×

Bir Tablonun Anlattıkları Bölüm-9



Bir Tablonun Anlattıkları
Bölüm-9


Hazırlayan ve Derleyen: Erdemir Toykan
 
Sn. Erdemir Toykan tarafından hazırlanan ve derlenen;  dünya klasikleri arasında yer alan tabloları sizlere tanıtmaya devam ediyoruz. Sn. Erdemir Toykan’a bu değerli çalışması için çok teşekkür ederiz. 


ARNOLFINI’NİN  EVLENMESİ
 Jan Van Eyck 1434

 

Arnolfini'nin Evlenmesi, ressam Jan Van Eyck'e ait, 1434 yılında yapılan yağlı boya tablo. Güzellik, karmaşık ikonografi, geometrik dikey perspektif ve aynanın kullanılmasıyla resim alanının genişlemesi nedeniyle, Batı sanatındaki en orijinal ve karmaşık tablolardan birisi olarak kabul görür.

Giovanna Cenami aslında hamile değil. Elbisesi dönemin modasını yansıtıyor.

Çiftin el ele durması evlilik yeminini ifade ediyor.

Avizede yanan tek mum, Tanrı’nın olaya şahit olduğunu gösterir.

Köpek, evlilikte sadakati temsil etmektedir.

Duvardaki aynaya dikkatli bakıldığında, ressam Jan Van Eyck’in de resmin içinde olduğu görülür.

Ressam, o ana kendini dahil ederek bir nevi nikah şahidi olmuştur.
Aynanın etrafında, kare Hz. İsa duvardaki aynaya dikkatli bakıldığında, ressam Jan Van. Aynanın etrafında, kare Hz. İsa’nın çilesi resmedilmiştir.

Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen Jan Van Eyck’ın 1389 yılında Hollanda‘nın Limburg bölgesi yakınlarındaki Maaseyck şehrinde doğduğu sanılmaktadır. Hatta sanatçının adını da doğduğu şehirden aldığı görüşleri vardır.
15. yüzyıl Flaman Okulu temsilcisi olan Eyck, Flaman resim sanatının gelişmesinde ciddi rol oynamış büyük bir sanatçıdır. Tempera tekniği ile elde edilemeyen gerçeklik duygusunu ve nesnel gerçekliği yağlı boya tekniğini geliştirerek elde etmiş ve resim sanatında önemli bir yer edinmiştir.

Giorgio Vasari yağlı boya resmi Jan Van Eyck’ın bulduğunu belirtir ancak çoğunluğa göre Eyck, sadece bu tekniği iyi kullanmış ve geliştirmiştir. Aynı teknik daha sonraları bütün Flaman ressamları etkileyecektir. Sanatçı resimlerinde merkezi perspektif ve hava perspektifini ustaca kullanmıştır. Doğalcı ve detaycı bir anlatımın yanı sıra, kompozisyon bütünlüğü konusunda da titizdir ve böylelikle resimlerinde figürlerle birlikte mekanda ön plana çıkar.

Eyck yağlıboya tekniğini geliştirdiği için resim sanatında önemli bir yer edinmiştir fakat onun diğer bir önemli özelliği Orta çağ geleneklerinden ve kurallarından sıyrılan ilk ressam olmasıdır.

O zamana kadar kilisenin ve soyluların hizmetinde olan sanat ilk kez bunun dışına çıkmış ve para karşılığında sanat yapılmasının önü açılmıştır. Bununla birlikte ilk kez resmin konusuna günlük yaşam dahil olmuştur.
 

Tablo resim tarihinin en önemli eserlerinden biridir. Teknik başarısının yanı sıra Rönesans’tan kalan kuralları da yıkması ile resim tarihinin temel taşlarından biri olarak görülür.

Jan Van Eyck’ın bu resmi, Kuzey Rönesans özelliklerini taşımaktadır. İtalya Rönesans’ında gördüğümüz kusursuz anatomi özeni burada yoktur. Sanatçı yağlı boyayı incelikle kullanarak canlı renkler elde etmiş ve detaycı çalışmıştır. Ayrıca tablonun simgesel bir anlatımı vardır. Şimdi bu önemli eserin detaylarını tek tek ele alalım.

Bu tablo kimi sanat tarihçilerine göre bir düğün ve yemin anı kimilerine göre ise zaten evli olan bir çiftin çift portresini yansıtmakta. Ancak bir başka teoriye göre ise bu tablo bir anma resmi. Tablodaki kadının ölümü üzerine yapılmış.

Alman sanat tarihçisi Erwin Panofsky burada bir evlilik yemini edilmekte olduğunu yazar. Ona göre çift kendi evlerinde fakat papaz olmadan evlenmeyi seçmiş. Bu evliliğin daha önce gerçekleştiğini öne sürenler de var. Hatta tartışmalar bununla da son bulmuyor.

Vernon Hyde Minor’un yazdıklarına göre “yakın tarihli” bir çalışma bu birlikteliğin bir borç ödeme şekli olduğunu ileri sürmekte. Giovanna’nın babası Arnolfini’ye borcunu kızıyla ödüyor. Tablodaki kadın figürü apaçık bir şekilde metalaştırılıyor. Bütün bu tartışmalardan ve tezlerden anladığımız kadarıyla Alnorfini’nin Düğünü hâlâ gizemini koruyan bir eser.

Kuzey Rönesans resminde simgesel bir anlatım var. Flaman geleneğinin önemli bir unsuru olan sembolizm bu resmin hemen her köşesinde mevcut. Resimdeki figürlerin “öylesine” veyahut gelişigüzel çizildiğini söylemek sanıyorum ki büyük bir yanılgı olurdu. Bütün bu nesne ve figürler bir kompozisyonun parçası ve bize vermek istedikleri bir mesaj var gibi.

Resme ilk baktığımızda gördüğümüz şey aydınlık bir oda içindeki gayet özenli ve incelikli giyinmiş iki figür oluyor. Bir erkek ve bir kadın figürü tam karşımızda durmakta. Bu erkek ve kadın figürleri arasında ise köpek figürü var. Erkek olan figür İtalyan bir tüccar olan Giovanni di Nicolao Arnolfini.

Kenarları ve yaka kısmı kürklü, uzun bir cübbe giyip geniş, büyük ve kadifeden bir şapka takmış. Kadın figür, Giovanna Cenami.  Arnolfini’nin karısı. O da yeşil renkli bir cübbe giymiş. Kıyafetinde kürk ve fırfır detayları var. Beline kahverengi bir kemer takmış, başında beyaz, dantelden bir örtü var.

Bu örtü kimilerine göre bekaretin simgesi iken kimilerine göre bir masumiyet simgesi. Kadın figürdeki son detay ise boyundaki altın kolye. Buraya kadar baktığımızda gördüğümüz şey sergilenen bir zenginlik. Odadaki mobilyalar, yerdeki el dokuma halı, Arnolfini ve karısının kıyafetleri… Hepsi bize figürlerin varlıklı olduğu söylüyor.

Detaylar: (Avize) Tablonun en üst noktasında çok detaylı ve haç işlemeli metal bir avize görüyoruz. Bu avizede bir adet mum yanmakta. Oda oldukça aydınlık ve gündüz vakti olmasına rağmen mum yanması garip bir durum. Panofsky’e göre bu mum, Tanrı’nın her şeyi gören gözünün simgesi. Diğer yorumlar ise bu mumun tanrının ışığı, yaratıcının tek ve bir olduğunu simgelediği görüşü üzerine. Ayrıca bu avize de oldukça zengin bir görünüme sahip.
 

 
Dış Bükey Ayna: Tablonun orta yerinde Arnolfini ve Giovanna’nın birleşen ellerinin hemen üzerinde konumlanmış bir dış bükey ayna göze çarpıyor. Aynaya dikkatlice baktığımız zaman odanın içini bize gösterdiğini görüyoruz. Ayna sayesinde odanın arkasından ileriye bakabiliyoruz. Odanın içinde köpek, Arnolfini ve Giovanna dışında iki kişi daha var. Bu kişilerden birinin ressamın kendisi diğerinin ise onun öğrencisi olduğu görüşü kabul görmekte. Aynanın ahşap kenarlıkları var ve bu kenarlardaki küçük madalyonlara İsa’nın Çilesi sahnesi on farklı resimle gösterilmiş. Bunlar öyle küçük resimler ki ressam bunları fırça kılıyla mı yaptı? diye düşünmeden edemiyor insan.                                                                                                                                                                       

Eyck detaylardaki başarısını bu resimlerle bize adeta bir kez daha gösteriyor. Ayna, izleyiciye odanın içini göstermekten ziyade simgesel bir anlam olarak her şeyi gören Tanrı’nın timsali bir göz ve Meryem’in bekaretine gönderme yapan speculum sine macula (lekesiz ayna) olarak yorumlanıyor.
 

Köpek: Çiftin ellerinin altında duran küçük köpek figüründen bahsetmiştik. Özellikle bu tür yumuşak ve tüylü köpekler Flaman ressamlar tarafından sadakat sembolü olarak tablolarla yer buluyor.
 
Panofsky’ye göre bu köpek Fides’tir. Yani Roma mitolojisindeki vefa ve sadakatin tanrıçası. Köpek, evliliğe duyulan ve duyulması gerekli olan sadakatin bir temsili.

Portakallar: Resimde Arnolfini’nin hemen arkasında, pencere önünde ve pencerenin altında portakallar var. Portakal 15. yüzyılda çok pahalı bir meyve ve Brugge’a diğer ülkelerden getiriliyor. Arnolfini zaten ticaretle uğraşan bir adam ve portakalları Brugge’a getiren tüccar olması  çok muhtemel. 
 
Bu, zenginliğinin de bir açıklaması olabilir. Portakalların evlilik ve sevgi anlamına geldiği görüşü çok yaygın. Bir başka görüş ise buradaki portakalların cennetten kovulmadan önceki masumiyetin simgesi olduğunu savunuyor.

Heykel ve Süpürge: Yatak başlığının ucunda ahşaptan bir heykelcik var. Bu heykel figür Azize Margaret, doğumun koruyucu meleği. Elinde bir haç tutuyor. Azize Margaret hamile kadınları ve bebekleri koruyan bir koruyucu. Burada aklımıza Giovanna’nın hamile olup olmadığı sorusu geliyor.
Karnına baktığımız zaman hafif bir şekilde şişkin olduğunu görüyoruz ama kadın büyük ihtimalle hamile değil. Dönemin modasına uygun olarak giydiği kıyafetini karnında toplamış. Yine de hamileliğe bir gönderme yapıldığını söyleyen ve hatta hamile olduğunu söyleyen birçok farklı yorum var. Acaba Giovanna sahiden hamile miydi?

Tablonun her tarafında Hristiyanlığa dair detayları gördük. Yatağın başlığında asılı olan küçük süpürge ve aynanın yanında duran tespih de Hristiyanlığın iki temel öğüdü olan ‘çalışma’ ve ‘dua etme’ yi simgelemekte.

Terlikler: Resimde Arnolfini’ye ve Giovanna’ya ait terliklere de yer verilmiş. Bu terlikler odaya, içe dönük şekilde çıkarılmış. Arnolfini’nin takunyaları ile ilgili görüşler Eski Ahit’e dayanıyor.

Musa’nın ikinci kitabı olan ve Büyük Göç’ü anlatan bölüme gönderme olduğu üzerinde durulmakta. Bahsi geçen bölümde şu satırlar yazılı; “Çarıklarını çıkar. Çünkü bastığın yer kutsal topraktır. ”Bu satırlar bize bulunulan mekanın kutsal olduğunu söylüyor. İmza: Aynanın olduğu duvarda “Johannes van Eyck fuit hic 1434” diye yazar. Latinceden çevirisi “Johannes Van Eyck buradaydı” şeklinde olan sözler, akıllara bunun evlilik için bir şahitlik mi olduğu sorusunu getiriyor.
 

Büyük bir olasılıkla nikah şahitliği ve evlilik cüzdanı görevini görmesi düşünülen bir resim bu. Zamana göre bu da bir ilk çünkü kilise, ressamların tablolarına imza atmalarını hoş karşılamıyor. Onlara göre “tek yaratıcı Tanrı’dır.” Fakat Eyck, bunu umursamadan eserine imzasını atarak yine ilklerin ismi olmayı başarmış.        
                                                                                                         
Birleşen Eller: Bu tablo, figürlerin yaşamlarının yüce, önemli, kutsal bir anının tasviri olduğu izlenimi vermekte. Genç kadın sağ elini, Arnolfini’nin sol elinin üzerine koymuş. Arnolfini ise sağ elini, sanki bu birleşmenin kanıtıymış gibi havaya kaldırmış. Bir noterden, tanıklık yapmasının istenilişi gibi, ya da bir sanatçıya bu önemli anı sonsuzlaştırması için poz verir gibi durmuş. 

Arnolfini ve eşinin tablodaki konumları da tesadüf değil. Arnolfini pencereye, dışarıya yakın yerde konumlandırılmış çünkü bir tüccar ve dışarı ile ilişki içinde. Karısı Giovanna ise evin içinde, evine yakın bir konumda. Hakkında çokça yazılıp çizilen, bir sürü farklı yoruma sahip olan ve ilklerin resmi olan Arnolfini’nin Evlenmesi için Vernon Hyde Minor, Sanat Tarihinin Tarihi isimli kitabında şu ifadeleri kullanıyor;

Bir izleyicinin Arnolfini’nin Evlenmesi tablosuna yaklaşıp tüm ayrıntılara dikkatle bakması ve bir yandan da bir sanatçının küçük bir resme bu kadar çok ayrıntıyı sığdırabilmesine neredeyse inanamayarak başını sallaması, Londra’da National Gallery’de hemen her gün gerçekleşen sıradan bir olaydır.  (Ref: Bilmeniz gereken 50 tablo)

 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt