×

Bir Tablonun Anlattıkları Bölüm-10


Bir Tablonun Anlattıkları
Bölüm-10


Hazırlayan ve Derleyen: Erdemir Toykan
 
Sn. Erdemir Toykan tarafından hazırlanan ve derlenen;  dünya klasikleri arasında yer alan tabloları sizlere tanıtmaya devam ediyoruz. Sn. Erdemir Toykan’a bu değerli çalışması için çok teşekkür ederiz. 



GECE BEKÇİLERİ (THE NIGHT WATCH)
 Harmensz Van Rijn Rembrandt  1606-1669 Hollanda

 

Rijks Müzesi Amsterdam

Rembrandt’ın ‘gece bekçisi’ tablosu, dünyanın en ünlü eserleri arasında sayılır. Ama ününü sadece benzersiz tekniğine, olağanüstü yeteneğine değil ‘tablonun sırlarına’ da borçludur!

Bir tabloyu görmek için iki farklı ülkede, iki farklı müzeye gidilir mi? Bu soruya ‘evet’ yanıtını veren tek bir eser var: Rembrandt’ın Gece Bekçisi tablosu. Tablonun biri Hollanda’da, diğeri İngiltere’de. Aslında içlerinden biri ‘kopya’. Ama “aslının göstermediklerini” o kopyada görebiliyorsunuz. Bilmece gibi oldu. Ancak Gece Bekçisi gerçekten de bilmece gibi, çok ilginç bir öyküye sahip. Üstelik, İngiliz yönetmen Peter Greenaway’in tablo için yaptığı film, öyküyü iyiden iyiye ilginç ve hatta esrarengiz hale getiriyor.

Öyküyü anlatmaya Rembrandt ile başlayalım. Tam adı, Rembrandt Harmenszoon van Rijn. Hollandalı… 1606-1669 yılları arasında, Hollanda’nın sanatta ve bilimde atılım yaptığı Altın Çağ’ında yaşamış. O çağa yakışır eserler vermiş. Ne var ki, kişisel hayatında şanssızlıklar peşini bırakmamış. Çocuklarını çok küçükken hastalıklarda kaybetmiş. Eşi de genç yaşta ölmüş. Daha sonra hayatını paylaştığı kadın elbette bu nedenle kilise tarafından aforoz edilmiş. Rembrandt 50 yaşına geldiğinde de iflas etmiş. Eserleri haraç mezat satılmış. Nice zorlukların ardından da 4 Ekim 1669 günü hayata veda etmiş. Ölüm tarihi bu kadar net biliniyor. Ama o kadar. Sanatçının mezarı bilinmiyor. Bilinen, Westerkerk’te isimsiz mezarlardan herhangi birinde gömülü olduğu.

Rembrandt yoksullara özgü bir sonla bu dünyadan ayrıldı. Oysa arkasında olağanüstü zengin bir portföy bıraktı. Resim sanatının başyapıtlarından ‘Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi’ portföyünden sadece bir örnek. Tıpkı, dinsel temaları işlediği pek çok tablosu gibi.

Ama, bu yazıda konumuz ‘Gece Bekçisi’ tablosu. Ve iki müzede birden sergilenmesindeki sır!

Gece Bekçisi, birkaç yıllık çalışmanın sonrasında 1642’de tamamlandı. Hak ettiği ilgiye ve izleyiciye ise, ancak Rembrandt’ın ölümünden sonra ulaşabildi. Eser, 1715 yılında Amsterdam Şehir Müzesi’ne nakledildi. Yalnız ortada bir sorun vardı. Eser, müzedeki sergi alanı için fazla büyüktü. 379.5×453.5 cm. boyutları ile iki kolonun arasına sığmıyordu. Bunun üzerine, o çağda yadırganmayan bir yöntemle, dört bir tarafından kesildi. 363×437 cm. boyutlarına indirildi.
 

Tablonun solundaki birkaç kişiyle, üstünde ve altındaki esere derinlik veren gölgeli kısım operasyona kurban gitmişti. Ama, en azından müzede sergilenecekti. Yine de çağdaşı bir ressamın içine sinmemişti anlaşılan. Neyse ki, tablonun bütünü kopyalanmıştı. Bir başka Hollandalı ressam, Gerrit Lundens’in yaptığı kopya, tablonun bütününü gösteriyordu.

Rembrandt’ın ‘kesilmiş’ tablosu, bugün Amsterdam’da Rijksmuseum’da sergileniyor.
Gerrit Lundens’un “kopya” tablosu ise Londra’da National Gallery’de.

Gece Bekçisi Tablosun da gerçek bir öykü anlatılıyor.

Rembrandt ‘ışığın ressamı’ olarak bilinir. Tablolarında arka plan hep siyahtır. Sanki o karanlığın içine dalmış ve kimsenin görmediğini ışığıyla aydınlatıp ortaya çıkartmıştır. Peki, bu yorum yalnızca sanatsal bir anlam mı taşır? İngiliz sinemacı Peter Greenaway’a göre ‘hayır’.

Greenaway, 2007 yılında, kim bilir nicedir hayalini kurduğu bir belgesel çekti. Kamerasını Gece Bekçisi tablosuna çevirip, neredeyse kare kare çekti. Kimi belgeler, sahici olup olmadığı artık bilinemeyecek tanıklıklarla tablonun esrarını çözmeye çalıştı. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok festivalde gösterilip tartışmalara yol açan belgeselde, ortaya atılan iddia şuydu: Tablo, gerçek bir öyküyü anlatıyordu. Gece Bekçisi olarak devriye gezen askerlerin komutanı bir cinayete kurban gitmişti. Ama askerler bunu örtbas edebilmek için, ölüme “eğitim kazası’ süsü vermişti.

İngiliz sinemacı; tabloyu bir olay yeri dedektifi gibi araştırmış, dijital tekniğin de yardımıyla bu iddiasına kanıtlar bulmuştu. O kadarla kalmamıştı. Tablodaki tek kadın figürünün esrarını da çözmüştü! O kadın, Rembrandt’ın komşusu Kemp’in kızıydı ve genelevde çalışıyordu. Sanatçı, genç kadını gece vakti askerlerin arasında resmederek yönetmen Greenaway’in deyimiyle bu acı gerçeği ortaya koymak istemişti.

Greenaway, iddialarını Rembrandt’ın sonraki yıllarındaki gelişmelerle de bağlantılandırmıştı. Rembrandt varlıklı bir aileden gelmişti. Gece Bekçisi tablosunu yaptığı yıllara kadar da sıkıntı çekmeden yaşamıştı. Ancak o tablodan sonra, hayatı sanki yokuş aşağı inişe geçmişti. Eserleri görmezden geliniyor, ayrıca yeni sipariş de almıyordu. Yani, İngiliz sinemacıya göre, Rembrandt cinayeti görmüş, resmetmiş ve bu nedenle yok oluşa sürüklenmişti. Kimbilir! Rembrandt sırlarıyla, yerini kimsenin bilmediği bir mezarda yatıyor. O sırların odak noktasındaki tablosu ise, iki müzede birden sergileniyor. Hayranlık duygularıyla izleniyor.


Rembrandt portre ressamı olarak da bilinir. Döneminin pek çok ünlü isminin portresini yapmıştır. Ayrıca onlarca otoportresi vardır.

En üretken sanatçılardan biridir. Aralarında 600 kadar yağlı boya tablonun bulunduğu 2 bine yakın çizim/eser üretmiştir.

Ölen üç çocuğunun annesi Saskia, kendisi de ölünceye kadar 8 yıl boyunca sanatçının modelliğini yapmıştır.

‘Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi’ eserinde de gerçek kişiler resmedilmiştir. Tablonun baş kişisi, araştırmalarıyla tıp tarihine geçen ve o sırada 39 yaşını süren Dr. Tulp’tur. Onun dışındakilerden sadece biri doktordur. Diğerleri ise Amsterdamlı bir grup meraklı zengindir.

Otopsisi yapılan kişiye gelince: O da silahlı soygun suçundan asılarak idam edilen Aris Kindt’dir. Halka açık olarak yapılan otopsiyi, beş ressam birden çizimleriyle ‘kaydetmiştir’. İçlerinden sadece Rembrandt’ın eseri bugüne ulaşmıştır.
(Ref: yazan Kamprota)

Tabloda, Barok tarzının en önemli özelliklerinden ışık gölge karşıtlığının, ressam tarafından ustaca kullanılması sayesinde, tüm figürler canlıymış gibi algılanır.

 
Oto portre, Rembrant’ın başlığına vuran ışık, aynı anda suç ortaklığı, merhamet içeren yüz ifadesine dikkat çeker. Elinde ise ressam çubuğu göze çarpar.
 

Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi, 1632, Tuval üzerine yağlı boya, 216.5 x 169.5 cm, Mauritshuis,
The Hague, Hollanda.

1632’de en önemli işlerinden biri olan “Dr. Tulp’un Anatomi Dersi” tablosunu yapar. Amsterdam Cerrahlar Loncası'nın isteği üzerine yaptığı bu eser Amsterdam’daki ilk önemli siparişlerindendir. Rembrandt’ın grup portresi niteliğindeki ilk anatomi dersi tablosudur. Genel grup portresi formundaki tablo Rembrandt’a büyük başarı kazandırmıştır.

Tabloda etrafı meslektaşlarıyla çevrili öğretim görevlisi Dr. Nicolaes Tulp anatomi dersinde görünmektedir. Resmin temel figürü olan Dr. Tulp dersini anlatırken Amsterdam Cerrahlar Loncası'nın yedi üyesi onu büyük bir dikkat ve ilgiyle izlemektedirler.

Dr. Tulp birlikteki üst mevkisininin de göstergesi olan geniş siperli bir şapka takmıştır. Sadece bir cerrah değil aynı zamanda şehir meclisinin ileri gelen bir üyesidir. Amsterdam’da modern anatomi çalışmalarınının başlatıcısı olarak bilinmektedir. Bazıları biletli de olabilen halka açık gösteri olarak düzenlenen anatomi dersleri vermektedir. Gösteriler çevresinde oturulabilecek oval biçimli Anatomi Tiyatrosu adı verilen amfiteatrlarda yapılmaktadır. Rembrandt’ın dönemi öncesinde yasak olan kadavra incelemeleri onun döneminde suçluların kadavralarıyla sınırlandırılmıştır. Resme konu olan ders Ocak 1632’de üç gün sürmüştür. Resimdeki kadavranın sahibi 1632 kışında bir palto hırsızlığı suçundan idam edilen Adriaen Adriaansz’dır.  

Sahne çok canlıdır. Piramidal figür yığını, diyagonal bir yerleştirme içindedir. Dr. Tulp dersinde pratikve teorik anlatımı birlikte kullanmaktadır. Sağ eli ve parmaklarıyla kadavranın kas ve bilek hareketlerini gösterirken sol eli ve parmaklarıyla uygulama konusunu belirtmektedir. Pür dikkat gözlem yapan Cerrahlar Loncası'nın yedi üyesi kadavra, kitap ve Tulp'un ellerine odaklanmaktadırlar. Her bir figürün pozisyon ve ifadesi birbirinden farklıdır. Sadece biri seyirciye direk bakıyormuş gibidir. Bir diğer figürün elindeki kâğıtta derse katılanların adları yazılıdır. Resim, bu açıdan tarihsel bir belge niteliği de taşımaktadır.

Resmin sağ alt kısmında kadavranın ayak ucunda üyelerden en az birinin baktığı yerde açık duran bir anatomi kitabı vardır. Bu kitap on altıncı yüzyılda yaşamış anatomist Andreas Vesalius’un devrim yaratan anatomi kitabıdır. 
 
Figürlerin soluk yüzleri ve kadavra derisi koyu arka planla bir tezat oluşturmaktadır. Atmosferi etkili oluşturmak ve dikkatin dağılmaması için arka plan nötr ve silik tasarlanmıştı. Dikkat çekici bir diğer nokta da otopsi sırasında ışığın günümüzdeki gibi dışardan bedene doğru değil bedenden dışarıya yayılmasıdır. Kadavranın bedeni, odaktadır ve ışığın da kaynağıdır.

Kadavranın başının bedenin merkezinde değil de göğüs kafesinin üstünde sağa doğru olması ve boyun kısmının görülmemesi dikkate değer olmuştur. İdam sonucu kırılan boyun resimde görülmemektedir. 

Dr. Tulp’un kesime geleneksel anatomidekinden farklı olarak kadavranın kolundan başlamaktadır. Kadavranın sol kolu dışında başka hiçbir yer kesilmemiştir. Böylece göğüsten başlanıp kol ve bacaklara geçilen geleneksel protokole aykırı düşen resim devrimci bir nitelik kazanmıştır.

Rembrandt’ın anatomi dersleri çalışmalarında iskelet kadavrası kullanmaması onun en ayrıksı özeliğiydi. Dr. Tulp’a kadar yapılan tüm anatomi dersi resimlerinde iskelet kullanılmıştı. Böylece Rembrandt köklü bir geleneği tersyüz eden, ayrı bir tarz ve form yaratmıştı. Bu resimden sonra artık kadavralar iskelet şeklinde resmedilmeyeceklerdi. (Ref: Pivada)



 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt