Hubble Uzay Teleskopu
Hubble Uzay Teleskopu
Hilmi Uysal
Uzay dediğimiz sonsuzluk ve içinde yaşadığımız evren muhteşemdir!
Gökyüzüne bakarak ve biraz okumaya vakit ayırarak, uzay ve evrenle ilgili pek çok şeyi siz de öğrenebilirsiniz.
Yaşınız kaç olursa olsun, gökyüzü ile ilgilenmeye başlamakta geç kalmamanızı öneririm. Bunun için, sanılanın aksine, bir teleskopa hiç ihtiyacınız yok. Yapmanız gereken, saf bir merak duygusuyla bilgi edinmeye çalışmak ve bazı geceler kafanızı yukarıya kaldırmaktır. Sabrederseniz, tüm evreni hissetmeye başlayacaksınız.
Dilerseniz, daha sonra bir teleskop da satın alabilirsiniz.
Gökyüzü, Astrofizik ve Kozmoloji meraklısı olmama rağmen, hiçbir zaman teleskopum olmadı. Mülkü bana ait olmamakla beraber on binlerce teleskopum zaten var. Onlar, sadece bana değil herkese aitler. İnsanlığın ortak malları oldular ve elde ettikleri uzay görüntülerini, kitaplarda ve internette herkese açık bilgiler olarak bulabilirsiniz.
Bilim, tüm insanlığın ortak dilidir. Sizi de bu dili anlamaya çalışmaya davet ediyorum...
..........
Uzay Teleskopu
Günümüzden sadece 400 sene kadar önce, insanlar, dünyayı evrenin merkezinde durduğunu sanıyorlardı. Dahası, güneşin, ayın ve bütün yıldızların mükemmel çember yörüngelerde dünyanın etrafında dolandığını sanıyorlardı. Varoluşumuz ve gökyüzündeki yıldızlar, herkes için büyük bir gizemdi. İnsanlık tarihinin eskiliği düşünüldüğünde, 400 sene öncesinin çok yeni bir tarih olduğuna lütfen dikkat ediniz.
Aşağıdaki görsel, “Flammarion Gravürü” olarak bilinir, kim tarafından yapıldığı meçhuldür. Gravür, dünyanın çok özel bir yer sanıldığı o günleri resmeder.
Flammarion Gravürü
İnsan türünün bir üyesinin ilk defa teleskopla gökyüzüne bakması, 400 sene öncedir. Yani, çok yenidir! 1610’da, uzaya teleskopla bakan bu insan evladının ismi Galileo Galilei idi. Teleskop demiş olmam, sizi yanıltmasın. Çünkü Galileo’nun kullandığı alet, bugünün en basit el dürbünlerinden daha gelişmiş değildi. Galileo, hayatı boyunca pek çok değişik dürbünü kendisi yapmış ve kullanmıştır. Aşağıda, Galileo’nun kendi eliyle yaptığı dürbünlerden birinin orijinal fotoğrafını görüyorsunuz. Bu aletler, odaklanabildikleri cisimleri sadece 10-20 kat büyütürlerdi. Fotoğraftaki dürbünün boyu, neredeyse 1 metredir. Bu dürbün, Galileo’ya ait başka bir orijinal dürbün ile beraber İtalya’nın Floransa kentindeki Galileo Müzesi’nde sergilenmektedir. Yolunuz düşerse uğrayabilirsiniz.
Galileo’nun Dürbünü (Galileo Müzesi, Floransa)
Aşağıdaki fotoğrafta da bir “dürbün” görüyorsunuz: “Hubble Uzay Teleskopu”.
Hubble Uzay Teleskopu, insanların bugüne kadar yapmayı başardığı en müthiş cihazlardan biri olmakla beraber, temelde Galileo’nun dürbünü ile aynı şeyi amaçlar: Evrenle ilgili yeni şeyler öğrenmek! Hubble Uzay Teleskopu’nun boyu 13 metreden uzundur. Yani, neredeyse dört katlı bir apartman!
HUBBLE UZAY TELESKOPU
Hubble Uzay Teleskopu’nun isim babası, 1953 yılında hayata veda eden Amerikalı bilim insanı Edwin P. Hubble’dır. Kendisi, astronomi bilimi için gerçek bir efsanedir. Edwin Hubble, California’daki Wilson Gözlemevi’nden Samanyolu’nun ötesindeki başka gökadaları gözlemleyerek evrenin Samanyolu’ndan ibaret olmadığı düşüncesine katkıda bulunan önemli bilim insanlarından biridir. Tek başardığı, elbette bu değildi. Örneğin, Büyük Patlama teorisinin geliştirilmesinde en önemli kanıtları sağlamış insandır ve modern kozmolojinin babalarının en önemlilerinden biridir.
Yukarıda söylemiştim, 400 sene önce yaşıyor olsaydınız, dünyanın sıradan bir gezegen olduğunu bilmiyor olurdunuz. Eğer 1900’lerin başında yaşıyor olsaydınız, bu sefer evrende bulunan Samanyolu haricindeki gökadaları bilmiyor olurdunuz. (Maalesef, milyonlarca insanın bugün bile benzer yanlışlara inandığını üzülerek varsayabiliriz.)
1900’lerin ilk birkaç on yılında, Edwin Hubble, evrenin Samanyolu’ndan çok ötelere gittiğini gösteren bilim insanlarından biriydi. Bugün diğer gökadaların tertemiz fotoğraflarına alışkın olduğumuz için, yüz sene önce evrenin Samanyolu’ndan ibaret sanılıyor olması bize tuhaf gelebilir. Aşağıdaki fotoğraflara bakarak 100 senede evren görüşümüzün ne kadar geliştiğini görebilirsiniz. Fotoğraflardan biri, 1920’li yıllarda Edwin Hubble’ın o günkü teknoloji ile görebildiği Andromeda gökadasıdır. Diğer fotoğraf ise, Edwin Hubble’ın ölümünden onyıllar sonra onun isminin verildiği “Hubble Uzay Teleskopu” tarafından çekilmiş bir Andromeda fotoğrafıdır. Bu karşılaştırma, son 100 senede gelinen noktayı anlamanızda yardımcı olacaktır.
(Bu arada, Andromeda ile ilgili ufak bir bilgi verelim: Samanyolu’na en yakın sarmal gökadadır ve bizden uzaklığı yaklaşık 2,2 milyon ışık yılıdır. Bunun anlamı, ışığın Andromeda’dan bize ulaşması için 2,2 milyon sene geçmesi gerektiğidir. Bu mesafenin büyüklüğünü anlamak için ışığın hızının saniyede 300.000 km olduğunu da göz önünde bulundurabilirsiniz.)
Andromeda Gökadası (1920’li yıllarda çekilmiş bir fotoğraf)
Andromeda Gökadası (Hubble Uzay Teleskopu tarafından çekilmiş bir fotoğraf)
Edwin Hubble ile ilgili yukarıda verdiğim birkaç cümlelik bilgiden sonra, bir uzay teleskopuna onun isminin verilmiş olması çok doğal gelmiş olmalı size. Hubble Uzay Teleskopu, mühendislerin ve bilim insanlarının yaptığı insanlık tarihindeki en başarılı cihazdır. Binlerce yıl boyunca sadece kendi gözleriyle 50-100 metre öteyi görebilen insanlık, bu cihaz sayesinde bugün 13 Milyar ışık yılı uzağa bakmaktadır. Işığın ulaşmasının 13 Milyar yıl sürdüğü bir yere bakmak ne demektir, biraz düşünsenize!
Hubble Uzay Teleskopu’na, “uzay teleskopu” denmesinin sebebi, sahiden de uzayda duruyor olmasıdır. Dünya atmosferinin dışında bir yörüngede dönmektedir. Peki neden bir teleskopu uzaya fırlatmak isteyelim ki? Dünya üzerindeki teleskoplar neyimize yetmedi? Dünyadan bakmak ile uzaydan bakmak arasında ne fark var ki? Şöyle bir fark var, yaşayabilmemiz için hayati önemde olan atmosferimiz, içindeki gazlar ve tozlar sebebiyle yıldız ve gökadalardan gelen ışığı değiştirir ve bozar. Milyonlarca yıl hiçbir engelle karşılaşmadan ve bozulmaya uğramadan dünyaya kadar ulaşabilen bir ışık demeti, tam gözümüze ulaşacakken son birkaç mikro saniyede atmosferimizden geçişi sırasında gazlar ve tozlar sebebiyle bozulur. Araya atmosferin girmediği bir görüntü elde edilebilse, ışık bizim için çok daha net ve öğretici olur. İşte insanoğlunun bilmek isteme arzusu, burada devreye girer. Madem ışık bize bozulup geliyor, biz ışığa gidelim derler ve atmosferin dışına bir teleskop yollama fikrini akıllarına getirirler. Hubble Uzay Teleskopu’nun arkasındaki düşünce işte budur! Çılgınca, değil mi?
NASA (Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) ve ESA (Avrupa Uzay Ajansı) kurumlarının ortak projesi olarak, 1990 yılının Nisan ayında Hubble Teleskopu uzaya fırlatılmıştır. Hubble’ın tüm maliyeti vergi mükelleflerinin cebinden çıkmıştır. Bütçesi, milyarlarca(!) dolardır. Yapımı 20 yıl sürmüştür.
İlk fırlatıldıktan sonra, çok moral bozucu üç yıl geçirmiştir. Çünkü fırlatılıp dünyanın 400 km uzağındaki yörüngesine girdikten sonra, aynalarında bir mühendislik hatasının farkına varılmıştır. Gelen görüntüler berbattır. Vergi mükelleflerinin milyar dolarını harcadıktan sonra oluşan bu sonuç, skandal olmuştur. Milyar doların çöpe gitmesi ve uzay araştırmalarının toplum nezdinde saygınlığını yitirmesi ile burun buruna kalınmıştır. Ama bilim pes etmez ve Hubble’ı onarmak için yeniden kolları sıvar. Ve başarırlar. Şu youtube link’ini tıklayıp videonun son 30 saniyesindeki sevinci görebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=82ElIi5c0tY
Ve Hubble çalışmaya başlamıştır! Evrenden şu aşağıdakine benzer muhteşem görüntüler artık gelebilecektir:
Whirlpool (Girdap) gökadası (Hubble Uzay Teleskopu tarafından çekilmiş bir fotoğraf)
Hubble Teleskopu, planlanan çalışma süresinden de uzun süre hizmet etmiştir ve hala çalışmaktadır. 1990 yılındaki fırlatılışından bu yana, 1,2 milyondan fazla gözlem yapmıştır. Astronomlar onun sayesinde 14.000 den fazla bilimsel makale yayınlamışlardır. Hubble’ın arşivi 120 terabyte’tan fazla bilgi depolamaktadır.
Hubble Teleskopu, bilimsel bilgi üreten tartışmasız en müthiş cihaz olmuştur.
Benim de Hubble ile kişisel bir tecrübem oldu! 2012 yılında Türkiye’ye gelen NASA sergisini 4 yaşındaki oğlumla beraber ziyaret etmiştik. Sergide Hubble ile ilgili bir bölüm de vardı. Hep Hubble fotoğraf çekecek değildi ya; ben de sergide Hubble’ın küçük bir maketinin fotoğrafını çekmiştim.
Hubble Uzay Teleskopu Maketi (NASA Sergisi, 2012, İstanbul)
Hubble’ın Güneş Sistemi’nden, Samanyolu’ndan ve diğer gökadalardan aldığı muhteşem fotoğrafları ve uzay ile ilgili çok ilginç bilgileri, NASA’nın şu internet sitesinden takip edebilirsiniz: http://hubblesite.org/
Fotoğraflar için kullandığım kaynaklar:
- http://amazingspace.org/resources/explorations/groundup/lesson/basics/g48/
- http://www.nasa.gov/mission_pages/hubble/science/star-v1.html
- http://brunelleschi.imss.fi.it/galileopalazzostrozzi/object/GalileoGalileiTelescope.html?_ga=1.267968843.436403941.1475769752
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!