×

Bir Tablonun Anlattıkları Bölüm-17



Bir Tablonun Anlattıkları
Bölüm-17


Hazırlayan ve Derleyen: Erdemir Toykan

Sn. Erdemir Toykan tarafından hazırlanan ve derlenen;  dünya klasikleri arasında yer alan tabloları sizlere tanıtmaya devam ediyoruz. Sn. Erdemir Toykan’a bu değerli çalışması için çok teşekkür ederiz. 




SOMETHING OF THE PAST
JACKSON POLLOCK    1912-1956 ABD

 

Damıtma, boya karıştırma ve fırçayla sürme gibi geleneksel teknikleri yok sayarak, yere büyük tuvaller açtı ve üzerine döktüğü boyalarla resimler yaptı.

Renklerin ahengi ve figürlerin kullanılma şekliyle ressama ölümsüz bir şöhret bıraktı. Ressamın, bütün renkleri kullanarak yarattığı eserde bir bütünlük olduğu ve çizgiselliğin hiç bozulmadığı açık olarak görülür. (Ref: Bilmeniz Gereken 50 Tablo)

Soyut dışavurumcu sanatçılar genellikle büyük boyutlu tuvallerin üzerine yüzeysel soyut biçimlere yer vererek, damlatma, fırlatma, kazıma gibi farklı teknikleri kullanarak ürettikleri eserlerinin konularını önceleri primitif ve antik mitolojiden seçmişlerdir. Soyut dışavurumcu sanatçıların ortak özellikleri, New York’ta yaşıyor olmaları, çalışmalarını New York’ta gerçekleştirip New York’taki galerilerde sergilemeleridir. Bu özellikleri nedeniyle, New York Okulu sanatçıları olarak anılmalarını da sağlamıştır.

Ressam, resmini oluşturan öğeleri tablonun bütün yüzeyine dağıtır, öyle ki plastik alan, ilgi odağının öne çıkarılması nedeniyle o ana kadar daima eksik kalan bir bütünlüğe kavuşur. Bu tür bir düzenleme, resimde yeni bir dönem başlatmaktadır, zira düzlemin tamamının kullanılmasına ve başlangıçtaki tutarlılığın korunmasına olanak verir. İzleme sırasında tuvalin üzerinde gezinen göz, eşit bir yoğunlukla, yüzeyin bütün kısımlarını keşfeder. Pollock bu yöntemi kullanan ilk ve tek kişidir.

Kimi zaman akışkan maddeyle yapılmış bir resmi, bir çubuk yardımıyla tuval üzerine yansıtmaktadır, kimi zaman da yere konulmuş bir tuval üzerine doğrudan doğruya bir kaptan boya damlatılması şeklinde yapar resimlerini. Bu yöntem de dripping diye adlandırılır.
 

Woman



Man with Knife 


,
The Flame 



Number1, 1949



Number7, 1957


Pollock’un resimleri alkole dönüşüyle birlikte dramatik bir şekilde değişir. Bu resimlerde, Pollock drip resimlerindeki gibi renk kullanmayı bırakır. Resimleri genellikle beyaz tuvale basitçe dökülmüş siyahtan oluşur. Resim tamamen siyah ile yapılmıştır, uzun dökme çizgiler ve boya lekeleriyle oluşturulmuş. Kadın figürü, eğri çizgilerin arasında kolayca fark edilir, göğüsleri ve gövdesi çıkıntılıdır. Bu kadın bedeni betimlemeye ani dönüşü, alkole geri dönüşü ve zihinsel sorunları, anne kompleksi, baskıyla dolu bir geri dönüş gibidir. Ayrıca sanatçı, resimlerinin birçoğuna isim verirken numaraları tercih eder.


Portrait And A Dream, 1953

 
Bu resim, Pollock’un kendi portresidir. Yine psikolojiye ait semboller içerir. Kafa, çok belirgin göz, burun ve ağız resmin sağında görülür. Pollock şaşırtıcı bir şekilde mavi, kırmızı ve sarı gibi renkleri bu portrede kullanmıştır. Bu renkler, siyah drip serilerinin arasına doldurulmuştur ve başı oluşturmuştur. Sol tarafta ise Pollock’un karanlık, tutarsız tarafı, büyük siyah driplerle görülür.


Gothic



Totem, Lesson I


1940’ların ortalarına dek Pollock’un eserlerinin ayırt edici özelliği, hızlı uygulama, biçimsel ve tematik çoğulculuk, doğaçlama ve formların perdelenmesi olarak değerlendirilebilir. 1940’lı yılların başında yaptığı resimleri Totemik Dönem olarak adlandırılmaktadır.

Totem, Lesson II, 1945


Kuzey Amerika yerlilerinden ödünç alınan totem kelimesi, kabilelerin, korucu addettikleri bir hayvan veya bitkiyle özdeşleştiği toplumsal bir sistemi ifade eder. Kabilenin her üyesi totem   hayvanıyla özdeşleşmiştir ve ona tapar. Hayvan ile kurulan bu güçlü özdeşlik bağına Pollock,Totem I, Totem II adlı eserlerinde yer vermiştir. Pollock’un çizimlerinde görülen ve imgelerine ilham veren insan ve hayvan karışımı, sanatçının Amerikan yerlilerinin folklörüne duyduğu merak ile de açıklanabilir.


Gardians Of The Secret, 1945 

 
Pollock, 1943 yılında ilk kişisel sergisini açar. Ancak asıl çıkışını 1947-1951 yıllarında gerçekleştirmiş olduğu kendi özgün tarzı olan damlatma tekniği ile yapmış olduğu resimleriyle elde eder. Bazen boyayı fırçayla damlatıyor, bazen bir sopayla sürüyor, malayla yayıyor, hatta doğrudan doğruya kutudan akıtıyor. Kum, kırık cam, çivi, vida ya da etrafa dağıtılmış başka yabancı maddeleri de karıştırıyor boyaya. Sigara külleri ya da denk gelirse bir arı ölüsü de istemeden resimdeki yerini alıyordu.


The Tea Cup, 1946

1945’te ressam karısı Lee Krasner ile birlikte Long Island’da bir çiftlik evine taşınır, alkolü bırakır. Bu resminde olduğu gibi parlak kırmızılar, limon yeşilleri, kraliyet mavileri, açık morlar ve yoğun sarılar, bu dönem boyunca ürettiği resimlerindeki genel renk kullanımlarıdır.

Mural, 1943 yılında Guggenheim’dan (ABD’li sanat koleksiyoncusu) evine duvar resmi yapması için teklif alır. Gerçeküstücülerin otomatizmini kullanarak soyut dışavurumcu bir çalışma olarak yaptığı eser, kendi üslubunun ilk örneği olarak değerlendirilmektedir. Bir bakışta bir an için siyah kalın yaysı etkilerle yapılmış kalın formlar etkili gözükürken, aniden bu etki yerini beyaz renkli alanların egemenliğine vermektedir. Hatta daha sonraları da sarı renkli etkiler de ön plana çıkar.


 
The Bird  resimde daha ilk bakışta önde, arka planda olmak üzere iki ana form göze çarpmaktadır. İlk bakıştaki görsel yapı, ayrıntılı ve dikkatli gözlemlerden sonra değişmektedir. Yukarıda ortada gözüken göz, aynı zamanda bir yaratığın başını oluşturmaktadır. Hemen iki yanda kanatlarını ya da kollarını gördükten sonra da tam ortada gövdesi gene bir yuvarlak olarak yer almakta. Aşağıya doğru kuş ayakları göze çarpmaktadır. (Ref: Leblebitozu)

 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt