×

Post- Truth (Hakikat Sonrası) Bölüm-1


 

Post-Truth (Hakikat Sonrası)

Bölüm-1


(Hazırlayan ve Derleyen: Erdemir Toykan)
 
Pasajlar   (Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:2 Sayı:4)   Post-Truth Çağı kitabındaki çeşitli üniversiteler’deki değerli felsefe akademisyen’lerin makalelerinden alıntı yapılmıştır.

 
Tanım: İlk kez 1992 yılında, The National dergisinde yayınlanmış ‘’A Goverment of Lies’’ başlıklı yazısında kullanılmış olan post-truth , 8 Kasım 2016 tarihinde Donlad Trump’ın Amerika Birleşik Devletleri başkanı seçilmesi ve aynı yıl içerisinde Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’den çıkma sürecini ifade eden Brexit ile 21. yüzyılın merkezine, muhtemelen uzun yıllar boyunca pek çok tartışmanın ve soruşturmanın eksenini belirtmek üzere yerleşerek 2016 yılında Oxford Engilish Dictionary tarafından yılın sözcüğü seçildi. Oxford kavramı ‘’ Nesnel olguların, kamuoyunun biçimlenmesinde duygulardan ve kişisel inançlardan daha az etkili olduğu durumlar ‘’ olarak tanımlandı.

Post-truth kavramındaki ‘’post’’ ön eki, sözgelimi bir postmodernizmden daha farklı bir anlama işaret eder. Yalın Alpay, Yalanın Siyaseti adlı bir eserinde, söz konusu kavramın karşılığı olarak ‘’hakikatin önemsizleşmesi’’ ifadesini kullanır.

•    Siyaset söz konusu olduğunda, politikacıların sözlerinin yalan olduğu kanıtlansa dahi, bu durumdan herhangi bir  suçluluk duymak bir yana, yalanlarının tohumun inançlarını ve duygularını sömürmeye elverişli olduğu durumlarda, yalanlarını sonuna kadar sürdürmeye; aksi durumda ise hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etmeleri post-truth kavramının en görünür hale geldiği durumları teşkil eder. Bireysel ve toplumsal boyutta gözlemlenebilecek belli unsurlar vardır: İrrasyonellik, kayıtsızlık, hınç, kibir, yalan, palavra, cehalet. Washington Post (14 Ekim 2019) tarihli haberine göre Trump 993 günde 13.345 adet yalan veya yanıltıcı beyanda bulunmuştur.

•    ExxonMobil gibi şirketlerin uzun yıllar boyunca çevreci tezlerin tam tersini savunan ve endişeye mahal olmadığını vaaz eden ‘’bilim insanların’’ çalışmalarına destek olduğu Kyota Protokolü’ne muhalefet eden organizasyonlara düzenli olarak yüklü meblağda para ödendiği açık malumat olarak kabul edilmektedir.

•    Hakikat Sonrası döneme ait tartışmaların en temel noktalarından biri bilim karşıtlığıdır. Bilimsel bulguların gerçekliğinin tartışılıyor olmasının bilim inkarcılığına kadar uzanan bir yolun aşılmasını kolaylaştırdığı söylenmektedir. McIntyre bilim inkarcılığının, bilimsel araştırmalarının sonuçlarının kendi ‘’ideolojik’’ bakış açıları ya da çıkarlarına uymadığı düşünenler tarafından kötüye kullanıldığı inancındadır.

•    Sigara lobicilerin sigara kullanımıyla kanser arasındaki ilişkiyi gösteren bilimsel bulguların itibarını sarsmak için gösterdikleri çaba.

•    İlkim Krizi konusunda geliştirilecek ortak politikaların kendi çıkarlarını zedeleyeceğini fark eden fosil yakıt üreticileri, iklim bilimi bulgularını itibarsızlaştırmaya yönelmişlerdir.

•    Hakikat Sonrasının bilim inkarcılığına yol açmasına örnek olarak evrem kuramı tartışması da bulunmaktadır.

•    Aşıların salgın hastalıklarla savaşta gösterdikleri başarı konusunda bilim adamları uzlaşmış olmasına karşın aşı karşıtlığında küresel ölçekte bir artış gözlemlenmektedir. Bazı kaynaklara göre çocuklarını aşılamayanların oranı artmakta, bu da kızamık gibi daha önce kaybolmuş bazı hastalıkların yeniden ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

•    İnternet, kendisinin haber kaynağı olarak yaygınlaşmasında yararlanmak isteyenler için önemli fırsatlar sunmaktadır. Sosyal medyada ‘’infial’’ ve  ’’kargaşa’’ yaratmak, yanlış bilgiyi yaymak isteyen ‘’troller’’ ve yanlış bilgileri sosyal ağlarda hızla yaymak üzere programlanmış ‘’botlar’’ bu haber kaynağını hızla kirletmektedir.

•    En iyi işleyen demokrasilerde bile ‘’demokratik eşitliğin’’ ne derecede gerçekleşmiş olduğu tartışmalıdır. Hakkaniyetli bir demokrasinin var olan eşitsizliklerle mümkün olmamaktadır. Hakikat Sonrası dönemin siyasal alandaki en temel argümanlardan biri, demokrasinin popülist siyasete olanak tanımasıdır. Popülizmin kapsayıcı katkı sunabileceği ama siyasi rekabette olumsuz etkisi vardır. 

•    Hakikat Sonrasının gerçeği öldürerek ve farklı gerçekliklerin varlığını meşrulaştırarak yalana ve yalancı politikacılara yol açtığı söylenmektedir.

•    ‘’Sarı Gazetecilik’’ de medya çoğunlukla halkın değil sahiplerinin çıkarlarını temsil etmektedir.

•    Algı yönetimini genel olarak güç sahibi herhangi bir varlığın, otoritenin, kuramsal yapının gerçekleştirdiği düşünülebilir. Yandaşlık ağına dahil olanalar, ortadaki kaynağı bölüşmeye aday olurlar. Algı yönetimi, özünde kayıtsız ve yönsüz olmaya açık duyum ve kanaatlerin, değerlerle, yön, yer ve zaman bilgisiyle yüklenmesi anlamını taşır. Bu değerlerin yaratıcısı, Nietzsche söylenirse her zaman için güç istencine sahip bir başkası olur. Bu sırada yaratılan değerler de bizdeki nihilizme, boşluk haline açık yönsemeler yeniden ayar verir.

•    Sosyal medyayı kullananlar, kendi hayatını haber kaynağı ve izleyicisi olarak yeni medyaya teslim ederken, sosyal medya hesabından, haber kuşağı sonunda özlü sözlerle kanaat bildiren sunucular gibi, türlü kanılarını serbestçe bu medya uzamına bırakır. Dilediğini suçlar ya da göklere çıkarır. Yeni medyada cereyan eden  bir çeşit sosyal linç girişimi de sayılabilecek olan ’’karakter suikastı’’, ’’klavye delikanlığı’’, ‘’sanal zorbalık’’, siber kabadayılık’’ gibi adlar da alabilen bu yaygın davranışın altı henüz doldurulmamış gibidir. 

•    Körfez Krizi süreci üzerine yazan Tesich (1992, The National Magazin) bulunduğu kontekstten inanmak istediğine inanan insanların dünyasını, post-truth dünyası olarak adlandırır.

•    Post-truth çağı sadece gerçekliği bilmeye değil, gerçekliğin varoluşuna bir meydan okumadır (McIntrye, 2018). 


(Hakikat Sonrası, Lee McIntyre kitabından alıntı yapılmıştır)

Trump’ın Stratejisi : Yanılma, manipülasyon ve istismarın, otoriter bir siyasal düzen kurmakta kullanılan araçlar oldukları bilinmektedir  

1.    Tuhaf bir mesele hakkında sorular yükselt (mesela Obama ABD’de doğmadı ya da Obama, Trump’ın telefonlarını dinletti gibisinden).

2.    Ortaya kendi kanaatin dışında hiçbir kanıt koyma.

3.    Yanlı olduğu için basına güvenilemeyeceğini ileri sür.

4.    Bazı kişilerin, basından duyduklarının doğru olup olmadığına dair şüpheye düşmelerine neden olacaktır.

5.    İnsanlar böyle tereddütlerle karşılaşınca, kendi ideolojilerine çekilmeyi ve yalnızca yerleşik kavrayışlarına uyan şeylere inanmayı seçecektir.

6.    Bu da uydurma haberlerin çoğalması için uygun ortamı sağlayacaktır ve 1’den 5’e kadar olan maddeleri pekiştirecektir.

7.    Böylece insanlar söylediğin şeylere, sırf sen söyledin diye inanır hale geleceklerdir. İnsanları inanmak istedikleri şeye inandırmak zor değildir, yeter ki bunları söyleyen kişiyle aynı safta olduklarını düşünsünler.

8.    Eğer hakikat bir zırva yığının altına gömülebiliyorsa sansüre ne ihtiyaç kalır ki? Neyin doğru neyin yanlış olduğunun   ayırdına varamayışımızla? 

Dunning-Kruger etkisi : Düşük kabiliyetli öznelerin kendi liyakatsizliklerinin farkına varmaktan nasıl aciz olduklarına ilişkin bilişsel önyargıya (aptal olduğunun farkına varmayacak kadar aptal olmak da denir) Dunning-Kruger etkisi adı verilir. Zekada, komiklikte ve hatta mantık yahut satranç gibi daha yüksek becerilerde dahi, kendi kabiliyetlerini muazzam bir şekilde abartan kişilerdir bunlar. Kendi kabiliyetlerini en çok abartanlar, en kabiliyetsiz olanlardır.

Kendimizi o kadar severiz ki kendi zayıflıklarımızı göremeyiz. Bu etkinin hakikat-sonrası olgusu ile ilişkili olduğu açık.

Negatif Önyargı : Psychological  Science dergisinde yayımlanan makalede, muhafazakarların tehdit oluşturan yalanlarla inanmaya neden liberallerden daha yakın olduklarını  ‘’negatif önyargı’’ adı altında açıklamaya çalışmışlardır.

Grup Etkisi : Etrafımızdakilerin inandığı şeylere hemfikir olmak gibi hepimizin yerleşik bir içsel önyargıya sahip olduğudur.

Güdülenmiş Akıl Yürütme : Doğru olmasını umduğumuz düşüncenin neyin doğru olduğuna dair algımızın çarpıtmasına güdülenmiş akıl yürütme diyoruz. Ruhsal huzursuzluk hissettiğimizde, onu azaltacak, egoyu tehdit etmeyen bir yol bulmak için güdüleniriz. Bu da hislerimizi uydurduğumuz irrasyonel bir eğilime yol açabilir.

Doğrulama Sapması : Bilgiyi yorumlayarak var olan inançlarımızı doğrulamaya çalıştığımız mekanizmaya doğruluk sapması denir.

Geri Tepme Etkisi : Kendilerine siyasi olarak faydası dokunan inançlardan birinin yanlış olduğu yönünde bir kanıt sunulduğunda partizanların, kanıtı reddedip hatalı inançlara daha da sarıldıkları görülmüştür.

Uydurma Haberler : (‘’Kafa derisi’’ yüzen yerlilerin Kral George’un saflarında çalıştığına dair Benjamin Franklin’in katıksız yalanları) ( ‘’Asparagas Gazetecilik’’ hakikati söylemektense okur çekmekle ilgilenen, müstehcen, abartılı, skandal odaklı gazetecilik) ( W.R. Hearst ‘ün New York gazeteciliğinde birdenbire ortaya çıkışı gazete tirajlarındaki amansız rekabeti hızlandırmış, İspanya- Amerika Savaşının (1898)  çıkmasına neden olmuştu) (Hillary’İn Altı Aylık Ömrü Kaldı) (Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels ‘’kaynak analizi’’ ve ‘’tekrar etkisi’’ gibi, bilişsel önyargıları suiistimal etmekte ustaydı).

Hakikat -Sonrasına Postmodernizm mi Yol Açtı ? : Postmodernist düşüncenin 20.yüzyılın önemli düşünürleri Jean-Fronçois Lyotard , Martin Heidegger, Michel Foucault ve Jacques Derrida sayılabilir. Derrida ‘’yapısöküm’’ teorisinde yazarın bir metinde ‘’ne söylemek istediğini’’ bildiği fikrine güvenemeyeceğimiz için, o metni parçalara ayırıp arkasında yatan siyasal, toplumsal, tarihsel ve kültürel varsayımların bir işlevi olarak ele almak gerekiyordur. Yapısöküm için yalnızca bir değil, pek çok cevap olabileceği anlamına geliyordu. Postmodernist yaklaşımda her şey sorgulanıyor, çok az şey dış görümünde değerlendiriliyordu. Doğru cevap diye bir şey yoktu, yalnızca anlatılar vardı. Michel Foucault’un düşüncesine göre, toplumsal hayatımızı düzenleyen şey dildi ve dilin kendisiyle iktidar ve tahakküm ilişkileriyle yüklüydü. Bilgiye dair bütün iddiaların, temelde, otorite beyanından başka bir şey olmadığı anlamına geliyordu bu; güçlülerin kendi ideolojik görüşlerini zayıf olanlara kabul ettirmek için kullandıkları zorba taktiklerdi bunlar. Belli bir perspektifin kabul edilmesinde ısrar etmek de faşizmin bir türüydü. Postmodernist’ler, edebi metinleri yorumlamakla, hatta kültürel davranışlarımızın arkasındaki sembolleri yorumlamakla yetinmiş olsalardı, bir sorun olmazdı. Ama bununla yetinmediler. Bir sonraki aşamada doğa bilimlerinin peşine düştüler.

Bundan sonraki bölümde "Nihilizm, Post-Truth (Hakikatin Sonrası) Ve Benzerleri , Hakikat Sonrası Çağ , Doğruyu Söylemek"  anlatılacaktır. 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt