yeni restoranda yer ayırtacağım. Karen' in kendisi hakkında yazdığı bilgileri görmek ister misiniz?
 

 
Profilinin doğruluğunu saptamak için interneti taramamı ister misiniz? Hafta sonu geldi, alışverişe gitme ve bir hediye satın alma zamanı. " Molly, alışveriş merkezini ekrana koyar mısın?" Alışveriş merkezi birden duvar ekranında belirir. Kol ve parmaklarınızı sallarsınız ve duvar ekranındaki görüntü alışveriş merkezi boyunca bir yol izler. Oyuncak mağazasının görüntüsüne ulaşana kadar sanal bir tur yaparsınız. Telepatik olarak aracınızdan sizi alışveriş merkezine götürmesini istersiniz. Manyetik arabanızda yol alırken, dışarıya bakar, yürüyüş yapan insanları görürsünüz. Oldukça güzel bir gündür. Ayrıca her çeşitten birçok robot da görürsünüz. Köpek gezdiren robotlar. Evcil robotlar. Robot tezgahtarlar, aşçılar, resepsiyonistler. Tehlikeli işlerin, kendini tekrarlayan işlerin ya da yalnızca basit bir insan müdahalesi gerektiren işlerin hep robotlarca yapıldığı görülür. İşin doğrusu, robot endüstrisi şimdilerde çok büyük bir iş kolu.
 


 





Tüm çevrenizde, robotları onarabilen, bakımını yapabilen ya da siparişe göre yeni robotlar yapabilen şirketlerin reklamlarını görürsünüz. Robot alanında çalışan herkesin parlak bir geleceği var. Robot sektörü, geçen yüzyılın otomobil sektöründen daha büyük. Robotların çoğunun gözden ırak olduğunun farkındasınızdır, sessizce kentin altyapısını tamir ederler ve temel hizmetlerin devamını sağlarlar. Oyuncak mağazasına ulaştığınızda, robot bir tezgahtar sizi girişte karşılar, en son çıkan robot köpeklere bakarsınız.
 


 


Bu robot hayvanların yapabildiklerinin ne kadar şaşırtıcı olduğunu söylersiniz kendi kendinize. Oynayabilirler, koşabilirler, atılanı alıp getirebilirler, bir köpeğin yapabileceği her şeyi yapabilirler. Sonra bir erkek giyim mağazasına gidersiniz. Tasarımcıların özel yapımı takım elbiseleri denersiniz. Sonra, sizin üç boyutlu hassas ölçülerinizi içeren kredi kartınızı çıkarırsınız. Bilgileriniz bilgisayara girilir; yeni bir takım elbisenin kesimi o an bir fabrikada yapılmaya başlandı bile, en kısa zamanda kapınıza teslim edilecek. Bunlarda hata olmaz, her zaman mükemmel bir şekilde vücudunuza uyar. Son olarak markete gidersiniz. Raflardaki plastikler içindeki çipleri tararsınız ve kontakt lenslerinizle, en ucuz ve en iyi ürünlerin şehirdeki hangi mağazada olduğunu görmek için fiyatları karşılaştırırsınız. Bütün haftayı randevuyu dört gözle bekleyerek geçirdiniz. Karen’i yemekten sonra dairenize davet etmeniz durumunda, eskimiş mobilyalarınızda ciddi bir tadilat yapmanız gerektiğine karar verirsiniz. Neyse ki, mutfak tezgahları ve oturma odası mobilyalarının çoğu programlanabilir maddeden yapılmıştır. "Molly" dersiniz, "Bana üretici firmanın yeni mutfak tezgahları ve mobilyalar için olan kataloğunu gösterebilir misin? Mobilyaları yeniden programlamak istiyorum. Oldukça eski görünüyorlar." En son mobilya tasarımlarının resimleri hemen ekrana gelir. "Molly, bu mutfak tezgahının, şu kanepenin ve bu masanın planlarını indirir ve yükler misin, lütfen?" Siz randevunuz için hazırlanırken, Molly planları indirir ve yükler.
 


Birdenbire mutfak tezgahı, oturma odasındaki kanepe ve masa yavaş yavaş çözülmeye başlarlar, en sonunda macuna benzer bir şeye dönüşürler ve sonra yavaş yavaş yeni şekillerini almaya başlarlar. Bir saat içinde, daireniz yepyeni bir görünüm alır. (Son zamanlarda, internetteki gayrimenkul bölümüne baktığınızda, programlanabilir maddeden yapılmış evlerin moda haline gelmeye başladıklarını fark ettiniz. Aslına bakılırsa sizin mühendislik şirketinde, çölde tüm bir şehri tamamen programlanabilir maddeden yapma planları var. Bir düğmeye basıyorsun   birdenbire bir şehir ortaya çıkıyor). Dairenizin hala biraz donuk göründüğüne karar verirsiniz. Elinizi sallarsınız ve duvar kağıdının desen ve rengi hemen değişir. 
 


Duvarları yeniden boyatmak zorunda kalmaktansa akıllı duvar kağıdına sahip olmanın kesinlikle daha iyi olduğunu söylersiniz kendi kendinize. Yol üzerinden biraz çiçek kaparsınız ve sonra randevulaştığınız kişiyle buluşursunuz. Ona hemen kanınız kaynar. İçinizde bir şeyler kıpırdanmaktadır. Akşam yemeğinde Karen'ın bir sanatçı olduğunu öğrenirsiniz. O çok başarılı bir Web tasarımcısıdır. İşin doğrusu, kendisine ait bir şirketi var. Yaratıcı sanata yönelik devasa bir talep var. Karen parmakları ile havada bazı daireler çizer ve ona ait bazı animasyonlar havada belirir. "Son çalışmalarımın bazıları işte bunlar" diye gururla konuşur.

 



"Biliyorsun, ben bir mühendis olarak bütün gün robotlarla çalışırım. Bazıları oldukça gelişmiştir, ama zaman zaman oldukça aptal davranışlar da gösterirler. Sizin çalışma alanınız ne durumda? Robotlar ilerleme kaydediyorlar mı?" diyerek bir yorumda bulunursunuz. "Kesinlikle hayır." diye karşı çıkar. Karen, yalnızca yaratıcı insanlar ile çalıştığını, en değerli ürünlerin hayal gücüyle ortaya çıktığını ve en gelişmiş robotların bile bundan yoksun olduğunu söyler. " Biraz eski kafalı olabilirim, ama benim çalışma alanımda, biz robotları yalnızca kopya çıkartmak ya da büro işlerini yaptırmak için kullanırız." diye gururla söyler. "Ama bir gün, bir fıkra anlatmak, bir roman yazmak, ya da bir senfoni eseri yaratmak gibi, robotların gerçekten orijinal bir şey yaptıklarını görmek isterim." Bu henüz gerçekleşmedi,ama olabilir, diye düşünürsünüz kendi kendinize. Karen konuşurken, bir soru zihninizden geçer. Kaç yaşında acaba? Yaşlanma süreci yıllar önce tıbbi olarak yavaşlattığı için, insanlar herhangi bir yaşta olabilirler. Ona ait Web sitesi kaç yaşında olduğunu söylemiyor. Ancak, yirmi beşin bir gün bile üstünde görünmüyor. Onu evine bıraktıktan sonra, boş boş hayal kurmaya başlarsınız. Acaba onun gibi bir kişiyle yaşamak nasıl olur? Hayatınızın geri kalanını onunla geçirmek? Ama sizi rahatsız eden bir şey var. Duvar ekranına yüzünüzü döner ve " Molly, benim için Doktor Brown'ı ara lütfen." dersiniz.
 


Doktor Brown'ın görüntüsü birdenbire duvar ekranında belirir. "Evlat, seni rahatsız eden bir şey mi var?" diye babacan bir şekilde sorar. "Doktor, size son zamanlarda beni rahatsız etmekte olan bir soruyu sormam gerekiyor." Doktor Brown, "Evet, nedir o?" diye sorar. "Doktor" dersiniz, "Benim ne kadar yaşayacağımı düşünüyorsunuz?" "Yaşam sürenizin ne kadar olduğunu mu ima ediyorsunuz? Pekala, ama gerçekten bilmiyoruz. Kayıtlarınız sizin yetmiş iki yaşında olduğunuzu söylüyor, ama biyolojik olarak organlarınız muhtemelen otuz yaşındadır. Siz, uzun yaşaması için genetik olarak yeniden programlanan ilk nesildensiniz. Yaşlanmayı durdurmayı seçtiğinizde yaşınız otuz civarındaydı. Sizin neslinizden, henüz yeterli sayıda ölen yok, dolayısıyla üzerinde çalışacak bir veriye sahip değiliz. Bu nedenle, ne kadar yaşayacağınızı bilmemizin bir yolu da yok." "O zaman benim sonsuza kadar yaşayacağımı mı düşünüyorsunuz?" diye sorarsınız. "Ve ölümsüz olabilir misiniz?" Dr. Brown kaşlarını çatar. "Hayır, öyle olduğunuzu düşünmüyorum. Henüz ölçülmemiş, oldukça uzun bir ömür süresine sahip olan birisiyle, sonsuza kadar yaşayan birisi arasında büyük bir fark var. Çocukluğunuza dönmüşsünüzdür. Boş bir odaya girersiniz. Bir sanal dünya yazılımı, kontakt lensleriniz içine ışınlanır ve tüm görünüm birdenbire değişir. Programın birinde dinozorlardan kaçarsınız, ama nereye koşarsanız koşun, başka bir dinazor çalılardan önünüze fırlar. Bir diğer programda, evinize girmeye çalışan uzaylılar ya da uzay korsanlarıyla mücadele edersiniz. Bir başka programda, romantik bir Güney Denizi adasının tadını çıkarırsınız ya da havaya yayılan güzel bir müzik eşliğinde, ay ışığında dans edersiniz. Bir süre sonra, siz ve Karen yeni bir şey denemek istersiniz. Sanal hayatlar yaşamak yerine, gerçek olan bir tanesini yaşamak istersiniz. Böylece, her ikinizin de tatil yapma vakti geldiğinde, Avrupa içinde hızlı bir tur atmaya karar verirsiniz. Duvara, "Molly, Karen ve ben bir Avrupa tatili planlamak istiyoruz. Gerçek bir tatil. Lütfen uçuşları, otelleri ve spesiyaliteleri kontrol et. İlgimizi çekebilecek olası gösteri ya da organizasyonların listesini çıkar. Nelerin hoşumuza gittiğini biliyorsun." dersiniz.
 

 

Birkaç dakika içinde, Molly detaylı bir plan hazırlamıştır bile. Daha sonra, Roma Forumu'nun kalıntıları içinde yürürken, kontakt lenslerinizden Roma İmparatorluğu'nun canlandırmalarını görürsünüz. Dağınık sütunların, taşların ve kalıntıların yanlarından geçerken, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nun ihtişamının zirvesinde olduğu o kudrete bakakalırsınız. Alışveriş her zaman zevklidir, İtalya'nın yerel dükkanlarında pazarlık yaparken bile. Konuştuğunuz kişinin altında beliren çevirileri açıkça görebilirsiniz. Kılavuz kitaplara ve haritalara gerek de yoktur artık. Her şey kontakt lenslerinizin içindedir. Geceleri Roma üstündeki gökyüzüne bakarken, kontakt lenslerinizde yıldız kümelerini net bir şekilde görebiliyorsunuz. Gökyüzünü şöyle bir tarayınca, Satürn halkalarının büyütülmüş görüntülerini, havada süzülen kuyruklu yıldızları, güzel gaz bulutlarını ve patlamakta olan yıldızları görebiliyorsunuz. Bir gün, Karen sonunda sırrını açığa çıkarır, gerçek yaşını söyler. Altmış birdir. Bu yaş sorunu bir şekilde önemini yitirmiştir artık. "öyleyse Karen, bu kadar uzun yaşadığımız için artık kendini daha mutlu hissediyor musun?" "Evet, evet!" diye yanıt verir hemen. "Biliyorsun, büyükannem, kadınların evlendiği, bir aileye sahip olduğu, ya da bunları yapmayıp bir kariyer peşinde koşturduğu bir zamanda yaşadı. Ben üç kariyer yaparak, üç kez reenkarnasyon geçirdim ve asla pişman olmadım. İlk olarak, birkaç ülkede rehberlik yaptım, dünyayı gezdim. Harika bir hayattı. Turizm, pek çok iş yapabileceğin, oldukça büyük bir endüstri. Ancak sonra, kendime daha uygun bir şey yapmak istedim. Bu yüzden bir avukat oldum, mahkemelerde bulundum, önemsediğim insanları savundum. Sonra, sanatsal tarafıma eğilmeye karar verdim ve Web tasarımı şirketimi kurdum. Biliyor musun, hiç robot kullanmadığımı söylemekten gurur duyuyorum. Hiçbir robot rehberlik yapamaz, mahkemede bir davayı kazanamaz ya da güzel sanat eserleri üretemez." Kendi kendinize, bunu zaman gösterecek, diye düşünürsünüz. "Dördüncü bir kariyer daha planlıyor musun?" diye sorarsınız. " daha iyi bir şey ortaya çıkarsa belki." Size gülümser. "Karen" dersiniz sonunda, "eğer yaşlanmayı durdurursak evlenmen, çocuk sahibi olman ve bir aile olman için en uygun zamanı nasıl belirlersin? Biyolojik saat onlarca yıl önce pencereden çıkıp gitti. Bu yüzden ben düşünüyordum da, belki de bir yuva kurmanın ve bir aileye sahip olmanın zamanı geldi." Karen biraz şaşırmış bir şekilde, "Çocuk sahibi olmayı mı kastediyorsun?" der. "Bu, ciddi olarak düşündüğüm bir şey değil. Yani, şimdiye kadar. Bu tamamen doğru adamın gelmesine bağlı." der yaramazca size gülümserken. Daha sonra, siz ve Karen evliliği ve çocuk için hangi ismi seçebileceğinizi ve ayrıca çocukta hangi genleri istediğinizi tartışırsınız. Duvar ekranına gider ve "Molly, bana hükümet tarafından onaylanmış en son genlerin listesini verebilir misin?" dersiniz. Listeyi tararken, saç rengi, göz rengi, boy, beden ve hatta bazı kişilik özellikleri için o an sunulan birçok çeşit gen görürsünüz. Bu liste her yıl büyüyor gibidir. Ayrıca tedavi edilebilen kalıtsal hastalıkların uzun bir listesini görürsünüz. Artık, yüzyıllardır ailenizde görülen kistik fibrozis hastalığından endişelenmenize gerek yok, rahatlarsınız. Onaylanmış genler listesini tararken, kendinizi yalnızca geleceğin bir ebeveyni olarak değil, aynı zamanda hayalindeki çocuğu yaratan bir çeşit tanrı gibi hissedersiniz. Sonra Molly, "Bir bebeğin DNA analizini yapan ve gelecekteki yüzü, vücut şekli ve kişiliği için mantıklı bir tahmin yapabilen bir program var. Bu programı indirmek ve gelecekte çocuğunuzun nasıl görünebileceğini görmek ister misiniz?" der. " Hayır" dersiniz. "Bazı şeyler gizem olarak kalmalıdır." Bir yıl sonra Karen şimdi hamiledir, ama doktorları ona, şimdi turistlere de açık olan uzay asansörü ile bir yolculuk yapmasında herhangi bir tehlike olmadığının güvencesini verirler. Siz ve Karen asansöre bindiğinizde, operatörün "yukarı" düğmesi gibi görünen bir şeyi ittiğini görürsünüz. Havada hızla yükselirken yavaş bir ivme hissedersiniz. Asansör göstergesi, "10 km, 20 km, 30 km ... " diye yazmaktadır.
 

Dışarıdaki manzaranın saniye saniye değiştiğini görürsünüz. Atmosferde yükselirken kabarık bulutlara gözünüz takılır bir an. Sonra gökyüzünün rengi maviden mora, mordan koyu siyaha döner ve en sonunda tüm ihtişamlarıyla sizi çevreleyen yıldızları görürsünüz. Daha önce onları hiç görmediğiniz bir şekilde, uzakta alev alev parlayan, takımyıldızlarını ayırt etmeye başlarsınız. Yıldızlar, Dünya' dan göründükleri gibi titreşerek parıldamıyorlar, aksine, milyarlarca yıldır yaptıkları gibi, parlak bir biçimde size bakıyorlar. Asansör Dünya yüzeyinden yaklaşık 160 kilometre yukarıda yavaş yavaş durur. Uzaydan, daha önce yalnızca resimlerde gördüğünüz, göz kamaştırıcı bir manzaraya bakarsınız. Aşağı baktığınızda, Dünya'yı tamamen yeni bir ışık içinde görürsünüz. Okyanusları, kıtaları ve mega kentlerin uzaya ulaşan ışıklarım görürsünüz. Dünya uzaydan o kadar dingin görünür ki insanların bir zamanlar aptalca sınırlar yüzünden savaşlara giriştiklerine, kan döktüklerine inanmak çok zordur. Hala böyle ülkeler var, ama iletişimin her an ve çok yaygın olduğu bir çağda, onlar bugün oldukça yabani, daha az anlamlı görünüyorlar. Sonra arka cebinizden eski ve yıpranmış bir kitap çıkarırsınız ve ona yüz elli yıl önce ölen birinin sözcüklerini okursunuz. Bu, size bir gezegensel uygarlığa ulaşmadan önce insanlığın karşı karşıya olduğu zorlukları hatırlatır.


Mahatma Gandhi bir zamanlar şöyle yazmıştı: 

Şiddetin Kökeni:
Çalışmadan zenginlik, 
Bilinçsiz keyif, 
Karaktersiz bilgi, 
Ahlaksız ticaret, 
İnsansız bilim, 
Özverisiz ibadet,
 İlkesiz siyaset.


 
Uygarlık Tipleri:

1.    Tip Uygarlık: Gezegensel. Güneş ışığının çok ince bir dilimi 10 üssü 17 w kadar bir güç tüketir (Buck Rogers, Flush Gordon).

2.    Tip Uygarlık: Yıldızsal. Kendi güneşin yaydığı enerji 10 üssü 27 w dır (Star Trek. 100’e yakın yıldız kolonileştirilmiş).

3.    Tip Uygarlık: Galaktik.  Milyarlarca yıldızın enejisini 10 üssü 37 w kadarlık  
bir gücü tüketir (Star Wars)

Michio Kaku’nun evrenin yapısı hakkındaki görüşleri : 

Evrenin hiçlikten (madde ve enerjinin olmadığı katıksız uzay-zamandan) doğmuş olma olasılığı, fizikçileri yıllar boyu merakta bırakmıştır.
  • Eğer on boyutlu evrenin enerjisi sıfır çıkarsa, bu durum ‘’Her şey hiçlikten doğdu’’ kuramını destekleyecektir.
  • Eğer ‘’her şey hiçlikten doğdu’’ kuramı doğru çıkarsa, on boyutlu ilk  evrenin belki de sıfır enerjiyle doğmuş olduğu anlamına gelecektir.

Derleyen Sn. Erdemir Toykan'ın  Notu:

Michio  Kaku’nun Geleceğinin Fiziği kitabının ilk yayın tarihinde  (1995) evren 10 boyutlu olarak  anlatılmaktadır. 

Ancak günümüzde M-Kuramı, Süpersicim Kuramının yeni adı olarak kabul edilmiştir. "İkinci Süpersicim Devrimi" olarak da bilinir. "Her şeyin kuramı" ("The Theory of Everything"-TOE) na en yakın aday olarak görülmektedir. Bu kuram 5 farklı Sicim Kuramı'nı birleştirmiştir ve 10 yerine 11 boyutlu bir evren resmi ortaya koymuştur. Kaynak: Vikipedia
Fizikte sicim kuramına göre on uzay ve bir zaman boyutu olmak üzere on bir boyutludur. Matematiksel olarak da kanıtlanmıştır. Ancak biz üç uzay ve bir zaman boyutunu algılayabiliyoruz. Bunun sebebi diğer yedi boyutun çok sıkışık olmasıdır.


Kaynaklar:
- Michio  Kaku’nun Geleceğinin Fiziği kitabından özetlenerek alınmıştır.
- Sidney ‘’news.com.au’’ Glimps of the future: What ıt will be like waking up 2024 by Jenni Ryall
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt