×

Avusturalya'nın Kalbine Yolculuk Yazı Dizisi-1



Avusturalya'nın Kalbine Yolculuk
Yazı Dizisi-1 


Ömer Özgür Bozkurt 



“Red Center” diye anılan ve ismini kırmızı toprağından alan yolculuğa çıkmak için çok heyecanlıydım. Burası Avustralya kıtasının tam ortasında bulunan ve Avustralya’nın yerlileri olan Aborjinler’in kutsal saydığı, alışılmışın dışında, nefes kesen bir bölge. Adeta Avustralya’nın gerçekte neyle ilgili olduğunu somutlaştırıyor: dost canlısı insanlar, doğal manzaralar, eşsiz vahşi yaşam ve binlerce yıllık gizemli kültür.

Bu yazı dizisinde Alice Springs'ten Uluru'ya, beni kendine aşık eden en iyi yerleri ele alacağım ve bu gezi güzergahımda yaptıklarımdan üç ayrı bölümde bahsedeceğim. 
Hadi başlayalım o zaman!

Alice Springs

Öncelikle bu gezi için doğru zamanı seçmem gerekiyordu. Çöl iklimi söz konusu olduğundan, bir miktar daha serin olan Nisan ayını seçtim. Aslında bu seçimimin “Parttjima Festivali”yle doğrudan ilgisi var.

Alice Springs Havalimanı’na ulaştığımda, yüzlerce yolcu uçağının beklediğini gördüm ve Covid-19 döneminde havayolu sektörünün ne kadar sert etkilediğini bir kere daha hissetmiş oldum. Burası uçakların bekletilmesi için uygun olan dünyadaki bir kaç noktasından bir tanesiymiş. Kuru ve çok yağış almayan bir yer olduğu için tercih edilmiş. 

Bu ilginç bilgi akabinde, daha önceki Adelaide gezimde tanıştığım, Anna, havalimanında beni karşıladı ve beni kısa bir süre misafir edeceği, arkadaşlarıyla yaşadığı evine götürdü. Kendisiyle yaşam olarak benzer tecrübelere sahip olmamız, bizi uzun uzun bölge hakkında konuşmaya itti ve etrafta görmek istediğim yerler için daha da heyecanlandırdı. 

Dinlenip, bir şeyler atıştırdıktan sonra, festival yoluna koyulduk.  
 

Parttjima Festivali

“Parttjima” eskinin yeniyle buluştuğu yer olarak tanımlıyor, yerliler. Avustralya'nın ortasındaki MacDonnell Sıradağları'nın 300 milyon yıllık eteklerinde, dünyadaki en eski kültürünü, en yeni teknolojiyle sergileyen, otantik Aborjin ışık festivaliyle çölü aydınlatıyor.

Festival, farklı müzik grupları ve kültürel ritüellere de ev sahipliği yapıyor. Gerçekten çok etkileyici bulduğum bu ortamdan bir kaç kare sizinle paylaşıyorum. 

Gündüz sadece dağdan ibaret olan çok geniş bir alanda, edata ışık oyunlarıyla, büyüleyici bir atmosfer oluşturmuşlar.  

Avustralya, İngiliz işgali sonrası buruk olaylar yaşanmış olsa da, güçlü ve köklü Aborjin kültürü için yapılanlar oldukça hoşuma gitti. 










Festival akabinde günü bitirip, ertesi gün erkenden kırmızı topraklar üzerinde ilk yürüyüşümü yaptım ve şehirden uzaklaşıp, gerçekten çöle gittiğimde karşılaşabileceğim ortam hakkında fikir sahibi olmaya çalıştım. Son 20 yılın en çok yağış alan dönemine denk gelmem, bazı endemik bitki türleriyle de karşılaşma fırsatı verdi.  


Bu sırada uzunca bir süredir sosyal medyada takip ettiğim, kangurulara hayat veren çift olarak bilinen Brolga ve Tahnee ile tanıştım. Doğal yaşamı korumak için barınakları var ve kangurulara yardım ediyorlar. Her ikisinin de harika hikayeleri var. Fotoğrafta gördüğünüz Chris de barınağın genç üyelerinden. Güneşlenirken verdiği poz ile gününüzü mutlu geçirmenize sebep olmasını diliyorum. Bize harika bir gün yaşattı. Dilerseniz daha detaylı göz atabilirsiniz. Kendilerinin 1 milyondan fazla takipçileri var.
https://www.instagram.com/thekangaroosanctuary/



İlerleyen saatlerde Megafauna Merkez Arkeoloji Müzesi'ni gezdim. Bu müze, 8 milyon yıl önce Orta Avustralya'da dolaşan eşsiz hayvanları sergiliyor. Küçük bir müze olmasına rağmen, fosilleri ve hikayeleri kesinlikle büyüleyici buldum. En iyi kısmı ise giriş ücretsiz! Daha sonra Adelaide Evi Müzesi'ni gezip, sokak sanatını görmek için şehirde dolaştım ve şehirdeki yerli sanat galerilerine gittim. 





Çok ilginç bir deneyimim daha oldu. Alice Springs, Avustralya’nın alkole bağlı suç oranının en yüksek olduğu yerlerden biri ve genel olarak bulunduğu eyalette alkole bağlı suçları kontrol altında tutmak için kimliğinizi sisteme giriş yaptırdıktan sonra, sınırlandırılmış miktarda alkollü içecek alabiliyorsunuz. Gün içinde de alkol oranlarına bağlı olarak belli bir limitin üzerinde alamıyorsunuz. 

İkinci günümde, ertesi gün Uluru’daki kamp planım için gerekli yiyecek ve içecekleri alıp, günümü Monte’s Longe isminde, yerel müzikler ve yiyeceklerin olduğu bir yerde bitirdim. 

Daha fazla paylaşım detayı için: https://www.instagram.com/p/CObvWNvgC_2/

Yazı dizimin ikinci kısmı Uluru ile alakalı olacak. Bu bölümde Aborjinler’den daha detaylı bahsedeceğim. 

Sevgiler...

 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt