×

DOĞA KİTABI

DOĞA KİTABI

M. Emin Atılgan



Evrenin gerçekleri doğa kitab’ında yazılıdır.

Her kitabın; yazarı, başı ve sonu, içeriği, dili ve okuyanı vardır. 

Doğa kitabının yazarı bilim ve düşün insanlarıdır.

Şurası bir gerçektir ki, bilgi doğada hazır değildir. Doğada nesneler ve olaylar vardır ama bilgi yoktur. Bilgiyi yaratan ve üreten, doğa üstündeki çalışması ve bu çalışmaya düşüncesinin katkısıyla insanın kendisidir.

Doğa kitabının başlangıcı bilimin başlangıcıdır. Bilimin başlangıcının insanların yerleşik düzene geçmesi, Sümerler, Mısırlar, Atina, Rönesans olduğu söylendiği gibi, modern bilimin Galileo’nun “dialogue” kitabının yayınlandığı tarih de gösterilir.

Doğa kitabının kapağı insanın yok olacağı tarihe kadar kapanmayacaktır.

Doğa sonsuz olduğu içindir ki, bilgi süreci de sonsuzdur…..son ve kesin hiçbir bilgi yoktur. Bilgi her zaman tamlığın doğrultusunda ilerleyen eksik ve tamamlanmamış bir süreçtir; ve her zaman da böyle kalacaktır.

Bilim adım adım ilerlemektedir, çünkü insanla doğa ve insanla insan arasındaki enformasyon alışverişi ancak belli bir tolerans  içinde yer alabileceği anlaşılmıştır.

İnsanların geliştirdikleri bilimsel bilgilerin gittikçe çoğaldığı ve güçlendiği günümüzde, insan ufkunun genişlemesi, teknolojik gelişmeler ve bunların sonucunda daha gelişmiş bilimsel imkân ve araçlar, doğa kitabının içeriğinin sürekli yenilenmesine ve gelişmesine yol açmaktadır. Doğa bilimi hızla evren bilimine dönüşme yolunda ilerlemektedir.

İnsanlık kendi evrimine koşut olarak bu kitabı her çağda gittikçe artan bir hızla okumayı başarmış, evrendeki gerçeklere egemen olan yasalara bilimsel yöntemle ulaşmıştır.

 
https://images.deepai.org/art-image/ef14c54bf8d842db9b9d73b9fc710006/the-authors-of-the-book-of-nature-are-scientists-and-.jpg


Doğa kitabı içeriğinde doğa yasalarının yanı sıra doğal haklar da yer almaktadır.

İnsanla çevresi arasında kurulan bu ilişkinin kimileri tanrısal düzeyde kurulabileceğini ileri sürmüşlerdir.

Thomas Hobbes, dini doğa yasalarına tabi kılıp, kaynağı doğa bilimleri olan doğal haklar teorisini geliştirmiştir. İnsan hakları bildirgeleri bu doğal haklardan hareketle hazırlanmıştır.

Aydınlanma çağında, her insanın, yaşam, özgürlük ve mülkiyet haklarına sahip olmada eşit olduğu, doğanın yasasının bunu emrettiği, bu eşitliğin ve özgürlüğün demokrasi ve cumhuriyet yönetimiyle sağlanabileceği, önce savunuldu ve sonra da mutlak egemenlik savından olan krallara kabul ettirildi. 

Pisagor “Doğada bir uyum vardır, çeşitliliğinde bir birlik vardır ve doğanın bir dili vardır; sayılar doğanın dilidir”  diyordu.
 


Newton ise  evrensel yasa, kilide sokup çevirdiğimiz bir anahtardır ve doğa kendi yapısının doğrulanışını rakamlar halinde gözlerimizin önüne serdiğini belirtmiştir. Doğa biliminin dili matematiktir.

İnsan, ulaştığı bilim ve teknolojiyi, yaşamı kolaylaştırmak ve rahatlatmak, insanlığı özgür kılmak üzere ardı ardına ve hızla,  akıllara şaşkınlık veren bir sergilemeyle hizmetine sokarken, kazandığı zaferin verdiği bir güçlülük ve egemenlik duyguları içerisinde ve bilim ve teknolojiyi tek güven kaynağı görmesi sonucunda, bağımsız düşünebilme ve bilgilenme uğruna verdiği savaşımı hedefinden saptırmadan edemedi, ezelden beri korkularının kaynağı olarak gördüğü doğayı önünde diz çökmüş ve insafına sığınmış yenik düşman olarak gördü.

Gerçek egemenlik ve güçlülüğün, sevgiye ve şefkate, bilgeliğe dayandığını değerlendiremedi.

Bunda, doğa yasaları ile ekonomik gelişmeler/dönüşümler arasındaki sıkı bağ ve sonucunda kurumsal liberalizmin çarpık ve çığ gibi büyümesi büyük bir etken olmuştur. 

Her şeyin ötesinde bilgi, bizim ahlaklı, dürüst yaratıklar olarak kalmamızı sağlayacak olan araçtır.

 

 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt