×

Işık Kirliliği-Tehditlere Dikkat ! -2



Işık Kirliliği-Tehditlere Dikkat ! -2

Dr. Bülent Aslan 

 
“İnsan eliyle yaratılmış diğer sorunlar gibi ışık kirliliği de dünyamızın geleceğini, üzerindeki canlı yaşamı tehdit eden unsurlardandır” diye başlamıştık bir önceki yazımıza ve ışık kirliliğinin olumsuz etkilerinden bahsetmiştik. Konuya yanlış kullanılan yapay aydınlatmaların insan sağlığı üzerindeki etkilerine göz atarak devam edelim. 



İnsanların çoğu, gece maruz kalınan fazla ışığın sağlığımızı olumsuz yönde nasıl ve ne kadar etkilediğini bilmez. Yapılan araştırmalar, bu durumun fazla kilolu olma (obezite), depresyon, uyku bozukluğu, diyabet, meme kanseri ve başka hastalıklara yakalanma riskini arttırdığını göstermektedir. Evrimsel süreç içinde insanlar da önceki yazımızda bahsettiğimiz 24 saatlik gece/gündüz döngüsüne ayak uydurmuşlardır. Örneğin, sadece geceleyin ve karanlıkta salgılanan melatonin hormonunun hücreleri yenileyici, yaşlanmayı geciktirici, uykuyu tetikleyici, bağışıklık sistemini kuvvetlendirici, tiroit, pankreas, kadın ve erkek üreme sistemleri ile böbreküstü bezlerinin düzgün çalışmasına yardımcı olmak gibi çok sayıda özelliği vardır. Vücutta melatonin hormonunun salgılanmasının uzun süreli baskılanması çeşitli sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilmektedir. “Büyüme hormonu” ya da “karanlık hormonu” olarak da bilinen melatonin hormonu, beynimizin orta kısmında bulunan beyin epifizi tarafından salgılanır. Gözün retina tabakasında bulunan ve ışığa duyarlı sinir hücrelerinin uyarılmasıyla üretilen sinyal, beyin epifizine iletilir ve böylece melatonin üretimi ve salınımına karar verilir. Aydınlık süresinin uzaması veya aniden ışığa çıkılması melatonin salınımını baskılar ve hatta üretimini durdurur. Bu nedenle, görme engelli kişilerde kanser olma riskinin diğer kişilere oranla daha az olması, görme engellilerde melatonin hormonunun fazla olmasına bağlanmaktadır. Benzer şekilde, gece vardiyasında çalışan kadınlar üzerinde yapılan klinik araştırmalar, meme kanseri riskinin arttığını göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), “biyolojik saat bozulmasına sebep veren vardiya çalışmalarını” olası kanserojen olarak listelemektedir. Melatonin salgılanmasıyla doğrudan ilişkilendirilen bir diğer kanser çeşidi ise erkeklerdeki prostat kanseridir. Lösemi ve diğer kanserlere yakalanan kişilerin özellikle tedavi süreçlerinde kesinlikle karanlık ortamda yatırılmalarının/uyumalarının istenmesinin sebebi de bu gerçeklere dayanmaktadır. 


24 saatlik gündüz/gece döngüsü, fizyolojik süreçleri belirleyen biyolojik saatimizi etkiler. Gece maruz kalınan yapay aydınlatma, biyolojik ritmi bozar!

Gece ışıkları hepimizi tahmin ettiğimizden daha fazla etkilemektedir. İsrail’de yapılan çalışmada uydu görüntüleri kullanılarak yerleşim yerlerinin gece ışık seviyeleri belirlenmiş ve istatistiksel analizlerle kanser vakalarıyla ilişkilendirilmiştir. Kadınlarda meme ve akciğer kanseri vakaları 147 yerleşim yerinde; erkeklerde prostat, akciğer ve kolon kanseri vakaları 164 yerleşim yerinde incelenmiştir. Analizler; gelir seviyesi, iş koşulları, etnik köken, yaş, doğum oranları, nüfus gibi sonucu etkileyecek çok sayıda parametre hesaba katılarak yapılmıştır. Gece ışık seviyesi en yüksek olan bölge ile en düşük bölge arasında kadınlarda meme kanseri vakalarının %73, erkeklerde prostat kanseri vakalarının ise %110 oranında daha fazla olduğu görülmüştür. Meme ve prostat kanser vakalarının aksine, akciğer ve kolon kanseri vakalarının yerleşim yerlerinin gece ışık seviyesiyle anlamlı bir ilişki içinde olmadığı gözlenmiştir. Risk faktörlerin karmaşık ilişkileri kesin bir sonuca varmayı zorlaştırsa da, raporlanan bu anlamlı ilişkiler, yerleşim yerlerindeki gece ışıklarının meme ve prostat kanserleri üzerindeki büyük etkisini göstermektedir. 



(Sol) İnsanın fotopik ve günlük çevrim duyarlılık eğrilerinin mavice-zengin LED kaynağı spektrumu ile karşılaştırılması. (Sağ) Dış alan aydınlatmalarında kullanılan bilinen ışık kaynaklarının melatonin baskılama etkilerinin ve aynı fotopik ışık akısı için 440-500 nm (sol panelde gri boyalı) bölgesinde yaydıkları enerjinin YBS lambasına göre karşılaştırılması. (Kaynak: F. Falchi-2011)

Melatonin salgılanması sadece ışık şiddetiyle değil aynı zamanda ışığın dalgaboyuyla da ilişkilidir. İnsanın günlük çevrim duyarlılığı düşük dalgaboylarında daha yüksektir. Melatonin salgılanmasında en etkili dalgaboyu spektrumun 446 – 477 nm arasında kalan kısmıdır ve insanlardaki günlük çevrimi bu bölgeye duyarlı retinadaki görsel olmayan ışık alıcıları (çubuk ve koni hücrelerinden farklı) yönetir. Dolayısıyla, geceleyin mavice zengin ışığa maruz kalındığında melatonin üretimi baskılanır. Yapay aydınlatmalar, göz ve görüşü de önemli ölçüde etkiler. Çoğu insan bilmez; göze mavi rengini veren bir pigment yoktur! Göz rengi, gözdeki melanin isimli pigment miktarına ve gözün bulanık ağ tabakası içinde ışığın dalgaboyu bağımlı saçılmasıyla belirlenir. Aynı, atmosferde olduğu gibi mavi renkli ışık, göz içinde de en fazla saçılan renktir (gökyüzünün mavi görünmesinin sebebi, güneşten gelen görünür ışıktaki en küçük dalgaboyuna sahip mavi renkli ışığın saçılmasının en fazla olmasıdır). Yani, gözdeki koyu renkleri belli eden melanin pigmentinin az olduğu gözler, ışığın saçılması nedeniyle mavi görünürler. Gece maruz kalınan ışık, göz içinde de saçılmaya uğradığından gece görüşü zayıflatır. Mavi ışık, özellikle geceleyin gözü en çok yoran ve ağrıya neden olan ışık türüdür. Gözün odaklama yapmasını da zorlaştırdığından nesnelerin etrafında hale görünmesine sebep olabilir. Aydınlık ortamdan karanlık ortama geçişte gözün en iyi görüşe ulaşması karanlığa uyum olarak bilinir. Karanlığa uyum, ışık rengine bağlıdır; örneğin mavi ışığa maruz kalmış gözün uyum zamanı daha uzundur. Bu nedenle, gece görüşü korumak için astronomlar ve askerler kırmızı ışık kullanırlar. Özellikle mavi ışığın etkilerinden bahsetmemizdeki en büyük sebep, son yıllarda kullanımı artan LED lambalarıdır. Mavi renkli LED lambalarının çok kullanılmasının yanında, beyaz ışık veren LED lambalarının da çok kuvvetli mavi bileşenleri vardır. Bugün kullanılan LED teknolojisinde, mavi bileşen olmadan beyaz ışık üretilemediği için, her kullanılan beyaz LED, bahsettiğimiz sorunların tetikleyicisi olarak görünmektedir (3000 K renk sıcaklığı ve altında aydınlatma kullanımı tercih edilmelidir). Aynı zamanda, reklam panolarında olduğu gibi şiddeti sürekli değişen aydınlatmalara maruz kalındığında, hem göz kamaşması yaşanmakta hem de göz kasları sürekli olarak aydınlık-karanlık uyumunu sağlamaya çalışmaktan yorulmakta, esnekliklerini kısa sürede kaybederek erken göz yaşlanmasına sebep olmaktadır.  

Bir sonraki yazımızda ışık kirliliğini engellemek için kamusal politikaların öneminden ve bu konuda gelişme kaydeden ülkelerden bahsedeceğiz. 


Önceki yazılarımız:      Gözümüzün Önündeki Sorun: Işık Kirliliği (20 Şubat 2021)
                                   Işık Kirliliği – Yanlış Çözülen Basit Bir Geometri Sorusu (12 Mart 2021)
                                   Işık Kirliliği – Tehditlere Dikkat! (05 Nisan 2021)



 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt