×

Mantıksal Pozitivizm



Mantıksal Pozitivizm 


Erdemir Toykan


 
Değerli meslektaşımız, ağabeyimiz  Sn. M. Erdemir Toykan'ın   ODTÜ 1970 Elektrik Mühendisliği Mezunları 1 Temmuz 2023 toplantısı  için hazırladığı  sunumunu ETP Portalımızda bizlerle paylaştığı için teşekkür ederiz. 






19 ve 20. yüzyıllar, felsefe ile bilimin yapısal olarak tarihte hiç olmadığı kadar birbirine yaklaşmıştır. Temellerini birkaç yüzyıl öncesinden Kant ve Alman İdealistlerinin tartışmalarından alan bu yeni felsefe yapma biçiminin son temsilcileri, çağımıza özel olan bilim felsefesi üzerine metodolojik problemler ve yeni felsefi sorular başlatma konusunda ilk adımları atmışlardır.

19 yüzyılda pozitivizm tam anlamı ile ortaya  çıkmış, sonra etkisini biraz kaybetmiş fakat ikinci yarısında çok etkili olmuştur.

Pozitivizm: Yalnız gözlem ve deneyi  pozitif veri saymıştır. Tüm bilgilerin gözlem ve deneye indirgenmesi empirizm’dir.  Metafizik gözlem ve deneyin ötesinde gözlenemeyen gizli bir gerçeği kabul eden görüştür.

Neopozitivizm önermelerin anlamının doğrulanabilme  yöntemiyle  özdeş olduğunu ilkesini savunan görüştür.
 





•Etik: Değerler dünyaya yönelik bir tavırdan türerler, dolayısıyla dünyanın bir parçası olamazlar. Dile getirilen her şeyin; yani dünyadaki gerçek nesnelerin ve özelliklerin bilimsel lisanla dile getirilmesi gerektiğine göre etiğin içeriği dile getirilemez. Yalnızca gösterilebilir.
Etik bilimi diye bir şey olamazdı, çünkü bilim dünyadaki olgularla uğraşıyordu. Mutlak değerler yalnızca tecrübe edilirdi. Onları ifade etmeye yönelik her girişim saçmalıkla sonuçlanırdı.  Günümüze kadarki, hayatın nihai anlamı, mutlak iyi, mutlak değerli hakkında bir şeyler söyleme isteğinden doğan, etik bilim olamaz. Etiğin söyledikleri hiçbir açıdan bilgimizi artırmaz. Wittengenstein  ‘’etik insan aklındaki bir eğilimin şahsen kendimi hürmetten alamadığım ve hayatım boyunca asla gülüp geçemeyeceğim bir belgesidir’’.

•Wittgenstein dini beyanları anlam taşıyan şeyler olarak niteliyor, halbuki felsefenin ilk dönemlerinde anlamsız olduklarına hükmetmişti.  Düşünce ve hipoteze dayalı olmadıklarından doğru veya yanlış olamazlar, Dini söylem indirgenemezdir, bu nedenle bilimsel söylemle kıyaslanamaz.
Tarih öncesi doğanın arkasında yatan en basit ilkeleri anlatan Mitler ve Masallardı.
Doğa Filozofları MÖ 580-420  Thales (su),  Anaksimenes (hava) (Milletliler), Hereklatios (Efesli)(ateş) (doğanın ilk öğesi) devrimci nitelikteydi. Doğanın bir parçasına ait cevaplar bulmak istediler. Gözlem üzerine kuruluydu. Pisagor evren güzel ahenkli bir düzen olarak tanımladı.   Tam sayılar ilgi alanıydı. Uyumun sayılarla açıklanabileceğini öne sürmüştü . Altın Oran fikrini buldu. Doğa matematikseldir. Pisagor okulunu kurdu. İrrasyonel sayı karekök 2 onun buluşuydu.

Sofistler (MÖ 450-420) insanların nazik bir şekilde sorgulayarak  doğru, haklı, açık şekilde  olup olmadıklarını ortaya çıkarır. Söz sanatı önem kazanır (Sofokles).
Bu yıllarda  Felsefe, Altın çağında olan Atina merkezli, doğrudan vatandaşlar meclisi tarafından yönetilen bir ülkede gelişmekteydi.

Platon (MÖ 428-347) Dünyanın ilk üniversitesi Atinada Akamedi. Kapısında  Geometri bilmeyenler giremez yazılıydı. Tüm Batı Felsefesi Platon’un izlerini taşıdığı bilinmekteydi. Sadece gölgeler ve yansımalarla başlayan mağara alegrosi .Gerçek ilkeleri için matematik önemlidir. Form olarak adlandırdığı gerçekliğin sonsuz ve değişmeyen modelleridir. Rasyonalist bir filozof. Formları sürekli ve akıl yürütme yoluyla anlamayı amaçlamıştı (diyalektik) ilginin kaynağı olarak deneyimden ziyade mantığa uygun doğuştan gelen fikirlere sahip olduğumuza inanıyordu (Cahil bir köle çocuğun geometrik kavramlarıyla sorgulanması). Pisagor geleneğindendir. Devlet adlı kitabında ülke nasıl yönetilir hakkında bilgi vermiştir. Matematiksel Platonculuk, matematiksel nesnelerin zamandan, mekândan ve onu düşünen insan zihninden bağımsız olarak var olduğunu iddia eden felsefî görüştür. Bu bakımdan matematiksel nesneler, örneğin kümeler, sayılar ve matematiksel operatörler vb. kendin- de nesneler olarak vardır.


Aristoteles (384-322) kıyas mantığı yaratmıştır. Kendi okulu Lykeion’u kurdu. 20 yıl Platon okulunda kaldı. Metafizikteki ilk adımı’’düşünme düşüncesi’’ felsefe tarihinde büyük öneme sahip. Metafizik adlı eseri, doğa ve gerçekliğe ilişkili temel inanç ve kavramlarımızla ilgilenen olağanüstü bir çalışmadır.
Aristo’nun epistemolojisi Platon’un bilgi getiren gerçeklere odaklanmasından ziyade anlayış getiren açıklamalara odaklanmıştır. Erdem kavramı (bilgelik, cesaret, öz disiplin ve ahlaki adalet).

Stoa: Değerlerin ortak kanalı akıl ve doğa. Determinizm kabul edilmiştir. Doğa görüşü teleolojikti. Dört töz Nicelik, nitelik, eğilim, görelik. Kurucusu (MÖ300). Kıbrıslı Zenon
 
MÖ 1100-1350 Felsefeyi kurtaran Augustinos hristiyanlığın temel fikirleri ile hem fikir. Ochamlı William (en basit yolu dene diğerlerini kaldır).

Hristiyan Felsefesi Thomas Aquinas (1225-1274) Aristo’nun pagan bilgeliğini Hristiyanlık öğretileriyle birleştirdi. Tanrının varlığına ilişkin rasyonalist argümanların açık ifadeleri yazılarında bulunmaktaydı. Sonsuz evrende Tanrı var.

Rönesans. Bilimin gelişmesi felsefenin gelişmesine çok etken oldu.

1650-1800 Aydınlanma devri yaklaşımlar rasyonalist ya da ampirist. Spinoza, Leibniz akla güven, Locke, Berkley, Hume deneyci yaklaşımı benimsedi.
Kartezyen felsefesi, Descartes’in bilgi felsefesi görüşü olarak bilinmektedir (Meditasyonlar). Bu görüşte savunulan düşünce doğru bilginin varlığını ortaya koymaya çalışmak olmaktadır. Bilgi ile ilgili tüm şüpheleri ortadan kaldırarak doğru ve kesin bilgiye erişmek amaçlanmaktadır. Bu felsefe görüşünde bulunan en önemli öğe şüphe olmaktadır. Bütün bilgilere şüphe ile yaklaşılmalı ancak en sonunda şüphe edilmeyen bilgiye ulaşılması gerekmektedir.
Spinoza Tanrı, doğa, özgürlük, duygu konuların üçgen, çember ve kareler üzerine akıl yürütmemize benzer bir şekilde akıl yürütülebileceğini düşünür. Etik kitabında Tanrının varlığını geometri ile anlatır. Thomas Paine (Akıl Çağı) Erasmus (Deliliğe Övgü) (mutlak okunması gereken kitaplar)

1800-1830 Fransız ihtilali . Siyasetin ortaya çıkışı ‘’özgürlük, eşitlik, kardeşlik kavramları’ J.J Rousse (Toplum Sözleşmesi kitabı)
Alman İdealizmi: Leibniz, Friedrich Schelling, Johann Gottlieb Fichte, Kant, Hegel, Feuerbach, Marx, Arthur Schopenhauer, Nietzsche, Karl Jaspers, Goethe gibi ünlü filozoflar bulunmaktadır. Bu filozoflar ise idealist, materyalist, duyumcu, rasyonalist, deneyci, aşkın idealist, diyalektik ya da diyalektik materyalist gibi düşünce eğilimlerini temsil etmektedir.

Immanuel Kant: Königenberg doğumlu (1724 – 1804 yılları arasında Prusya Krallığında yaşamış Alman düşünürdür). Königsberg Üniversitesinde mantık ve metafizik alanlarında çalışan akademisyendir. Kant’ın feonomenal  dünyası, tasarım olarak dünya zihinlerimizde kurduğumuz bir gerçeklik inşasıdır. Apriori bilgi deneyimden bağımsız bilgidir. Sentetik bilgi ise, tam tersine deneyim ve gözlem gerektirir.
Kant saf aklın büyük metafizik soruları (Tanrı’nın varlığıyla, ruhun ölümsüzlüğüyle, iradenin özgürlüğüyle ilgili soruları) cevaplamaya kadir olduğunu reddeder.
Felsefe tarihinin büyük metinlerinden ‘’Saf Aklın Eleştirisi’’ yayınlandı. 
Kant, bahsi geçen bilimi temellendirme durumunu felsefenin temel ve ilk misyonu kabul eder. Bunun ardından ise dinin ve ahlakın mantığını savunmak olduğunu düşünür. Immanuel Kant, bilimi temellendirme amacına yaklaşmak için kendi bilgi kuramını geliştirmiştir. Bahsi geçen bilgi kuramı transcendental epistemolojik idealizm şeklinde de bilinmektedir. Bu bilgi kuramının geliştirilmesinde rasyonalizm ve empirizmin önemli öğeleri büyük roller oynamıştır. Amacını gerçekleştiren Kant, yükselmekte olan bilimin temellerinin felsefeye dayandığını göstermiştir. Bunun ardından, dinin ve ahlakın mantığını savunmak amacı doğrultusunda Hristiyan ahlakını savunmayı kendine bir ödev olarak görmüştür. Kant’ın duyular yöntemiyle tecrübe edilen dünya görüşü ile hakkında bilgi edinilemeyecek bir konumda olan metafiziksel dünya arasına bir ayrım getirdiği bilinir. (fenomenal ve numenal gerçeklik). Hayatında şehrin dışına hiç çıkmamıştır. Her gün yaptığı yürüyüşler sırasında herkes saat ayarını yapardı.

Hegel, 1807’de, ilk-bir çoklarına göre en büyük, kitabını ‘’Tinin Fenomenolojisi’ni yaymladı. Kitap, insan bilinci ile her şeyi kapsayan, ve en karmaşık kavramlardan en temel olanlara bizi götüren muhteşem bir kavramsal yolculuğu temsil eder. Fenomenoloji’nin asıl ilgisi, hepimizi ve doğanın bütününü kapsayan kozmik ruh olan ‘’Tin’’in yapısıdır. Fenomonoloji’nin sonunda ulaşılan tek’’mutlak’’, bu anlamda her şeyi kapsayan Tin’dir. Bilinç ve bilgi dinamik, ikisi diyaletiktir.

1830-1890 Romantik çoşku azaldı. Kieerkegard varoluşçuluk felsefesi (bireyci görüşe öncülük etti). Nietzsche  geleneksel inançlara saldırısı (Tanrı Öldü).

1880-1939 filozoflar matematikçilerden yeni mantık teknikleri öğrendiler.  Kesin argümanları ve dilin analizine odaklanan Analatik Felsefe Kavramı. Metafiziği tamamen terk etmeği amaçlayan zorlu bir amprik ve bilimsel görüş haline getirdiler. Alman İdealizmi değil, Kantçılığın ve modern önselciliğin içerisinde saklanmış gizli metafizik de aşılmaktadır. Kant’ın bilgi kuramına, Kant öncesi ve sonrası ontoloji ve metafiziğe temel oluşturan hiçbir ‘’sentetik apriori yargının (Saf görü ile empirik görünün (görme yetisi) birlikte çalışması sonucunda çıkan bilgi türüdür. Görünün saf aklın kökeninde oluşması durumunda ise sentetik apriori yargılar meydana gelmektedir)’’ varlığını kabul etmemektedir. Bilimsel Dünya Anlayışı, yalnızca nesneler hakkındaki görgül (yalnızca gözlem ve deney sonuçlarına dayanan) önermeler ile analitik mantık ve matematik önermelerin varlığını kabul etmektedir. Sezgiyi reddetmemektedir.  Her sezgisel bilgiyi akla uygun olarak temellendirmeyi amaçlamaktadır. Anlayış ampirist ve pozitivisttir. Yalnızca dolaysız olarak verilenlere dayanan görgül (yalnızca gözlem ve deney sonuçlarına dayanan) bilgiler vardır. 

Mantıksal çözümleme yöntemi kullanılmaktadır. ‘
 

Altın oran doğada ve evrende ezelden beri vardır. Doğadaki cisimleri incelediğinizde genelde bu oran ile karşılaşırsınız. İnsanlar tarafından keşfinin ne zaman olduğuna dair kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte ilk kez Pisagor tarafından insan vücudunda bu oranın var olduğu söylenmiştir. Sonrasında Öklid tarafından ilk kez sayısal değer olarak yani 1.618 şekliyle ifade edilmiştir.
İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci, adıyla anılan nümerik seriyi keşfetmiştir. Bu serinin özelliği her bir sayı kendinden önce gelen sayının toplamı olacak şekilde dizilmiştir. 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377… diye gidecek şekilde sonsuza kadar gider. Bu sayıların özelliğine baktığımızda, her sayıyı kendinden önce gelen sayıya bölerseniz çıkan rakamın neredeyse aynı olduğunu görürsünüz. Özellikle 233 ve 377 den itibaren bu oran sabitlenir. Çıkan oran 1.618 yani altın orandır.
Keops Piramitleri yapılırken altın oran kanundan faydalanıldığı belirlenmiştir

Estetik açıdan ideal insan vücudundaki altın oranlardan bazıları şu şekildedir:
El parmakları üç boğumludur. Boğumlara baktığınızda ilk iki boğum ile parmağınızın boyunun oranı altın orandır.
Orta parmağın serçe parmak ile arasındaki oran altın orandır.
Dirsekten itibaren bilekler ve bilekler ile parmaklar arasındaki mesafe oranı altın orandır.
Yüzün uzunluğu ve genişliği arasında altın oran vardır.
Ağız ile burun genişliği arasında altın oran vardır.
Burun genişliği ile burun deliklerinin genişliği altın orandır.
Gözbebeklerinin kaşlar arasındaki mesafe ile birbiri arasındaki mesafenin oranı altın orandır.
Üst iki dişin enleri ile boyları arasında altın oran vardır.

Konusu .  Bilgi kuramı, bilginin eleştirisini yapmak
Bilginin Kaynağını özünü niteliklerini araştırmak
Bilginin mutlak mı göreceli mi olduğunu irdelemek gibi konuları içerir

Tanımı: Bilgi kuramı, bilen ile bilinen; süje ile obje yani insan ile nesne arasındaki ilişkiyi inceleyen disiplindir.

Epistemoloji, bilginin teorisi olma iddiasındadır. Bilginin kaynağı  duyu verileri, akıl, sezgi, deney ve gözlemdir.

Pozitivizm, Deneyci (Ampirist) bilgi anlayışını temel alır.
 Deney ve gözleme dayalı olgulardan hareketle bilginin kaynağını ve geçerliliğini kabul eden bir yaklaşım biçimidir. 
Bilginin kaynağı duyu verileri olmakla kalmaz, aynı zamanda bu duyu verilerinden kalkarak tümevarımsal bir yöntem kullanılarak  yasalar oluşur  Bu yasalar pozitivist düşüncede, belirli bir olay ve olgunun açıklanabilmesi için gerekli olan yasalardır.

Mantıksal pozitivizm : Dil ve mantık alanlarının öne çıktığı görülür. Mantıksal pozitivizm bu anlamda pozitivizmin bilim/bilimsellik iddialı felsefi statüsünü devam ettirir; Felsefenin deney dışı kalan niteliğini yadsır, Metafizik ilan ederek kendilerine göre felsefeyi doğru bir temel oturtma iddiasındadırlar. Bilim ve felsefe ikiye ayrı bölüm olarak ele alınır ve felsefenin görevi dil olarak belirlenir.  felsefe dil çözümlemeleriyle sınırlı kalmalı, onlara dayanarak olguları dile getirdiğimiz önermeler ve bu önermelerin dilsel bağlamları üzerine açıklama yapmakla görevlidir. Mantıksal pozitivizm, ikili bir görevi yerine getirmeyi üstlenir; birincisi, dünyanın bilimsel kavranışında metafizik ögelerin ve teolojik unsurların kuramsal olarak arındırılması ve ikincisi felsefeye bilimsel bir nitelik kazandırılması

Etik : Değerler dünyaya yönelik bir tavırdan türerler, dolayısıyla dünyanın bir parçası olamazlar. Dile getirilen her şeyin; yani dünyadaki gerçek nesnelerin ve özelliklerin bilimsel lisanla dile getirilmesi gerektiğine göre etiğin içeriği dile getirilemez. Yalnızca gösterilebilir.
Wittgenstein’a göre mutlak değerler, mesela cinayet gibi bir eylemi kötü kılan değerler dünyevi değil, aşkın olgulardı. Dolayısıyla etik bilimi diye bir şey olamazdı, çünkü bilim dünyadaki olgularla uğraşıyordu. Mutlak değerler yalnızca tecrübe edilirdi. Onları ifade etmeye yönelik her girişim saçmalıkla sonuçlanırdı.  Günümüze kadarki, hayatın nihai anlamı, mutlak iyi, mutlak değerli hakkında bir şeyler söyleme isteğinden doğan, etik bilim olamaz. Etiğin söyledikleri hiçbir açıdan bilgimizi artırmaz. Ama etik insan aklındaki bir eğilimin şahsen kendimi hürmetten alamadığım ve hayatım boyunca asla gülüp geçemeyeceğim bir belgesidir

Din:  Wittgenstein dini beyanları anlam taşıyan şeyler olarak niteliyor, halbuki felsefenin ilk dönemlerinde anlamsız olduklarına hükmetmişti.  Düşünce ve hipoteze dayalı olmadıklarından doğru veya yanlış olamazlar. Dini söylem indirgenemezdir, bu nedenle bilimsel söylemle kıyaslanamaz.

Estetik: ‘’Estetik takdir çok çapraşık bir fenomen, hata tek bir fenomen değil’’ ‘‘Estetikte ihtiyaç duyduğumuz teoriler ve açıklamalar değil duygudaşlığa dayalı tariflerdir’’.

Schlick:1928 yılında Neopozitivizm düşüncesin kurucusu  öğrencisinin suikastına uğrayarak öldürülmüştür.. 

Neurath (Avustrya):. Filozof, sosyolog

Ayer: İngiliz Filozof

Carnap: Alman Filozof. Yüzyıl filozofları arasında bir dev.

Feigl: Fizikçi, Avusturyalı, Amerikaya göç etmiş

Reichenbach: Alman Fizik felsefesi. 5 yıl İstanbul Üniversitesi. Türkiye’de İlk kuşak felsefecilerini yetiştirdi

Hempel: Alman Filozof. Analitik Felsefe.

Ernest Mach Duyular tarafından algılanmayan her şey dışlanmalıdır.  Dünya Anlayışı Ernst Mach Derneğini kurdu.


Einstein, Russell ve Wittgenstein’ı bilimsel dünyanın temsilcileri olarak selamlıyorlardı.

Eleştiriler: Mantıksal pozitivizm, öncelikle bilgi konusunda empirik felsefenin aldığı eleştirileri alır.. Lenin, Ampriokritisizm olarak adlandırarak Mach'a ve onun geliştirdiği duyumculuk anlayışına itiraz eder; diyalektik materyalizm anlayışını doğrulama çabası içinde ortaya bu itiraz konur. Bilim felsefecisi Karl Popper, bilginin temelindeki doğrulanabilirlik ilkesinin dışında başka bir yol ortaya koymuş, buna karşı yanlışlanabilirlik ilkesini formüle etmiştir.  Bilim felsefesi içinde Thomas Kuhn bilimsel etkinliğin tarihselliğini ve kuram-yüklü niteliğini ortaya koyarak saf deney ve gözlem eksenli bilim anlayışının kırılmasında önemli bir alan oluşturmuştur. Paul Feyerabend ise gözlem ve deneyin sanıldığı kadar saf olamadıklarını hem kuramsal hem tarihsel örnekleriyle ortaya koymuştur. Bilimsel yöntemin tek ve biricik yöntem olarak kutsanmasının olanaksız olduğunu öne sürmüştür. Yapısalcılık ve Postyapısalcılık felsefeleri ise empirizmi, pozitivizmi ve dolayısıyla mantıksal pozitivizmi bir bütün olarak kabul edilemez yaklaşımlar olarak eleştirmişlerdir.

Viyana Çevresi  Marksist teori Viyana’da kendine özgü vurguyu korudu ve zamanla geliştirildi. Mach Derneği amacı ‘Bilimsel Dünya Anlayışını desteklemek ve yaymaktır. 1928 yılında kuruluşunda Schlick başkan seçilmiştir. Felsefi çalışmaların görevi, kendi felsefi ifadelerini ortaya koymak değil, ama sorunları ve ifadeleri aydınlatmaktır. Bu yöntem mantıksal çözümleme yöntemidir. Bilimsel Dünya Anlayışı için çözümlemeyecek hiçbir sır yoktur. Dilin yanlış kullanımıyla ilgili sayısız örnek verilebilir. Metafizik kuramlarda ve hatta bunların soruyu ortaya koyma biçimlerinde iki temel mantık hatası bulunmaktadır. Geleneksel dil biçimleriyle kurulan yakınlık ve düşüncesinin mantıksal yetilerine dair belirsizlik.
Viyana Çevresi çoğu filozof olan ama aralarında matematikçiler, mantıkçılar ve fizikçiler bulunan gruba 1924 yılından itibaren Moritz Schlick başkanlık ediyordu. Bazı göze çarpan üyeleri Rudolf Carnap, Otto Neurath, Hans Reichenbach, Herbert Feigl, Kurt Gödel ve Freidrich Waismann idi. 
Analitik felsefenin yükselişinde çok fazla payları oldu. 
Onları dışarıdan ayıran paylaştıkları katı bilimsel dünya görüşüydü. Dini reddediyor, geleneksel felsefenin metafizik sistemlerini bilimsellikten ve akıldan uzak duruyordu. 
Mantıksal ampiristler gibi onlarda bilginin duyusal deneyime indirgenebileceğine ve mantıksal analiz ile kesin bir formüle dönüştürülebileceğine inanıyorlardı. 


1918 yılı sonrası Viyana’sı geçmişe ait bir imparatorluğun hızla parçalanışının en iyi izlenebileceği yerdi. Harsburg Hanedanlığı dağılmıştı.  On bir farklı ulus- Almanlar, Rutenler (Doğu Slav halkı. Bugün Ukrayna’ya bağlılar), İtalyanlar, Slovaklar, Romanyalılar, Çekler, Polonyalılar, Macarlar, Slovenyalılar, Hırvatlar, Transvanyalılar, Saksonlar ve Sırplar bu imparatorluğa katılmıştı. Viyana en verimli dönemde 50 milyon kişiyi yöneten bir imparatorluğun başkentiydi.  Theodore Herzl (Siyonizm’in doğduğu fikir), Freud (bilinçdışı, baskılama, histeri ve nevroz kuramları), Klimt, Schiele, Kokooschka Secession için (Bol şehvet içeren tuvaller), Arnold Schonberg ve Alban Berg (ahenksiz müziğin keşfi) Viyana’daydı. Karl Kraus dergisini her türlü Viyana riyakarlığını eleştirmek için kullanıyordu.. Grubun ıslahat fermanı niteliğindeki bildirgesi, bilim insanlarının, sosyal bilimcilerin, psikologların ve hümanistlerin alanlarına dair soruları yeniden biçimlendirmelerine yol açtı, etkileri bugün bile hissediliyor. 


Gustav Klimmt’in tuval üzerine Ludwig Wittgenstein'ın  ablasına ait  yapmış olduğu yağlı boya tablo meşhurdur.

Ludwig Wittgenstein (1889-1951) Viyana’da doğup büyüdü. Modern çağın en önemli filozoflarından bir olan Wittgenstein’ın bu efsanevi şehirden çıkması şaşırtıcı değil. Birinci Dünya Savaşından önceki son birkaç on yılda Viyana engin ve hetorejen (benzer karakterlere veya yapıya sahip olarak) bir imparatorluğun başkenti olarak ihtişamının zirvesindeydi. Çığır açıcı sanatsal ve entelektüel akımlarının eridiği bir pota; en katı muhafazakarlığın en radikal modernizme çarpıştığı, çelişki, takıntı ve dehadan yana bereketli bir yerdi. 

Sigmund Freud psikanalizi, 

Arnold Schönberg atonal müziği (Adorno’nun negatif diyalektiğine ilham kaynağı olmuş müzik, bu müzik devrimci ve anarşiktir) (alışmadık bünyeler için ciddi rahatsız edici) Atonal Müzik: Ton ve makam temeline bağlı olmayan müzik« (Alban Berg, Arnold Schonberg, John Cage, Duke Ellington)


, Mimar Adolf Loop İmparatorluk sarayının önüne pencerelerinin üstünde yağmurluk olmadığı için ‘’kaşsız ev’’ diye bilinen binayı diktiğinde radikal minimalizmi sergilemişti. Etik bir duruşu ifade ediyordu. Süsün gayri ahlaki ve dejenere olduğunu, bir medeniyetin çürümeye başladığını en iyi süsün gösterdiğini dile getirmişti.
 Gustav Klimmt sezeyonizmi (19. yy ortaya çıkan sanat akımlarından Art Nouveau, Endüstri Devrimi’ne tepki olarak Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Demirin dekoratif amaçla işlenmesi gibi çağın getirdiği teknolojik şartlarda sanata eklenmiştir),

 Arthur Schnitzler tabuları yıkan tiyatrosu,

 Karl Kraus hiciv sanatını, 

Theodor Herzl’in Siyonizmi, 

Victor Adler ve Otto Bauer’in sosyalizm versiyonları, 

Modern Çağ kitlelerin, materyalizmin, bilimin, komünizmin ve kapitalizmin bozulma çağı, ruhun, ahlakın, sanatın ve dehanın ortadan kaybolmasını çağıdır.

 20.yüyılın en büyük filozofu. Wittgenstein gerçek bir dil filozofudur; felsefi sorunların tamamen olmasa bile dilimizin yanlış anlanmasından doğduğuna inanır. 
 Çok karizmatik. Wittgenstein Berlin’de mühendislik mezuniyetinden (1908) sonra Manchester Üniversitesi’ne gitti.  Manchester’da jet-tepkili bir pervane sayesinde üniversite de araştırmacı öğrenci kabul edildi. 
Tractatus savaş sırasında, siperlerin içinde, korkulu muhaberelerin ortasında yazıldı. ‘’İngilizler, dünyanın en iyi ırkı olan bu ırk, yenilemez. Irkımızın mağlup olacağı düşüncesi beni feci üzüyor; çünkü baştan aşağı Almanım’’. Savaşı, kişisel bir sınav olarak gördü. Savaş öncesi dindar değildi. Savaş onu değiştirdi. Arkadaşları ona ‘’İncil’le gezen’’ lakabını taktı.
. Ailesinin ataları Yahudiydi. Dedesi ve eşi Protestanlığı kabul etmiş, memleketindeki Yahudi cemaat ile irtibatını koparmış, başarılı yün tüccarı olarak Leipzig’e taşınmıştı. Çift çocuklarını Yahudilerle evlenmesini reddetti.. Wittgenstein soyadı Napolyon’un bütün Yahudilerin soyadı almasını isteyen fermanı üzerine alınmıştı. .Müzik açısından çok istidatlıydı. Koca koca partisyonları (oda müziği, koro, bando gibi topluluklar için yazılan eserlerin bir bütün halinde görülmesini sağlayan notadır) (en ufak hata yapmadan ıslıkla çalabiliyordu 
. 1903 yılında Otto Weinninger’in Cinsiyet ve Karakter kadın düşmanı, ırkçı, gerici kitabı yalnız Wittgenstein’ın üstünde değil, bütün nesil üzerinde hayranlık yarattığını anlamak zordur ‘’kadınlar ahlaksız sürü hayvanlarıdır; ahlaklık ve özgür irade erkeklere mahsustur. Yahudiler toptan kadındır. En erkeksi Yahudi en kadınsı Aryan’dan daha kadınsıdır).  Bu yazar Beethoven’ın evinde 23 yaşında intihar etti (acılar içinde bir eşcinsel, antisemitik Yahudi idi. Kitabı çok satar oldu). . Manchester’da jet-tepkili bir pervane sayesinde üniversite de araştırmacı öğrenci kabul edildi. Ama felsefe ağır basıyordu. . Cambridge’de olduğu ilk yıllarda 20.yy başlarında aralarında Bloomsbury kuşağının bulunduğu İngiliz entelektüel ve yazar Havariler’e üye oldu. Hoşlanmadı, ayrıldı. O sıralarda çok zengin bir adamdı. Geliri yıllık 120 bin sterline (bu günkü parayla, belki de bu sadece faizdi) varıyordu. Babası ölünce miras kalmıştı. Parasını kardeşlerine ve 40-50 bin sterlin sanatçılara dağıttı.
. 28 Temmuz 1914’te Avusturya Sırbistan’a savaş ilan etti. Wittgenstein orduya gönüllü yazıldı. Savaş boyunca felsefe çalışmaya devam etti. Tractatus savaş sırasında, siperlerin içinde, korkulu muhaberelerin ortasında yazıldı. Kahramanlığından ötürü madalya aldı. İtalyan cephesine gönderildi. Cesareti sayesinde birkaç silah arkadaşının canını kurtardı. Nişanla ödüllendirildi. Tutsak olduktan hafta sonra savaş sona erdi bir Hastanede laborant olarak çalıştı. Kan basıncını ve nabı zatışını gösteren cihaz keşfetti. Avusturya dağlarında fakir ve kuytu olan bir köyde öğretmenlik yaptı..  . 1938 yılında artık Avusturyalı sayılmıyorlardı. Alman’dı artık. Alman Yahudileriydi. Yahudi olduklarından varlıklarının çoğunu Reichenbach’a devretmeye zorlandılar. Ablası ‘’Alman kanından’’ kabul edilince melezler sınıfına sokuldular.  Wittgenstein’lar 1.7 ton altın bağışlayarak iki kadının Avustur’yada kalmaya dair sapkınca arzusu tatmin edilsin diye yakında milyonlarca insanın hayatını mahvedecek Nazi makinasına bağışlanmıştı.
. 1938 yılında Cambridge’e döndü. 1939 yılında profesör seçildi.

. 1940 yılında Britanya vatandaşı oldu. Haftalığı 28 şilin (bugün 46 sterlin) alarak hava saldırılarına uğrayan bir hastanede laborant asistanı oldu..  Nakledildiği hastanede de iz bıraktı.  Nabız basıncını ve solunum derinliği ve hızıyla ilişkisini kaydeden bir cihaz icat etti
. 1949 yılında Dublin’de bir anemi teşhisi kondu. 29 Nisan 1951 yılında Cambridge’de vefat etti. Ölmeden önce muhteşem bir hayat yaşadığını söylemişti.

.Wittgenstein ‘la ilgili bir psikolojik özellik onun disleksi olmasıdır. (Einstein, Leonarda Vinci)

1.Dönem Felsefesi  TRACTATUS  hiyeraşik önermelerden oluşur. Bu kitapta 1’den 7’ye kadar kadar numaralandırılmış yedi temel önerme vardır. ‘’ Söylenebilecek her şey açıkça söylenebilir, geri kalanlar hakkında susmalıyız’’.
Tractatus Logico-Philosophicus’a göre dil, olguların ve bütün olarak da gerçekliğin resmiydi. Anlam da bu resmin kendisi, adın gösterdiği ‘’şey’’. 
Wittgenstein dilimizin gerçek yapısını yalnızca mantıksal analiz yoluyla anlayabileceğimizi kabul etti. 

2.Dönem Felsefesi Tractatus’un felsefesi, Wittgenstein’ı uzun vadede tatmin etmedi. 
Çok daha sonraları reddetti. Felsefe Soruşturması  kitabında ‘’Bir dil oyunu dahilindeki şeyler bütün bir kültürdür’’.
Sonuç (1929): Fenomenolojik bir dilin olanaklı olduğu ve ifade etmek istediklerimizi yalnızca bu dilin ifade edebileceği varsayımı saçmadır.  Bu nedenle Tractatus felsefesinin temel taşlarından bir tanesi, Wall Street ile aynı hafta çökmüştür.  
Bir dil biçimini onun doğruluk koşulluları açısından incelemez. O, hangi şartlar altında bu biçimin söyleme sokulduğunu ve böyle sunmanın hangi rol, hangi yarara sahip olduğunu sorar.    

Mantık a priori bir disiplindir. Mantığın doğrulukları totolojiktir (ancak belirli bağlam dahilinde öznenin görüşü hakkında bilgi verir, bir şeyi kendi kaplamıyla tanımlayan tanımlardır, bu tür tanımlar yeni bir bilgi vermez). Wittgenstein ilk dönem felsefesinde bu fikirleri yazacağı Tractatus’a aktardı.

.Felsefenin tek görevi bilimi metafiziğin saçmalığından kurtarmak için felsefi olarak problematik cümlelerin gizli mantıksal biçimlerini açıklığa kavuşturarak anlamın sınırlarını gözlemlemekti. 
Wittgenstein’da geleneksel metafizik beyanatlarının saçma olduğuna inanmakla beraber, bu metafizik hakikatler var olmadığından değil, dile getirelemezdi.
Viyana Çevresi Tractatusa’a hayrandılar. İlk kez katı bilimsel bir felsefe metodu için gereken programı formüle etmişti.


1.          Dünya, durum olarak her şeydir.
1.1        Dünya, olguların toplamıdır; şeylerin değil.
2.          Durum olan şey, olgu, atomik olguların oluşudur.
2.01      Bir atomik olgu, nesnelerin (entitelerin, şeylerin) bir birleşimidir.
2.0123  Eğer ben bir nesneyi biliyorsam, onun atomik olgularla ortaya çıkacak tüm olanaklarını     biliyorumdur.
2.022    Açıktır ki, gerçeğinden ne kadar farklı da olsa, düşünülen dünya belki, gerçek dünya ile ortak bir şeye -bir biçime – sahip olmalıdır.
2.023     Bu belirgin biçim nesnelerden oluşur.
2.061     Atomik olgular birbirinden bağımsızdır.
2.1         Biz olguların resimlerini oluştururuz.
2.12       Resim, gerçekliğin bir modelidir.
2.1514   Tasarımcı ilişki, resmin öğeleri ile şeylerin uygun eş güdümünden oluşur.
2.2          Resim, resmedilen ile mantıksal tasarım kurma biçimine ortaklaşa sahiptir.
3.            Olguların mantıksal resmi düşüncedir.
4.            Düşünce anlamlı bir önermedir.
5.            Önermeler temel önermelerin doğruluk işlevleridir.
7.            Üzerinde konuşulamayanlar hakkında susmalı (metafizik kavramlar) (etik, estetik, din ile ilgili). 

 Mantıki dünyanın en özel niteliklerine, yalın nesnelere dayandırılır.

Fenomenoloji gramerdir.

 Dünyanın mantıksal yapısının herhangi bir çözümlemesi ve dilimizin ardında yatan mantıksal yapı, doğası gereği fenomenolojik olmalıdır.

Bir önerme ve gerçeklik arasındaki karşılaştırma dolaysız olmalıdır

20 yüzyılın en büyük matematikçisi. Özgür cinsellik din karşıtı (insanın mutsuzluğunun ana kaynaklarından biri görüyordu. Matematiğin ilkeleri
Mantıksal Atomik Felsefesi
Bir Atomik olgu nesnelerin bir birleşimidir. Eğer ben bir nesneyi biliyorsam, onun atomik olgularını ortaya çıkaracak tüm olanakları biliyorumdur
Russell’ın atomcu mantığı, günümüzün ‘’memetik’’ zihin felsefesiyle birçok alanda birleştiği için güncelliğini korumaktadır (Mem ya da Meme, Richard Dawkins’in ortaya attığı kültürel iletim birimidir. Dawkins’e göre nesiller değiştikçe, kültürel ve sosyal içerik bir sonraki nesle memler tarafından aktarılmaktadır. Bu tıpkı biyolojiğin DNA tarafından aktarılması gibidir (Vikipedi)).

Russell, Frege’nin Aritmetiğin Temel Kanunlarında temel varsayımlarından dolaysız, bir paradoks çıkararak kusurlu olduğunu ortaya koydu.




Russell tanıştıklarının günlerde sevgilisine yazdığı mektuplarda ‘’Benim Alman mühendis baş ağrısı olacağa benziyor’’ ‘’İyi birine benziyor, tartışmayı seviyor’’   ‘’Benim Alman mühendis salak. Ampirik hiçbir şeyin bilinemeyeceğini düşünüyor. Ama en azından bulunduğumuz odada gergedan olmadığını kabul etmesini istedim ama etmedi’’. Buradan Wittgenstein’ın kendi felsefesiyle geldiğini ve onu hevesle savunduğu görülüyor..


İlk bunalım:             İrrasyonel sayılar
İkinci Bunalım:        Sonsuz Küçük sayılar
Üçüncü Bunalım:     Öklid dışı geometri
Dördüncü Bunalım: Paradokslar




Paul Cohen süreklilik varsayımının küme kuramı aksiyomları temelinde doğru olduğunun da ispatlanamayacağını kanıtladı. Böylelikle her ikisi de süreklilik varsayımının karar verilemezliğini kanıtlamış oldu.

Einstein ve Gödel Princeton Üniversitesinde uzun süren yakın arkadaşlık kurdular.

Alan Turing Testi: Turing testinin amacı, bir makinenin düşünebildiğini söyleyebilmenin mantıksal olarak mümkün olup olmadığıdır. Turing testine göre makine, gönüllü bir insanla birlikte, sorgulayıcının görüş alanının dışında bir yere saklanır. Sorgulayıcı yalnız soru sormak suretiyle hangisinin insan hangisinin bilgisayar olduğunu saptamaya çalışır. Sorgulayıcının soruları ve daha önemlisi aldığı yanıtlar, tamamen ses gizlenerek, yani ya bir klavye sisteminde yazılarak veya bir ekranda gösterilerek verilir. Sorgulayıcıya bu soru-cevap oturumunda elde edilen bilgiler dışında her iki taraf hakkında hiçbir bilgi verilmez. Dizi halinde tekrarlanan testler sonucunda sorgulayıcı, tutarlı bir şekilde insanı saptayamadığı takdirde makine Turing testini geçmiş sayılır (Vikipedi)

Turing ‘in kanıtı Gödel’e çok yakındı (ikisi hiç karşılaşmadı). ‘’Bir miktar sonlu özellikte sayı kuramı içeren her tutarlı biçimsel sistemde karar verilemeyen aritmetik önermelerin olduğu ve ayrıca böyle herhangi bir sistemin tutarlılığının sistem içinde ispatlanamayacağı kesin olarak kanıtlanabilir. Turing 42 yaşında intihar etmişti. Lucas ‘’Gödel’in teoremi sayesinde en son sözü söyleyen daima zihindir. Canlı bir zihin, biçimsel, katılaşmış, ölü (mekanik olan -aslında ölü) herhangi bir sistemden daima daha iyisini yapabilir’’. Gödel’in teoreminin sonuçları olarak, insan anlayışının ve iç görüsünün bir dizi kurala indirgenemeyeceğini kabul ettirdiğine dair güçlü bir argüman de üretilebilir. Bir bilgisayarla çok fazlasının insan düşüncesiyle başarılabileceğine dair argümanın da temelini oluşturur. Bildiğimiz düşündüğümüz şeylerin   hepsi biçimlendirilemeyeceği için, bildiğimizi düşündüğümüz şeylerin bildiğimizin hiçbir kanıtı yoktur, sonuçta bu tamamlanmamışlıktır. İşte bu nedenle makine olmadığımızı kanıtlayamayız. Tamamlanmamışlık teoremi biçimselleştirmenin sınırlarını göstererek hem zihinlerimizin makinelerden üstün olduğunu hem de bunu kanıtlamanın imkansız olduğunu ileri sürer. Yine neredeyse bir paradoks.

Gödel, makalesinde Cantor’un süreklilik varsayımının küme kuramı aksiyomlarından nasıl bağımsız olduklarını ve varsayımın aslında yanlış olduğuna inanma nedenlerini açıklıyor (üçe kadar sayabilen toplumlar için dört sonsuzdur.  Cantor sonsuzu en uzak yıldızdan alıp kapımızın önüne getirdi. Sonlu ötesi sayıları tanımladı. 0-1 arasındaki tüm rasyonel sayı noktalarının herhangi bir alandaki, herhangi bir hacimdeki noktaların sayısıyla eşlenebileceğini gösterdi. Yani tüm boyutlardaki nesnelerin boyut farkı olmaksızın eş noktaları taşıdıklarını, her birinin içinde aynı sonsuzluğu taşıdığını ispatladı (matematiksel.org). 
Kurt Gödel (1906- 1978)
Brno’da (Brünn) doğdu. Ailesi Çek olmaktan çok Alman kökenliydi. Kurt Gödel çocukluğundaki aşırı merakından dolayı Bay Neden diye anılıyordu.  Platoncuydu. Metafizik düşkünüydü. Platon kurduğu Atina Akademisinin giriş kapısını üstüne ‘’geometri bilmeyen giremez’’ yazılıydı.  Platon görecilerle uğraşıyordu. Platonculuğun inatla dirençli olduğunu kanıtladığı tek alan matematiktir ya da bundan ziyade meta-matematiktir. Platonculu’ğa göre matematik doğruları, matematik gerçekliğiyle, bu gerçekliği oluşturan soyut olsalar bile gerçek varlıkların doğasıyla (sayılar, kümeler,vs) belirler. 

Gödel için matematik, nesnel matematiksel gerçekliğin ortaya çıkarmanın bir yoludur.

Matematik ifadelerin çift anlam kazanarak aynı zamanda meta-matematiksel ifadeler olacağı bir teknik kullanan ve bugün ‘’Gödel sayılaştırması’’diye bilinen yöntemi bulmuştu modernizm ve postmodernizm dediğimiz kavramın ortaya çıkışını tetikleyen bu uzun soluklu konu oldu.

Gödel, matematiksel bir sonuç olan Cantor’un süreklilik varsayımının karar verilemezliğini kullanarak Platoncu inancını ortaya koyar. Birbirinden çok farklı iki Gödel. Gödel’in ilk tamamlanmamışlık teoremi, aritmetiği ifade edecek zenginlikte herhangi bir biçimsel sistemin tamamlanmamışlığını belirtir. Gödel, Paul Cohen’le birlikte süreklilik varsayımının mevcut küme içende ne doğrulanabilir ne de yanlışlanabilir olduğunun ispatlanamayacağını (ignorabimus) kanıtladı.  

Üç matematikçi birbirinden bağımsız olarak Öklit dışı geometriği keşfetmişti. Carl Friedrich Gaus (1777-1855), Lovbachevsky (1792-1856), Janos Bolyai (1802-1860).

Biçimsel sistemlerin tamamen sözdizimsel yönleri-şeffaf yönleri- ne aritmetiğin tüm doğru önermelerin sistem içinde ifade edilebilir olduğunu kanıtlamada (ilk tamamlanmamışlık teoremi) ne de iç tutarlığın kanıtını sunmada (ikinci tamamlanmamışlık teoremi) tek başına yeterlidir.

Gödel’in ilk tamamlanmamışlık teoremi, aritmetiğin ifade edilmesi için yeterli herhangi bir tutarlı bir biçimsel sistemin, matematiksel gerçekliğin çoğunu dışarıda bırakmak zorunda kalacağını belirtir. İkinci teoremi ise böyle bir biçimsel sistemin bile öz tutarlığını kanıtlamayacağını anlatır. ..

Gödel’in Amerikan vatandaşlık sınavına Einstein ve Forman beraber götürmüştü. Herhangi bir hata yapmasından endişeleniyorlardı (çok doğrucu olması nedeniyle). Sonsuz küçüklerin ilk kesin kuramının, diferansiyel kalkülüsünün icadından 300 yıl sonra keşfedilmesi.. gelecek yüzyıllarda tuhaflık olarak değerlendirilecek.

Gödel Wittgenstein için ‘’teorilerimin karar verilemez önermelerine gelince Wittgenstein’ın aslında bunu anlamadığı ya da anlamamazlıktan geliyordu’’

demişti.

Fiziğin mantıksal analizi, nedensellik, tümevarım, olasılık, determinizm gibi kavramları ele alır. Tümevarımsal düşünme ilkelerinin teorisi, olasılık mantığı ile aynıdır. Tümevarımsal mantığın bütün ilke ve teorileri analitiktir.
Olasılık 1, bir doğrulama ifadesi (evidence statement) ile, yani bir gözlem ifadesi ile bir hipotezin onaylama (confirmation) derecesidir. Semantik bir anlayıştır. Olgusal verilere değil, mantıksal analize dayalıdır. Eğer bu türde bir ifade doğruysa, mantıksal olarak doğrudur. Olasılık 2, bir olay veya bir şeyin diğer olaylarla ilgili göreceli sıklığıdır. Olgusal ve ampiriktir. Nesnel (objective) bir anlayıştır. . Olasılık ve Tümevarımsal Mantık: Tümdengelimsel veya kanıtlayıcı olmayan bütün tümevarımsal akıl yürütmeler olasılık yönünden ele alınabilir. Olasılık kavramı iki şekilde kullanılır. Tümevarımsal olasılığı olasılık1 dediği anlayış. Tümevarımsal olasılık, bir hipotezin verili olanlarla ilişkili onaylama derecesini hesap etmektir. Olasılık2 ise bir olayın diğer olaylarla göreli sıklığını değerlendiren istatiksel olasılıktır.
Almanya-Ronsdorf kasabası doğumlu.  Ölümü Californiya. Özgün düşüncelerle 20.yy’ın en önemli ve etkili düşünürlerinden biri olmuştur. Bilim felsefesi, epistemoloji, dil felsefesi, mantık felsefesi ve tümevarım mantığı gibi alanlarda literatüre katkılar sağlamıştır

1941 Amerikan vatandaşı. Harvard Üniversitesi.1952-1954 Priceton University. John.G.Kemeny (tümevarımsal mantık, yüklem grubu, dil için olasılık). Soyut entropi ile fiziksel entropi kavramları arasındaki analoji. Boltzmann ve Gibbs tarafından geliştirilen istatiksel biçimdeki entropi kavramının doğasını inceledi.    

 Yüzyılın dev filozoflarından biriydi




Kaynakça: 
ETP Neopozitivizm-1  Viyana Çevresi-1
ETP Neopozitivizm -2  Viyana Çevresi-2
ETP Neopozitivizm -3 Viyana Çevresi-3
ETP Neopozitivizm -4 Ludwig Wittgenstein- 1 (hayatı)
ETP Neopozitivizm -5 Ludwig Wittgenstein- 2 (1. dönemi)
ETP Neopozitivizm -6 Ludwig Wittgenstein- 3 (2.dönemi)
ETP Neopozitivizm -7 Ludwig  Wittgenstein- 4 (eserleri)
ETP Neopozitivizm -8 Kurt Gödel-1 (hayatı)
ETP Neopozitivizm -9.Kurt Gödel-2 (Viyana Çevresi)
ETP Neopozitivizm -10 Rudolf Carnap-1
ETP Neopozitivizm -11 Rudplf Carnap-2
ETP Neopozitivizm -12 Rudolf Carnap-3 (metafizik, etik, psikoloji)
ETP Neopozitivizm -13 Olasılık Kavramı, Bilimde Teori ve Öngörü, Sayılar Sistemi, Ampirizm, Semantik Dil, Ontoloji
ETP Neopozitivizm -14 Bertrand Russell

Not: Yukarıdaki konular Karikatürlü Felsefe Notları altında ETP’de (Elektrik Tesisat Portalı) yayınlanmıştır.  Erişmek için lütfen tıklayınız. 

 
1.Viyana Çevresi Üyeleri: G. Bergmann, Rudolf Carnap, Herbert  Feigl, Philipp Frank, Kurt Gödel,  Hans Hahn, Viktor Kraft, Karl Menger, Marcel Natkin, Outo Neurath, Olga Neurath, Theodor Radakovich, Moritz Schlick, Friedrich Waismann.
2.Viyana Çevresine Yakın Yazarlar: W. Dubislav, Josef Frank, Kurt Gerilling, H. Harlen, Eino Kaila, H. Loewy, F.P.Ramsey, Hans Reichenbach (İstanbul Üniversitesinde bu kürsüyü kurdu), Kurt Reidemaster, Edgar Zilsel.
3.Bilimsel Dünya Anlayışının Önde Gelen Temsilcileri: Albert Einstein, Bertrand Russell, Ludwig Wittgenstein.
Kaynaklar: 
1.   Viyana Çevresi  Hasanhan Taylan Erkıpçak (Almanca Aslından Çeviren)    (Pinhan Felsefe yayınları)
2.   Ludwig Wittgenstein   Edward Kanterman (Ketebe yayınları)
3:  Wittgenstein Üzerine  Jaakko
Hintitkka      (Sentez yayınları)
4.  Wittgenstein (Dil Yörüngesinde Felsefe)  Hüseyin Subhi Erdem   (Köprü kitap)
5.  Gödel'in
Tamamlanmamışlık Kuramı  Rebecca Goldstein (Alfa kitap)
6.  Rudolf Carnap   Ercan Salgar (Otorite kitap)
7.  Felsefe ve Mantık Yazıları  Teo Grünberg (cogito-YKY)
8.  Klasiklerle Felsefe   Nigel Warburton (Alfa felsefe)
9.  Mantıksal Atomculuk Felsefesi  Bertrand Russell
10. existentialcomics
  Karikatür ve İngilizce Metin
11.  Felsefenin Kısa Tarihi                                         R.C. Solomon _ K.M.Higgins
      
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt