×

Depolamalı Üretim Faaliyetlerinde Son Gelişmeler ve Risk Değerlendirmeleri




Depolamalı Üretim Faaliyetlerinde Son Gelişmeler ve Risk Değerlendirmeleri


Cengiz Güneş  


 
[Yayım Tarihi: 27 Kasım 2024]
 
Giriş

“Depolamalı yatırımlar ile ilgili karar vermemiz gerekiyor”

Mustafa Varank, depolamalı yatırımların TEİAŞ’a devredilebileceğini de söyledi.

TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyon Başkanı Mustafa Varank TÜREK 2024 açılışında yaptığı konuşmada depolama yatırımlar alanında oluşan proje portföyünün değerlendirmesine yönelik bir açıklamada bulundu.1

1
https://yesilekonomi.com/depolamali-yatirimlar-ile-ilgili-karar-vermemiz-gerekiyor/ erişim:11.11.2024 s:19.20
 https://www.aa.com.tr/tr/enerjiterminali/ruzgar/13-turkiye-ruzgar-enerjisi-kongresi/44443 erişim:11.11.2024 s:19.40


Mustafa Varank enerji depolamalı yatırımlar ile ilgili olarak, bir gün önce TÜREK 2024 kapsamında düzenlenen Enerji Sektörü İstişare Toplantısı’nda Enerji Bakanlığı yetkilileri ile görüşlerini paylaştığı bilgisini verirken şunları söyledi;

“Özellikle depolamalı yatırımlarla ilgili kararlarımızı verip sektörün önünü açmamız gerekiyor. Burada herkesin depolamalı yatırım yapması mı yoksa ihtiyacı olmayan yerlerde bir lisans bedeliyle bu depolama yatırımlarını TEİAŞ’a bırakmak mı bir çözüm önerisi olabilir. Bu manada ben bakanımızla da gerekli görüşmeleri yaparak inşallah sektörün önünü açacak bir çözümü geliştirebileceğimize inanıyorum.”


DEĞERLENDİRMELER:

Mevcut durumda depolamalı üretim ön lisans dağılımı aşağıdaki gibidir;


Kaynak: EPDK

Proje stoku ile ilgili olarak TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyon Başkanı Mustafa Varank tarafından verilen demeç çok önemli olup anılan yatırımların geleceği ile ilgili olarak radikal bir düzenlemeyi işaret etmektedir. Demeçten yapılacak çıkarımlar şu şekildedir:

a-Depolamalı üretim yatırımları konusunda bir çıkmaz söz konusudur, yatırımlar ilerlememektedir. Zira demeçte “karar verilip sektörün önünün açılması” ifade edilmektedir.

b-Yapılan başvurular depolama ihtiyacından kaynaklanmamaktadır. Depolamalı yatırımlarla ilgili olarak verilen ön lisanslarla ilgili kuruluş yeri/ölçek büyüklüğü itibariyle depolama ihtiyacı bulunmayan yerler söz konusudur. Bazı yatırımcıların depolamalı üretim yatırımı yaparken bazı yatırımcıların bir bedel ödeyerek depolama yatırımlarından vaz geçmesi ve sadece üretim yatırımını yapması seçeneğinin sunulması, vazgeçilen yatırımların TEİAŞ tarafından yapılması çözüm önerisi ve tartışma konu başlığı olarak sunulmaktadır.

1-Daha önce de konu ile ilgili paylaştığımız yorumlarımızda da detaylı olarak belirttiğimiz gibi depolamalı üretim konusunda TEİAŞ tarafından yeterli teknik çalışma yapılmadan ve sistem ihtiyaçları tespit edilmeden bağlantı görüşleri verildiği anlaşılmaktadır. Sistem işletmecisinin ihtiyaçları yerine başvuru sahiplerinin talepleri ve başvuru sıraları süreci belirlemiştir. Tıkanma bu noktada başlamaktadır. Gelinen noktada sistem işletmecisinin ihtiyacına göre bir belirleme/eleme yapılması düşünülmektedir.

2-İkinci tutarsızlık yatırım modeli ile ilgili olarak üretim tesisi kurulu gücü ile birebir depolama yapılması koşulunun getirilmiş olmasıdır. Yatırım modeli ile finansal model örtüşmemektedir. Hiçbir kesintili üretimde yük eğrisi özelliklerine göre salt üretim tesisine münhasır depolama ihtiyacı birebir olarak doğmaz, hiçbir üretim tesisinde üretilen enerjinin tamamı depolama tesisi üzerinden şebekeye verilmez.

Kaldı ki üretim tesisinden şebekeye verilen ve depolama tesisinden şebekeye verilen enerji arasında belirlenen fiyat makası düşük olduğundan alım garantili tesiste tüm üretimin depolama tesisi üzerinden verilmesinin teknik ve ticari bir anlamı bulunmamaktadır. Mevcut düzenlemede depolama tesisi yükümlülük gereği yapılmakta ancak kullanılmamaktadır.

Depolama tesislerinin hangi koşullarda çalışacağına yönelik teknik bir belirleme yapılmamış sadece depolama tesisi ile üretim tesisi arasında fiyat farkı yolu ile tercih kullanılması için sinyal verilmiştir. Bu düzenleme projelerin bu hali ile finanse edilmesine yönelik tutarlı bir yapı sağlamamaktadır. Üretim tesisi gelir sağlarken depolama tesisi gelir sağlamamakta ve/veya arızi gelir yaratmakta yatırım maliyetini artırmaktadır.

Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği’nde depolamalı elektrik üretim tesislerine ilişkin uygulamaları düzenleyen 81/A maddesine ikinci fıkra olarak aşağıdaki fıkranın eklenmesi görüşe açılmıştır.

“(2) Depolamalı elektrik üretim tesisi bünyesindeki elektrik depolama ünitelerinin kabul tarihinden itibaren ilk beş yıl boyunca yüzde on beş, sonraki yıllarda yüzde yirmi tolerans dâhilinde lisansına derç edilen elektriksel kurulu güç kapasitesinde emre amade olmadığı uzlaştırma dönemlerinde,sisteme verilen enerji ilgili mevzuat uyarınca uzlaştırma hesaplamalarında dikkate alınmaz ve bu kapsamda sisteme verilen enerji YEKDEM’e bedelsiz katkı olarak dikkate alınır.”

Görüşe açılan Lisans Yönetmeliği’nde Değişiklik önerisinde (Yaptırımlar ve lisans iptali Madde 27) “Kurulan depolamalı elektrik üretim tesislerine ait elektrik depolama ünite veya ünitelerinin; kabul tarihinden itibaren ilk beş yıl için yüzde onbeş, sonraki yıllar için yüzde yirmi tolerans dahilinde lisansına derç edilen elektriksel kurulu güç kapasitesinde emre amade olması zorunludur.” cümlesinin 8.fıkraya eklenmesi önerilmektedir.

3-Dengeleme ve yan hizmet birimi olarak depolama tesislerinin primer frekansa katılması, Türkiye şebeke yapısı, kurulu güç kompozisyonu, kuruluş yeri, ölçek kısıtı, ihalede oluşacak rekabetçi koşullar, bölgesel ve mevsimsel özellikler nedeni ile güçtür. Her şeyden önce yan hizmet için ihale söz konusudur. Depolama tesislerinin yan hizmet ihalelerindeki rakipleri termik santraller ile barajlı hidroelektrik santralleridir. Değişken maliyetler ve ihalede belirlenen yan hizmet zaman aralığı açısından depolama tesisleri ihale koşullarında bu santrallerle rekabet edemez, ancak depolama tesislerine yönelik ayrı bir yan hizmet pazar yeri oluşturulması durumunda bu mümkündür, bu durumda da depolama tesisleri ile diğer depolama tesislerinin rekabeti söz konusu olacaktır.

Mevcut koşullarda tesislerin yoğunlaştığı İç Anadolu, Trakya ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bölgesel düzeyde sıkıntı sadece Güneydoğu Anadolu bölgesinde sulama döneminde sınırlı bir zaman dilimi için yaşanmaktadır. Bu açıdan finansman modellerinde ek gelir olarak primer rezerv gelirlerinin uç koşullar hariç doğması, hele bazı gelir modellerinde rastladığımız gibi tüm yıl ve tüm saatlerde oluşması, mevzuat düzenlemeleri ve yukarıda saydığımız teknik gerekçelerle mümkün değildir. Depolamalı üretimin çıkış düşüncesinde depolama tesisinin üretim tesisinin kesintili üretimini dengelemesi gibi mikro bir hedef güdülmüştür. Bu tespit madde gerekçesinde de şu şekilde yer almaktadır. ”Yine bilindiği üzere elektrik üretim tesislerinde elektrik enerjisinin büyük ölçekli depolanması batarya teknolojileri ile teorik olarak mümkündür. Gelişen depolama teknolojileri ile büyük ölçekli bataryalarda depolanan elektrik enerjisi, santral elektrik enerjisi üretemediği durumlarda devreye girerek santralin elektrik arzını sürekli hale getirmektedir. Rüzgâr ve güneş enerjisine dayalı tesislerde; depolanan elektrik enerjisi rüzgâr ve/veya güneş enerjisinin olmadığı durumlarda devreye girerek bu tesislerin sürekli üretim yapabilmesine katkı sağlayacaktır.”2

2
https://www.tbmm.gov.tr/Yasama/KanunTeklifi/f72877c1-db2f-037b-e050-007f01005610

Görüldüğü üzere gerekçe salt üretim yük eğrisi ile ilgilidir.

Sekonder rezerv, yan hizmet birimlerinin aktif güç çıkışının, artırılarak veya düşürülerek sistem frekansının nominal değerine ve komşu elektrik şebekeleriyle olan toplam elektrik enerjisi alışverişinin programlanan değerine getirilmesini ifade ettiğinden teknik ve ticari olarak depolama tesislerinden ziyade sekonder rezerv tutabilecek nitelikte dizayn edilen termik santraller ve su seviyesine göre barajlı hidroelektrik santraller tarafından verilebilecek hizmetlerdir.

Nitekim mevcut koşullarda primer rezerv gelirleri yönünden rekabet şansı olmayan depolama tesisleri için primer frekans kontrol rezerv miktarının tedarik edileceği süreci belirleyen Yan Hizmetler Yönetmeliği’nin 13/1-b.maddesine
”TEİAŞ gerek görmesi halinde, ihtiyaç duyulan primer frekans kontrol yedeği miktarını farklı teknik özelliğe sahip kısımlara ayırarak her bir kısım için farklı tedarik süreçleri yürütebilir.” cümlesinin eklenmesi görüşe açılmıştır.Bu düzenlemede dikkat edilmesi gereken konu TEİAŞ’a verilen yetkinin kullanımının ihtiyari olmasıdır, diğer bir ifade ile değişiklik yürürlüğe girse dahi TEİAŞ tarafından bu yetkinin kullanılmaması da söz konusu olabilecektir. Türkiye yük eğrisi özellikleri dikkat alındığında pratikte yıl boyunca bir ihtiyacın olamayacağı ve sınırlı bölge ve saatler için bu ihale yönteminin kullanılabileceği arızi gelir olarak dahi hesaplamalarda göz önüne alınamayacağı açıktır. Yenilenebilir kapasite arttıkça gaz santrallerinde doğan boş kapasite yan hizmet piyasasına kayacağından depolamalı tesislerin rekabeti azalacaktır.

TEİAŞ tarafından duyurulan Elektrik Depolama Tesislerinin Şebekeye Bağlanması ve Yan Hizmetlerde Kullanılmasına Dair Teknik Kriterler’in mevzuat olarak yayınlanması ve idari bir işlem ile yükümlülük haline getirilmesi gerekir. Duyuru niteliğindeki işlemlerin uygulama, yükümlülük ve yaptırım açısından bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Elektrik depolama tesislerinin iletim sistemine bağlantısı, SCADA ile izlenmesi ve yan hizmetlere katılımına dair teknik kriterlerin yönetmelik ile belirlenmesi gerekir. Nitekim SCADA ile izlenme konusunda Lisans Yönetmeliği’nin 31 ve 33.maddelerinde değişiklik önerisi görüşe açılmıştır.

Elektrik Üretim ve Elektrik Depolama Tesisleri Kabul Yönetmeliği’nde de değişiklik tasarısı görüşe açılmış bulunmaktadır, değişiklik tasarısı ile yapılacak testler(Aktif Güç Testi, Kapasite Testi, Çevrim Verimliliği Testi, Enerji Yönetim Sistemi İletişim Testi vb.) ve talep edilecek belgeler (İtfaiye Uygunluk Yazısı vb.) konusunda düzenlemeler yer almaktadır.

Görüldüğü üzere mevzuatta düzenlemeler tam olarak yer almamakta peyderpey düzenlemeler yapılmaktadır. Bu ise projenin başlangıç değerlerini, teknik dizaynını ve maliyetlerini sonuçta nakit akışını ve finansmanını etkileyen özellikler taşımaktadır.

4-Asıl sorun verilen bağlantı görüşlerinin koşullu olarak verilmiş olmasıdır. Bağlantı görüşlerinin yapılması planlanan iletim hatları dikkate alınarak verilmesinin uygulamadaki temel sıkıntısı hatların tamamlanmasındaki gecikmeler nedeniyle tesisin yapıldığı halde devreye girememe riskidir. Bilindiği üzere iletim hatlarında ÇED, kamulaştırma vb. idari süreçler uzun süreler alabilmektedir, diğer taraftan ilgili hatlarla ilgili ödenek sorunlarının yaşanması ve hat ve trafoların zamanında bitirilememesi uygulamada birçok kez yaşanmış deneyimlerdir.
Oluşturulan bağlantı görüşü nihai bir bağlantı görüşü olmayıp, bölgedeki üretim tesislerine ait sahaların incelemesi sonrasında bölgede tesis edilebilecek/edilemeyecek üretim tesislerinin revize saha konumları ve kurulu güçlerine göre değişiklik gösterebilecektir. Bu durumda “girişimci tesis dizaynını nasıl yapacak ve finansör hangi koşullarda kredi teklifi oluşturacaktır” sorusu gündeme gelmektedir.

Diğer taraftan bağlantı görüşlerinde TEİAŞ tarafından konulan kayıtların (ana iletim hatlarının tamamlanması, ortak TM, talimatlarda süreli olarak ödeme yapılmaması vb.) saha koşullarında proje elemelerine yol açması beklenir. İletim projeleri tamamlanana kadar tesisin programı gün öncesinden bölgesel iletim kısıtlarına göre MYTM'nin vereceği program çerçevesinde oluşturulması, gerekli görülen durumlarda MYTM'nin talimatı ile depolama tesisi üretiminin/tüketiminin 0 MW'a kadar düşürülmesi ve bu yük düşümü için şirketin herhangi bir hak veya bedel talep etmemesi koşulu finansal modellerde dikkate alınmalıdır.

Bağlantı görüşü, primer rezerv geliri, iletim projelerinin tamamlanamama riski, oluşturulan bağlantı görüşünün nihai bir bağlantı görüşü olmaması, bağlantı ve tesis kapasitesinde bölgede tesis edilebilecek/edilemeyecek üretim tesislerinin durumuna göre kesinlik kazanması, depolamalı üretim tesislerinde ilk ve önemli riskler olarak dikkate alınmalıdır. Öyle ki; bu belirsizlikler fizibilite çalışmasına da imkân vermemektedir. Bu anlamda depolamalı üretim tesislerinin riskleri normal enerji üretim tesisi risklerinden fazladır.

Nitekim bağlantı görüşlerinde yer verilen çeşitli kayıt ve kısıtlamalar maliyetlerin tahminini, keşif yapılmasını vb. detay çalışmaları etkileyecek düzeydedir. Başvuruların değerlendirilmesinde bağlantı noktası ve gerilim seviyesinden değerlendirme yapıldığı, sistem irtibatını sağlayacak hatların uzunluğu ile ilgili değerlendirmelerin Sistem Kullanım ve Bağlantı Anlaşması aşamasında kesinleşeceği belirtilmektedir. İletim hatları yapımının KİK mevzuatına göre yaklaşık üç yılda tesis edilebildiği, tesis edilecek şaltın bara düzeni tasarımları ve yedek hat fiderlerine ilişkin değerlendirmelerin Bağlantı Anlaşması aşamasında değerlendirileceği bildirilmektedir.

Bu kayıtlar bize, verilen bağlantı görüşleri ile ilgili detay çalışmaların yapılmadığını ve saha koşullarında önemli değişiklikler olabileceğine işaret etmektedir.

Tesis başvurularında bölgesel yoğunlaşma söz konusudur, rüzgâr başvurularının kurulu güç olarak % 54’ü Trakya bölgesinde, güneş başvurularının ise, %30’u Güneydoğu Anadolu, %29’u İç Anadolu bölgesindedir.

Bölgelerdeki başvuru gücü yoğunluğu göz önünde bulundurularak iletim şebeke yatırımlarının tesis edilmesi planlandığına göre ilgili bölgede tesis edilemeyecek ya da vazgeçilen, finansman bulamayan üretim tesislerinin bulunması durumunda diğer bağlantı görüşlerinin akıbeti belli değildir. Diğer bir ifade ile bağlantı açısından birbirine bağlı ancak farklı karar alma süreçlerine tabi projeler söz konusudur. Sonuçta ön lisans alınmış olsa dahi bağlantı gücü ve tesis dizaynında değişiklikler iletim hat ve trafo merkezlerinin yapımındaki gecikmeler finansman açısından risk taşımaktadır.

Üretim tesisinin iletim tesislerinden önce tamamlanması durumunda riskler şirkete aittir. Finansal açıdan tesis tamamlandığı halde nakit akışlarının bulunmaması proje finansmanı açısından ek teminatları gerektiren bir yapı doğurmaktadır.

5- Teknik ve mevzuat riskleri çözülmüş olsa dahi en önemli konu 33.000 MW kapasite yatırım için finansmanın bulunmasındaki zorluktur. Mevcut ülke koşulları ve 2024 ve 2025 yılında alınacak kredi piyasasında sıkılaştırıcı tedbirler dikkate alındığında bu yatırımların yapılması zor görülmektedir. Kaldı ki şalt sahası ile nihayet direği arası iletim yatırımları, kamulaştırma bedelleri beklenmeyen maliyetlerle yatırım ve kredi tutarlarının yükselme riski bulunmaktadır. Finansal piyasalardaki belirsizlik ve kredi maliyetlerinin yatırımlarda gecikme yaratması mevcut makro koşullarda kaçınılmaz görülmektedir, özellikle döviz talebindeki gelişmeler, ithal makine teçhizata ayrılacak döviz açısından daralma yaratacak boyutlara ulaşmaktadır. İlaveten, batarya tedariki konusunda tedarikçi ülke sayısının kısıtlı olması tedarik riskini de gündeme getirmektedir.

Ayrıca tüm düzenlemelere rağmen proje devirleri konusunda pazarın oluşması da yatırımlarda gecikme yaratacak bir diğer unsurdur.

Batarya projelerinin küresel çapta, çoğalmaya devam etmesi nedeniyle risk profillerinin artması, projelere karşı güvence altına alınabilecek sigorta kapasitesinin azalması, termal kaçaktan kaynaklanan yangın riskinin tam olarak aşılamaması, batarya projelerinde yatırımcılara/işleticilere yönelik cezai şartlar ve koşulların ağırlaşması, tesis risklerinin ve maliyetlerinin artmasına yol açan unsurlardır.

Riskleri sıraladığımızda ağırlıklı olarak, mevzuat riski, iletim tesislerinin tamamlanmama riski, bağlantı riski, bağlantı kapasitesi riski, kurulu kapasite riski, ön lisans iptal riski, tesis kuruluş yer seçim riski, tesis tamamlanma riski, şebekeye enerji verilememe riski, atıl kapasite riski, yan hizmet riski, lisans iptal riski, yangın riski ve yeni düzenlenecek olan elektriksel kurulu güç kapasitesinde emre amade olmama riski başlıca risk konularıdır. Emre amade olmama riski ayrıca değerlendirilmelidir, zira bu kapsamda sisteme verilen enerji YEKDEM’e bedelsiz katkı olarak dikkate alınmakta ve gelir azalmaktadır. Ayrıca proje sahibi tüzel kişilerin depolama tesislerine yönelik satın alma ve proje yönetimi konusundaki yetersizlikleri ve satıcı firmaların faktör olmalarından kaynaklanan ve genellikle işletme döneminde ortaya çıkan risklerinde dikkate alınması önerilir. Ön lisans verilmekle birlikte bağlantı riskinin ve kapasite büyüklüğünün belirlenememesi ve bağlantı yapılacak hatların izin onay süreçlerinin tamamlanmaması, ödenek ayrılamaması, yapımına henüz başlanmaması, depolamalı üretim projelerini finanse edilemez noktaya götürmüş ve götürmektedir.

6-Sistem işletmecisinin yük yönetimine ilişkin simülasyonlarında, ana hat ve sıcak yedek planlamalarında ve yük yönetiminde daha hassas senaryolara ihtiyaç doğmuştur. Gerçek zamanlı dengeleme, yan hizmet yönetimi ve şebeke yatırımları önümüzdeki dönemlerde sistem işletmecisinin önündeki en büyük sorun olarak yer almaktadır.

Verilen bağlantı görüşleri nedeniyle sistem işletmecisi hareket kabiliyetini yitirmiştir, özel sektör tarafından yapılan başvurularda rastgele başvurular nedeni ile başvuruların tamamına yakınında kurulu güç ve/veya saha değişiklik talepleri ile ön lisans tadil taleplerine gidilmektedir. Başvuru alanlarının hukuki durumları ayrı tartışma konusudur.


Sonuç

Hukuki düzenlemelerin sürmesi, bağlantı kapasiteleri, kurulu güç, kuruluş yeri, sistem işletmecisinin yatırım ve uygulamalarının belirsizliği, finansmana yönelik modellemelerde depolamalı üretim faaliyetinde risk faktörünü artıran unsurlardır.
Demeçte yer alan ifadelerden, ön lisans sahibi tüzel kişinin depolama tesisinden vaz geçmesi ve TEİAŞ’a bir bedel ödemesi sadece üretim tesisini yapma yükümlülüğü ile ön lisans ve lisans sürecine devam etmesine yönelik hukuki düzenleme yapılmasının düşünüldüğü ve tartışılacağı anlaşılmaktadır. Depolama başvurularının mevcut hali ile çıkmaz bir durum yarattığı ve bu durumun tüm sistemi etkilediği görülmektedir.

Burada dikkat çekilmesi gereken konu mevcut koşullarda depolamalı üretim tesisinin yapılmasının fizibilite yönünden olumsuz olmasıdır. Gelirlerin maliyetleri karşılamadığı, borç servisi karşılama oranının birin altında bulunduğu bir durumu ifade etmektedir. Finansörler proje değerlendirmelerinde sözleşmeli (alım garantili düzenli) gelir ile ticari (arızi) gelir akışları arasında ayrım yapacaktır, primer frekans kontrol gelirleri ihale ile alınabilecek arızi gelirler olup gerek miktar ve zamanlama gerekse fiyat açısından belirsiz bir parametredir. Ana sorun, borç karşılanmasını sağlayacak sözleşmeli alım (taban geliri sağlamak) sağlamaktır. Bu nedenle, banka, sözleşmeli gelirlere, ticari gelirlere göre daha düşük bir borç servisi karşılama oranı uygulayacaktır. Üretim tesisi için yükümlülük gereği yapılan depolama tesisi arbitraj amaçlı kullanılabilir, finansal açıdan bu gelirler de arızi gelirler olarak dikkate alınabilecek gelir türüne girmektedir.

Yürürlüğe girmesi beklenen “Depolamalı elektrik üretim tesisi bünyesindeki elektrik depolama ünitelerinin kabul tarihinden itibaren ilk beş yıl boyunca yüzde on beş, sonraki yıllarda yüzde yirmi tolerans dâhilinde lisansına derç edilen elektriksel kurulu güç kapasitesinde emre amade olmadığı uzlaştırma dönemlerinde,sisteme verilen enerji ilgili mevzuat uyarınca uzlaştırma hesaplamalarında dikkate alınmaz ve bu kapsamda sisteme verilen enerji YEKDEM’e bedelsiz katkı olarak dikkate alınır.” Düzenlemesinin fizibilite çalışmalarında dikkate alınarak tesis yük eğrisine göre modelleme yapılması gerekir.
Depolama tesislerinin sistem işletmecisi tarafından kiralanması durumunda arızi gelirler düzenli gelir haline gelebilir, bu kez yine sistem işletmecisinin hangi ölçekte, hangi yerde, hangi süre ile hangi depolama tesisini kiralayacağı sorunu ile en baştaki başvuru sürecine dönülmektedir.

Depolamalı tesisin projeden çıkarılması ile üretim tesisinin alım garantisi ile yapımı finansal olarak mümkün hale gelmektedir, ancak depolamadan vazgeçme bedelinin de maliyet olarak dikkate alınması gerekir. Bu ek maliyetler işin ekonomisini bozabilir. Bu yorumlar ön lisans sahibi tüzel kişi açısındandır.


TEİAŞ açısından bakıldığında depolamalı üretim tesisi vazgeçme karşılığı alınan bedellerle ihtiyaç duyulan bölgelerde büyük ölçekli depolama tesislerinin ve hat trafo vb. iletim yatırımlarının yapılması gerekir. Burada altını çizmemiz gereken temel mesele üretim tesislerine bağlı depolama tesislerinin başvuru aşamasında yük akışında regüler yük akışı dikkate alınmışsa tesislerden vazgeçen üretim tesislerindeki dengesizliklere TEİAŞ’ın muhatap olması söz konusudur. Bu halde TEİAŞ tarafından tekrar yük akış analizleri yapılarak yeni denge durumuna bakılması gerekir. Teknik açıdan gerekli bu tür bir yaklaşımda tesis bağlantı kapasite ve yerinin değişmesi söz konusudur. Depolama ile ilgili transformatör, şalt tesisleri GES/RES kapsamında kurulacak tesis bileşenleri ile birlikte tasarlanır. Tesis bağlantı/kurulu güç kapasite ve yerinin değişmesi ihtimali fizibilite değerleri konusunda tereddüt yaratan bir durumdur.

Çözüm yöntemi olarak sunulması düşünülen depolama tesisinden bedel ödeyerek vazgeçme ve üretim tesisi ile ön lisansa devam edilmesi konusunda projeler; kaynaklar, ölçek büyülüğü ve bölgeler itibariyle dikkate alınmalıdır. Diğer bir ifade ile proje envanterinin top yekûn tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir. TEİAŞ’ın alınan bedellerle büyük ölçekli bölgesel depolama tesislerini kurmaya yönelik çalışmaları da bu envanter çalışmasının bir parçasıdır. Tüm bu çalışmalarda iletim hatlarının planlamasında atıl kapasite sorununun göz önünde bulundurulması zorunludur.

Düzenlemenin 6446 sayılı Kanuna eklenecek yeni Kanun maddesi olarak Geçici madde de düzenlenmesi ve bir başvuru süresi konulması zorunludur. Ayrıca madde de başvuru bedelinin, ödeme süresinin, ödemenin nereye yapılacağının ve şeklinin de belirlenmesi gerekir. Düzenlemeden yararlanılması konusunun ihtiyari olması beklenir, ancak kısmi yararlanma hakkının verilip verilmeyeceği tartışılmalıdır. Çok tartışılan konu depolama kapasitesindeki birebir yükümlülüğün indirilmesidir, bedel karşılığı bu konu da gündeme gelebilecektir. Büyük ölçekli ve sistem ihtiyacı için gerekli depolama tesislerinin kiralanması, tartışılması gereken bir diğer seçenektir. Tüm bu seçeneklerde ön lisansların tadilinin gerekeceği dikkate alınmalıdır.

Bu tür demeçlerin verilmesinin ardından gerekli değişikliklerin hızla yapılması şirketlerin ve finansörlerin duraksamaması açısından önemlidir. Öte yandan elektrik piyasasında yapılan düzenlemelerin tüm piyasayı etkileyen yönlerinin de bulunduğu ve etki analizlerinin yapılarak karar verilmesi gerektiği dikkate alınmalıdır. Mevcut verilere göre depolamalı üretim tesislerinin finansmana konu olabilmesi için önceki bölümde açıkladığımız üzere mevzuata ve uygulamalara yönelik belirsizliklerin ortadan kalkmasına yönelik düzenlemelerin yapılması zorunludur. Mevcut durumda teknik inceleme kriterlerini karşılamayan projelerin sonraki aşama olan finansal değerlendirme aşamasına geçmesi mümkün görülmemektedir.

Son olarak işleyen rüzgâr ve güneş tesislerine ek kapasite yaratılarak ek kapasite ile sınırlı olarak verilen depolamalı üretim hakkından faydalanan tüzel kişilerin durumunun yapılabilirlik açısından ayrı değerlendirilmesi gerektiğini belirtmemiz gerekir.
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt