×

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun !




8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun !
 
Hayatımızın, neşesi, anlamı ve güneşi olan kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Gününü kutluyoruz. Bizi eksik ve yanlız bırakmayan hayatımızın çiçeklerine sonsuz minnetlerimizle.

Gücüyle, duruşuyla, herkese yetecek sevgisiyle kadınlar geleceğimizin gerçek mimarları.



 

 
ETP Portalımız çalışma gruplarımızdaki  kadın gönüllülerimizin "8 mart Dünya Kadınlar Günü"  Paylaşımları ( Alfabetik) 
 
  • Asuman Çolak 
  • Prof. Dr. Banu Manav
  • Berrin Yavuz
  • Çiler Ortaç
  • Ebru Kurucu
  • Funda Kartal Arkadakalmaz
  • Füsun İleri 
  • Gökçe Göksu 
  • Hanife Gümüş
  • Mehnur Yılmaz 
  • Dr. Nasibe Ünsalan
  • Nur Güleç
  • Nuran Erdoğan
  • Şevval Pazar
  • Sibel Sarıgül
  • Simge Zengin Kahraman 
  • Şennur KIR
  • Zeynep Akkaya
  • Zübeyde Yazıcı 




Asuman Çolak 


“Dünyada herşey kadının eseridir” (Mustafa Kemal Atatürk)

Öncelikle tüm kadınların Dünya Emekçi Kadınlar gününü kutlarım. 

Bir kadın emekçi olarak bugünün önemine dair düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir toplumun gelişmesini kadına verdiği değer ve önemden anlayabiliriz. Cumhuriyete kadar olan dönemde malesef kadınımıza hak ettiği değer verilmemiştir. Bunu çok iyi analiz eden Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk şu sözlerle ifade etmiştir.

“Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”

Peki Cumhuriyetin kurulmasından sonra bir çok haklar elde eden kadınımız, bulunduğumuz 21. Yüzyılda hak ettiği değeri görüyor mu? Bir kadın olarak bu soruya evet diyebilmek çok isterdim. 

Kadın bir toplumun temelini oluşturuyor. Nasıl ki temeli sağlam olmayan bir bina yıkılmaya mahkumdur, bir toplumunda yetişmiş kadınları olmadan başarılı olması mümkün değildir. Bu nedenle kadınların çok iyi eğitilmesi gerekmektedir. Eşit şartlarda muhakkak çağdaş eğitim verilmesi sağlanmalıdır ve erken yaşta evlendirmelerin önüne geçilmelidir.

İnsan yaşamında 0-6 yaş döneminin büyük bir öneme sahip olduğunu biliyoruz. Bir bebeğin kişiliğini şekillendiren ailedir. Aile içinde de birinci sorumluluk annelerimizdedir. Toplumun birbirine değer veren bireylerden oluşması, gelişmesi ve ilerleyebilmesi çağdaş annelerle sağlanabilir. Bu nedenle çağdaş anne olmalarını çağdaş eğitim vererek temin etmemiz gerekmektedir. Çünkü bugünün kadınları da yarının anneleri olacaktır. Bu anlayış ve bilinçle yetişen bir toplum kadına değer veren ve sağlıklı düşünen  bireylerden oluşacaktır. 

Kadınların, daha fazla iş hayatına katılmaları teşvik edilmeli ve erkeklerle eşit imkanlara sahip olmaları sağlanmalıdır. Kadınlar her meslek grubunda çalışabilecek yeteneğe ve donanıma sahiptir. Yeter ki elimizdeki pırlantaların değerini bilelim ve onları ortaya çıkaralım.

Ülkemizin ve dünyamızın güzelleşmesi kadınlarımıza verdiğimiz değerle doğru orantılıdır. Kadınların her biri çiçek, bu nedenle kadınlara hak ettiği önemi ve değeri hep birlikte verelim.


Sevgilerimle,
Asuman ÇOLAK
Elektrik Mühendisi




Prof. Dr. Banu Manav 

Tasarımla ilgili her alanda varız! 

Proje ve ürün geliştirme hedefiyle çalışırken, tasarım eğitimiyle ilgili tüm disiplinlerde, geleceğin tasarımcılarını toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığında yetiştirmeye devam ediyoruz.

Dünya barışının korunduğu, kadınların eşitlik ve kendilerini geliştirmelerine olanak sağlanan ortamlarda üretmeleri dileğiyle, 8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun!


Banu Manav, Prof.Dr

Kadir Has Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı 
ATMK Türk Milli Komitesi Genel Sekreteri
DESIGNHUB-İST Tasarım Eğitim ve Uygulama Merkezi Proje Genel Koordinatörü




Berrin Yavuz 

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN:

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tohumları 1908 yılında, New York'ta 15 bin çalışan kadının daha kısa mesai süreleri, daha yüksek maaş ve seçme hakkı talep etmesiyle atılmıştı. Bir yıl sonra Amerika Sosyalist Partisi 8 Mart'ı Ulusal Kadınlar Günü ilan etmiş, bu özel günü uluslararası hale getirme fikrini ortaya atan ilk kişi ise Clara Zetkin olmuştu. Bu günün bizlere özel kılınmasında emeği geçen herkesi saygı ve minnetle yad ediyoruz….Türkiye’de 1921 tarihinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı. 1980 darbesi döneminde dört yıl kutlama yapılmadı. 1984’ten itibaren her geçen gün daha da geniş kitlelerle kutlanmaya devam edilmekte.

Çalışma hayatında kadın olmak zaten zor iken, 37 yıl önce mesleğe atılmış bir kadın mühendis olarak bu zorluğu fazlasıyla yaşamış olduğumu öncelikle belirtmek isterim. Ama çalışma hayatım boyunca yılmadan, yorulmadan, tüm zorlukların üstesinden gelerek birçok ülkede hayata geçirmiş olduğum projelerimin her biri benim gurur kaynağım olmuştur. Bunları kendimi anlatmak için değil kadın meslektaşlarımın zaten erkeklere ayrılmış alanda varlıklarını tüm güçleriyle hissettirmelerini desteklemek amaçlıdır. Tabi ki şimdiki meslektaşlarımızın karşılaştıkları zorluklar bizlerin 80li yıllarda yaşamış olduklarımızdan çok daha kabul edilebilir düzeydedir.               

Çalışma hayatında özellikle bizim ülkemizde maalesef hala erkek egemen yönetim modellemesi vardır ama mühendislik alanında erkek egemenliğinin az da olsa yumuşatılabilmiş olduğuna tanık olmaktayım. Halbuki keşke kafa yapıları değiştirilebilse ve tüm sektörlerde kadın/erkek ayırımı yapılmaksızın sadece liyakat üzerinden bir çalışma düzeni benimsenebilse….Asla hemcinslerimi savunma amaçlı söylemiyorum ama çalışma hayatında kadının titizliği de yadsınamaz. Ben kadınların çalışma hayatında daha fazla mücadele ederek emeklerinin hor görülmesinin önüne kendi çabaları ile geçebileceklerine inanmaktayım, her şeyi karşı taraftan beklemeyi de uygun bulmamaktayım.

Her alanda kadın / erkek fırsat eşitliğinin sağlandığı, kadınların hayatın her alanında güçlü ve etkin olduğu, emek ve mücadelelerinin karşılığını bulduğu aydınlık ve özgür günlerde yaşamak dileğiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun.

Berrin Yavuz 
Elektrik Mühendisi 




Çiler Ortaç 

Kadınlar günü, dünyada, ülkemizde kadınların maruz kaldığı birçok eşitsizliği konuşmaya, farkındalık yaratmaya zemin hazırladığı için benim çok değer verdiğim günlerden biri.

Geriye bakınca kadınların eşit haklara sahip olmasının üzerinden bu kadar az süre geçtiğine inanmak güç geliyor. Bazı ülkelerde hala eşit haklara sahip değiller, bazen ise kâğıt üzerinde eşit ama gerçeğin hiç de öyle olmadığı durumlarla karşılaşıyoruz.

Kadın cinayetleri, çocuk  gelinler, hala okula gönderilmeyen kız çocukları kısmına girersek bu yazıdan çıkamam.
Ben konuya biraz yakın pencereden, kendimden bakacağım;

Mühendis olmaya karar verdiğimde ailemin verdiği erkek işi tepkisini, okula girdiğimde sınıfın %90’ının erkeklerden oluşmasını, ilk iş için otomasyon PLC programlamayı seçmemi ancak iş görüşmesine 20 erkekle birlikte tek kadın olarak katılıp, sen şantiyelerde yapamazsın diye reddedilişimi, toplantılara müdür olarak gittiğimde yanımdaki erkek çalışanımın patronum sanılmasını, hala toplantılarda genelde tek kadın mühendis olmamdan bahsetmek isterim.

Yine de sınıfımdaki o 90 erkeğin yanında 10 kız daha vardı. Bu sayı her geçen gün artıyor. Firmalar kadın çalışan konusunda pozitif ayrımcılık yapmaya başladılar. Kadın çalışan oranlarını gururla açıkladıklarını görüyorum. Kadın yöneticilerin gün ve gün arttığına şahit oluyorum.

Kâğıt üzerinde herhangi bir engelimiz yok. Diğer engelleri yıkmakta ancak üzerine konuşarak, birbirimizi eğiterek, farkındalık yaratarak gerçekleşecek.

Kadın olmanın zorlukları üzerinde konuştuğumuz birlikte çözüm bulduğumuz, birbirimizi eğittiğimiz bir 8 Mart diliyorum.

Sevgi ile kalın…

Çiler Ortaç
Elektrik Mühendisi 




Ebru Kurucu 

Çocukluğumdan beri, bilim okumak istediğimi biliyordum. Bunun saf bir bilim mi, mühendislik mi yoksa tıp mı olduğunu bilmiyordum. Bir şeyleri çözmeyi seviyordum.  Zor bir matematik problemini çözmeyi seviyordum. Üniversite sınavlarına çok az bir zaman kala gittiğim bir tatil aslında ne yapmak istediğimi fark etmemi sağladı. Dalyan’daki Kaya Mezarlarının gün ışığındaki görkemi, gece olduğunda yerini tamamen zifiri bir karanlığa teslim ediyordu. Aydınlatma yapmalıydım... Böylelikle İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Elektrik Mühendisliği eğitimi aldım.

Elektrik Mühendisliği erkek öğrencilerin ağırlıkta olduğu bir bölümdü ve sonrasında yine erkek egemen bir alanda çalışma hayatıma devam ettim. Böyle bir alanda kariyer yapmanın bir kadın için bazı zorlukları olmakla beraber, tüm meslek gruplarında çalışan kadınlardan çok da farklı zorluklar olmadığını düşünüyorum. Azınlıkta olmak ürkütücü olabilir, bu da kendinizi dışlanmış hissettirebilir ve tam olarak uyum sağlayamamak nedeniyle özgüven eksikliğine yol açabilir. Uygulamalı çalışarak ve sektör hakkında bilgi edinerek sorumluluklarıma dalmanın önemli becerileri geliştirmeme ve güven oluşturmama yardımcı olduğunu öğrendim. Uygulamalı öğrenme, potansiyel zorlukların ve engellerin üstesinden gelmemde büyük ölçüde başarılı olmamı sağladı.  Meslekte ilk yıllarımda birkaç kez işte mücadele ettiğim bir konunun cinsiyetime bağlı olduğunu varsaydım. Ancak erkek meslektaşlarımla konuyu paylaştığımda onların da benzer zorluklarla karşı karşıya olduğunu gördüm.

İş hayatındaki başarı, uzman olduğunuz konuda çok iyi olmanızla paralellik göstermektedir. Kadın mühendis adayları ilgilendikleri alanlarda sürekli kendilerini geliştirmeli, küresel gelişmeleri takip etmeli ve fırsatlara açık olmalıdır. 2022 yılında olmamıza rağmen Mühendis olduğumu söylediğimde bazı insanlar hala şaşırıyor. Ancak bu, farklı bir muamele gördüğüm ya da daha az veya farklı fırsatlara sahip olduğum anlamına gelmiyor. Benim için mühendislik cinsiyete bağlı değil. Tüm bu ilgimin ve tutkumun başka bir kadın tarafından paylaşılamayacağına ve birinin bu alanlardaki yeteneğinin cinsiyetine bağlı olduğuna asla inanmadım. Teknik dersleri öğrenmeyle ilgili zorluklar evrensel bir olgudur, cinsiyetle ilgili değildir. Kültürel olarak, mühendisliğin kadınlara göre olmadığını düşünmeye meyilliyiz. İnsanlar bana kadın mühendis olmanın nasıl bir şey olduğunu sorduklarında ilk olarak 'Kendimi kadın mühendis olarak görmüyorum, sadece mühendis olarak görüyorum!' diyorum. 

Mühendislik, modern yaşamımızın neredeyse her yönüne dokunuyor. Ancak insanlık tarihinin büyük bir bölümünde sektöre tek bir cinsiyet hâkim olmuş. Bugün doğal olarak kabul ettiğimiz teknolojiyi geliştirmede büyük bir rol oynamasına rağmen, kadın mühendisler hala oldukça azınlıkta faaliyet gösteriyor; mühendislik eğitiminde ve mesleğinde önemli ölçüde yetersiz temsil ediliyor. Son yıllarda meslekteki kadınların sayısı gibi, lise sonrası mühendislik programlarına kayıtlı kadınların sayısı da arttı. Yine de kadınların temsilindeki istikrarlı artışa rağmen, mühendislikte erkeklerin sayısı hâlâ kadınlardan çok daha fazla.

Çalışma ortamlarımızın cinsiyetten bağımsız olmasını sağlamak için hala gitmemiz gereken bir yol var. Kadınların bir takımın parçası olabileceklerini ve gelişebileceklerini hissetmeleri önemlidir. İnsan kaynakları ekipleri ve işe alım yöneticileri, kadın adayların dikkate alınmasını sağlayarak sektördeki cinsiyet boşluğunu doldurmada ön saflarda yer alabilir. Ancak birinci adım, daha fazla genç kadının mühendislik alanında eğitim almasını teşvik edebilmektir. Genç kadınların mühendislik hakkında sahip oldukları bilgilerde önemli kavram yanılgılarının düzeltilebilmesi için okullarda mühendislik konusunda kariyer rehberliğinin arttırılması gerekmektedir. Bununla beraber mühendislik eğitimlerinin ve kariyerlerinin farklı aşamalarındaki her yaştan kadınlar bir mentordan yararlanabilir. 

Mühendislik ilerlemek ve gelişmek için çeşitliliğe ihtiyaç duyar. Daha fazla kadının mühendislik yolunu bulmasına yardım ettiğimizde, hem endüstriye hem de topluma yardım etmiş oluruz. 

Ebru Kurucu
Elektrik Mühendisi 




Funda Kartal Arkadakalmaz

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü…

Bu özel gün, ülkemizde her ne kadar bir kutlama tadında, kadınlara hediyelerin alındığı bir gün olarak benimsenmiş olsa da, dünyada anlamı ve önemi çok büyüktür. 

8 Mart, özgürlük ve güzel bir dünya kurmak adına verilen savaşı tanımlayan bir mücadele günüdür.

Tarihte ilk olarak 8 Mart 1957 yılında Amerika’nın Newyork kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini ve çok ağır olan çalışma koşullarını protesto etmek amacıyla greve gitmeleri olarak bilinmekte ve bu grev ile birlikte grev yapan işçi kadınlara polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve ardından fabrikada çıkan yangında işçilerin kurulan barikatlar nedeniyle kaçamamaları sonucunda 120 kadın işçinin ölmesi ile birlikte başlar. 

Birleşmiş Milletler 1975'i "Dünya Kadınlar Yılı" ve 16 Aralık 1977'de de 8 Mart'ı "Dünya Kadınlar Günü" ilan eder. 

Türkiye'de ise; 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Yılı Kongresi" düzenlenmiştir ve bu tarih itibari ile kadınlar günü kutlanmaya başlamıştır. 

8 Mart, çalışan ve üreten emekçi kadınların hak, adalet ve özgürlüklerini elde etme yolunda evrensel sömürüye karşı olan direnişlerinin simgesi olup, insanlığın geleceği yönünde gerçekleştirilen mücadelenin de önemli bir parçasıdır. 

Gelecekte kadınların haklarının yerine, hayatın içindeki varolma biçimlerini konuşulacağı, gururla kutlanacağı ve en önemlisi de kadınların hayatlarıyla ilgili kararların başkalarının insafına bırakılmadığı zamanlara en kısa sürede kavuşmamız dileğiyle…

Funda Kartal Arkadakalmaz
İnşaat Mühendisi 




Füsun İleri 

03.03.2022 tarihinde yaşadığımız küçük bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. İşlerimizde çalıştığımız bir tedarikçimiz uzun bir aradan sonra bizi ziyaret etti. Ben de bu seferki görüşmemizi ekip arkadaşlarım ile yapmak istedim. Tedarikçimiz erkek, karşısında 3 tane bayan (alttaki resim) görünce Amazon kadınları gibisiniz. Füsun hanım dedi. Ben de dedim ki, ben bayan ekiple çalışmayı özellikle tercih ediyorum. Tedarikçimiz de şöyle cevap verdi. Vallahi ben de. Çünkü bayan mühendisler

1) Daha titiz ve daha düzenliler.
2)Daha fazla sorumluluk sahibi oluyorlar.  

Füsun İleri
Elektrik Mühendisi 


Gökçe Göksu 

Toplumda kendine yeten kadınlar yaratabilmek için kadın istihtamının desteklendiği işletmeler istiyoruz…

Gökçe Göksu
Elektronik Mühendisi  




Hanife Gümüş 

8 Mart Güzeldir,

Dünya “Emekçi” Kadınlar Günü’nde yapılan her aktive, yayımlanan her rapor ve hatta içten ya da değil tüm kutlamalar önemli. Önemli çünkü her biri farkındalık için güçlü ya da cılız bir ışık… Hepsine ihtiyacımız var. 

4 Mart 2022’de TÜİK istatistiklerle kadın 2021 raporunu çok yeni yayımladı;

Türkiye nüfusunun %49,9'unu kadınlar, %50,1'ini erkekler oluşturdu. 
•    En az bir eğitim düzeyini tamamlayan kadınların oranı %87,7,
•    Üniversite mezunu kadınların oranı %19,9,
•    15 yaş üzeri kadın istihdam oranı %26,3
•    Yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %65,6,
•    İnternet kullanma oranı %77,5,

Bu ve benzeri veriler katedecek çok yolun olduğunun işareti, bu yüzden her çaba her söylem kıymetli. Hepsini olumlu algılamak itici bir güç.   Kadınların her anlamda sosyal ve ekonomik konumlarının, koşullarının iyileştirilmesi toplam refaha ulaşmanın tek yolu.  

Özellikle son 10 yıldır uluslararası organizasyonlar, devletler, kurumlar, şirketler vb.   Üretkenliğin, çoklu düşüncenin, verimliliğin simgesi olan kadının, yaşamın tüm alanlarına etkin katılımı olmadan gelişmişlik düzeyi yüksek, mutlu toplumlar olmanın çok uzağında kalınacağının farkında. Çeşitlilik, kapsayıcılık, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi kavramların raporlara, politikalara bu denli çok kaynak oluşturmasını başka nasıl açıklayabiliriz.?

Teknolojin hızla değiştirdiği dünyamızda kadının iş gücüne katılımı sadece cinsiyet temelli eşitlik kavramı değil daha derin sosyolojik bir anlam taşır. 

Üretim, yenilenme, estetik, değişim ve yenilikçiliğin adı olan kadınlarımızın hak ettikleri yerde olmaları dileği ile.

Hanife Gümüş 
Elektronik ve Haberleşme Mühendisi 



Mehnur Yılmaz 


Bir günde ve bir gül ile hatırlanmayan, kadınlara karşı yapılan şiddetin, zorbalığın, cinayetlerin olmadığı, yeni ve yapıcı sıfatların bulunduğu cümlelerin arttığı, yaratılan farkındalığın kadınlar ve tüm canlılar için her güne ulaşması umuduyla... Günümüz, her gün!

Mehbur Yılmaz
Mimar




Dr. Nasibe Ünsalan 

Mor ile Siyah

Türk kadınını çok genel ve yüzeysel bir bakış açısıyla mor ile siyah arasına sıkışmış görebiliriz. Kendini uluslararası toplumun bir parçası olarak gören ve bunu hayatının her noktasına yansıtmak isteyen mor ile kendini geleneğin ve inanışın bir parçası olarak gören ve bunu hayatının her noktasına yansıtmak isteyen siyah arasındaki gerilime maruz kalan Türk kadını. 

Ancak kadınlarımıza birey olarak baktığımızda öncelikli sorunlarının bu olmadığını görüyoruz. Toplumuzun temel taşı olarak kadın, tenceresini kaynatmak, çocuklarına iyi bir gelecek hazırlayabilmek, ailesini bir arada ve mutlu tutabilme çabasında. Açıkcası ona bu denli dayatılan bu renkler çok da umurunda değil. Ölürken, hatta öldürülürken bile çocuklarının derdinde. Peki öyleyse sorun ne? Son derece bağımsız, özgür gözüken hatta bu kavramlar için mücadele eden bir kadın, işte çalıştıktan sonra koşarak eve gidip, yemeği hazırladıktan sonra apar topar çamaşırlarla başa çıkmak, çocukların ödevlerine göz atmak derdinde. Tüm bu işler olurken,  özgür ve modern eşi seyrettiği televizyona ara verip, bulaşıkları toplamasına yardım ederken, modern ve çağdaşlıklarına katkıda bulunduğunu düşünüyor olabilir.  Mor ama ne kadar mor. Ya da son derece muhafazakar görünen bir kadın, son derece cesurca kararlarla iş dünyasına atılıp, büyük organizasyonları yönetiyor olabilir. Siyah ne kadar siyah. 

Şablonlara bakmadan, renklere takılmadan,  toplumuzda işleri “erkek gibi “ yapmadan kendimiz olarak var olmaz mıyız?

Sanıyorum özellikle cevap vermemiz gereken soru bu! Ne kadar kadınız? Kendimizi ve kadınlığımızı ne kadar tanıyoruz? Ne istediğimizi, neden hoşlandığımızı, neyi ne kadar yapmak istediğimizi biliyor muyuz? Çalışma hayatımızda ve sosyal çevremizde tüm kadınlığımızla ne kadar kendimiz olabiliyoruz? Bu noktada batının bencilliğine veya doğunun kaderciliğine kapılmadan kendimiz için ama sadece ve sadece kendimiz için bir yol bulmak zorundayız…

Dr. Nasibe Ünsalan
Psikiyatri  Uzmanı




Saadet Nuruilah Güleç 

Merhaba Sevgili Kadın Erkek tüm Mühendisler,

Bugün 8 Mart Dünya kadınlar günü, Aslında neden böyle bir gün var, İnsan olarak Kadın erkek ayırımı ataerkil toplumlarda Kadını görünmez kılmış yüzyıllarca. Öncü hareketler Erkek egemen toplumlarda kadınlar önce toplum tarafından kabul görmemiş; soruşturmalar, hapis cezaları aşağılanmalarla karşılanmışlar. Ama yılmamışlar erkekler dünyasında kendilerine yer açmaya çalışmışlar. Önce hane içinden başlayarak küçük küçük kazanımlarla iş hayatına girmeye başlamışlar, her bir erkekler kulübü direnmiş önce ve sonra kabul etmek zorunda kalmış, işte o öncü mücadeleci kadınlar için, kendimiz için her 8 Mart’ta alanları dolduruyoruz. Bir kere daha o birlikte gücümüzü hissetmek ve haykırmak için meydanlarda toplanıyoruz.

Mühendislik, sanayi toplumlarında ortaya çıkan, gelişmesini ise halen devam ettiren, şekil değiştiren, yeni dünyalar tasarlayan  bir meslek. Bu meslekte tutuculuğa yer yok, yeniliklere açık olmak zorunda yanında kadın çalışana yer açmak zorunda -ki kadınlar her zaman analitik düşünce mekanizmasına sahip olmuşlardır.

Bu mesleği yapmak için okurken başlar mücadelemiz, bir erkek mesleğinde “ne işin var” diye. Staj yeri ararken devam eder her alanda staj yaptırmazlar “sen kadınsın” diye. Ve sonra çalışma hayatına girerken, “en fazla tasarım  yapabileceğinizi” söylerler. Şantiye bir kadın tuvaleti edinmek için bile mücadele etmek gerekir. Çok uluslu firmalar kadın çalışanlarını yönetim kadrolarına dahil etmekte zorlanır görünmez cam tavana çarpar kadın mühendisler, hata yapamaz, özel hayatı olamaz, çocuğu hastalanamaz. 

Bizler mesleklerinde belli kariyerlere sahip kadınlar; öncülerimizin izinden giderek, kendimize yeni alanlar açarak, bizi takip edenlere yol göstererek ilerliyoruz. Erkek meslektaşlarım önce kendi kadınlarınızı, meslektaşlarınızı, bütün kadınları anlayın. Çünkü dünyayı kadınlar kurtaracak. 

Hepimizin Kadınlar günü kutlu olsun ,

Saadet Nuruilah Güleç 
Elektrik Mühendisi





Nuran Erdoğan

Başarmanın, emeğin, mücadele etmenin cinsiyeti olmaz. 

Her insanın mutlaka mücadele dolu bir hikayesi vardır.

Mühendis olmayı, eş olmayı, anne olmayı, anaç olmayı neredeyse 30 yıla yakın iş hayatımla beraber götürebilmek için mücadele eden insanlardan biriyim bende. Çocukluk yıllarından itibaren daha çok erkeklerin bulunduğu alanlarda yer aldım. Gerek sportif alanlar, gerekse de alınan diğer sorumluluklar açısından ailem hiçbir zaman kısıtlama yapmadığı gibi arkamda olduklarını gösterdiler. Bu şekilde özgüven gelişmiş oldu. Ayrımcılığın aslında aile de başladığına da bu vesile ile vurgu yapmak istiyorum.

Kadına verilen pozitif ayrımcılıkta bir ayrımcılıktır diyorum. Bu sen eksiksin bu nedenle sana yarışta önden başlaman için avans veriyorum demek oluyor. Bunu asla kabul etmiyorum.

Bu süreçte öğrendiğim en önemli şey ahlaklı ve çalışkan olmaktır, tecrübelerini paylaşmaktır. Her alanda mücadele etmenin, başarıya inanmanın ve asla pes etmemenin yenilmez bir güç olduğunu gördüm. Öyle bir güç ki bu hangi koşul ve ortamda olursa olsun cinsiyet farklılığı algısını yok ediyor. 

Bu anlamda sürdürülebilirliği nesillere taşıyabilmek belki de iş hayatımızda çokça bahsettiğimiz dünyamızın korunması, global ısınmaya olan etkileri azaltabilmeye yönelik sürdürülebilirlik yöntemlerden çok daha önemli. Önemli olan insanlığın, ahlaki değerlerin sürdürülebilirliğidir. Bir anne olarak bu değerlere sahip üç kız evladı yetiştirebilmenim, meslek hayatımda cinsiyet ayrımcılığını aklımıza dahi getirmeden onlarca kişiye hem teknik hem de insani olarak yol gösterici olabilmenin gururunu yaşıyorum.

Bu vesile ile dünya emekçi kadınlar gününü değil, İnsanlığın Emekçilerinin gününü kutluyorum.

Saygılarımla,
 
Nuran Erdoğan
Elektrik Mühendisi 




Şevval Pazar

Kadın Mühendis Olmak! 

Başta Cinsiyet, Irk ve Vatandaşlık olmak üzere ayrımcılığın hiçbir türünün yapılmaması gerektiğine , yalnızca  iyi olmayı seçen insan ve kötü olmayı seçen insan ayrımının var olduğuna inananlardanım.

Bu nedenle başlığı yazarken bile önce rahatsız oldum, sonra düşündüm ki dünyada çok sayıda insan yukarıdaki ayrımların bir ya da bir kaçına göre diğer insanları sınıflıyor.

Ben de özellikle kadınların azınlıkta olduğu bir meslek ve onun da daha azınlık kısmı olan uygulama ve müteahhitlik gibi erkek egemen bir alanda iş yapmaktayım uzun yıllardır.

Üniversitede yaklaşık Yüzde 6-10 oranında idi sayımız. 

Staj yaptığım santrallerde ise çoğunlukla tek kadın olarak çalıştım. Öyle ki WC’ler bile kadınların varlığı düşünülmeden yapılmıştı. 

Sonrasında Meslek hayatımın büyük bölümünde şantiyelerde çalıştım. Burada da kiminde çok net bir küçümseme ile kiminde de kısmen iyiniyetli de olsa tam bir ayrımcılıkla karşılaştığımı söyleyebilirim.

Eşim de uzun yıllar eşitliği ve insan haklarına saygıyı çok önceleyen kurumsal bir firmada çalıştı. Yıllık toplantılarda çekilmiş olan aile resimlerinde hep dikkatimi çekmiştir çok nadiren tek tük Kadın Yönetici olması ya da çoğunlukla yokluğu.

Oysa dünyanın gelişebilmesinin ve geleceğe umutla bakabilmesinin yolu nüfüsun yaklaşık yarısını oluşturan kadınları yok saymak yerine onların farklılıklarından kazanç sağlamaktan geçiyor.

Bir süre önce tam da bu düşüncemi destekleyecek bir video izledim. Amerika’da 20 yıl önce Finans eğitimi almış bir Türk profesörün hazırlamış olduğu bu güncel videoda, 2007 yılında Amerika’da çıkan bir gazete haberinde 37 yaşındaki bir erkek trader çalışmakta olduğu büyük bir fonun yöneticisinin,  kadınlık hormonu alması yönünde iş sözleşmesine madde konulması için kendisine baskı yaptığını bildirdiği anlatılıyor.

Connecticut  borsasında çalışan 50 kadın ve 50 erkek traderlar arasında Harvard Üniversitesi tarafından yapılan araştırmalarda varılan sonuçlara göre erkek traderlar aceleci davranıp alma ve satma yönünde  hızlı kararlar alarak bazen çok büyük kazançlar elde ediyor bazen de çok büyük kayıplara yol açıyorlar. Bunun yanısıra Kadın traderlarsa planlı ve programlı kararlar alarak piklerde çok büyük kazanç ya da kayıplar elde etmeseler de toplamda daha averajlı kazançlar elde ediyorlar. Her iki grup da zaman zaman hata yapıyor ancak kadınların hatayı düzeltme ihtimalleri daha yüksek.

En fazla kazanç ve en fazla kayıp erkek traderlar arasında olmakla birlikte ortalamada kadın traderların erkek traderlara oranla %1,5 daha başarılı oldukları sonucuna varılmış.

Sonuç olarak geleceğe olumlu bir iz bırakmak istiyorsak kadın ya da erkek, bir insan olarak daha iyi neler yapabileceğimizi sorgulayarak ilerlemek ve tüm insanlığın faydasına davranmak hepimizin çocuklarımıza karşı en önemli görevimizdir.

Şevval Pazar
Elektrik ve Elektronik Mühendisi 




Sibel Sarıgül 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü Birleşmiş Milletlerce tanımlanan bir gün. 

Kutlu olsun...

Özellikle çalıştığımız bu sektörde, 21. yüzılda yaşarken,halen, çok daha  önemi olan bir gün olarak düşünüyorum.

Kadın-Erkek eşitliğinin tüm yayın organlarınca her yerde vurgulandığı bir toplumda, halen aile dinamiklerinde bile çözemediğimiz ve çocuklarımızı kız-erkek ayrımı yaparak, büyüttüğümüz  bir toplum içinde yaşıyoruz. Her zaman kendimi çok şanslı hissetmişimdir ki, çevremde gözlemlediğim ayrımı ailemde görmedim. Sanırım o yüzden meslek olarak Elektrik Mühendisliğini seçtim ve her zaman desteklendim. Evlatlarımı yetiştirirkende bu ayrımı yapmıyorum. Hepimize düşen sorumlulukta burada başlıyor;meslekte, emekte,hayatın her dalında cinsel ayrımın olmadığı sosyal ve hukuksal eşitliğin olduğu bir dünya dileğiyle....

Sibel Sarıgül 
Elektrik Mühendisi 




Simge Zengin Kahraman 

Her geçen gün globalleşen dünyada insan olarak değil de “Kadın” olarak sınıflandırılmak, evde, iş yerinde, sokakta, bu şekilde bir ayrımcılığa uğramak maalesef hala üstesinden tam olarak gelemediğimiz bir mesele. 

Herhangi bir işi kadın veya erkek olmakla alakalı becerilerimizle halledebileceğimizi düşünmek insanoğlunun ilkel çağlarında belki mantığa daha yakın gelebilirdi. Ancak teknolojinin bu kadar içinde, kaynakların her geçen gün bu kadar sınırsızlaştığı bu yüzyılda artık bedensel ve ruhsal yetkinliklerimizi bir kenara bırakmalı daha yaptığımız işe ve onu daha iyi nasıl yapabileceğimize odaklanmalıyız.  

Elbette ki her bireyin kişisel özelliklerinden kaynaklı başarı alanları farklıdır. Ancak bu alanlar cinsiyetlerimize bağlı olarak belirlenmemeli, “Kadın İşi” veya “Erkek İşi” olarak sınıflandırmamalı. Bu yaftalar bizleri cinsiyet ayrımcılığından ve erkek egemen dünyanın fiili güç gösterisinden ve yerimizde saymaktan bir adım uzağa taşıyamaz. Erkekleri bedensel kuvveti, kadınları duygusallıkları ile ölçmeyi artık bir kenara bırakmalıyız. Çünkü mantık, zekâ ve çalışma azmine bağlı güç başarının önünü açıyor ve bunların hiçbirinin de kadın/erkek, fiziken güçlü/güçsüz veya duygusal/sert olmakla bir ilgisi de bulunmuyor. 

Diğer taraftan sanırım bu konuda hiçbir gelişim göstermediğimizi söylemek de büyük haksızlık olur. Henüz tam anlamıyla üstesinden gelmiş sayılmazsak da hayatımızın her ortamında artık kadınların da varlıklarını hissettirmesi, her türlü meslek dalında kadınların da erkeklerle yan yana ve iş birliği içinde olması gerçekten umut verici. Bu konuda belki hayat şartlarının bizi getirdiği noktada kadın demek sadece ev, çocuk, yemek demek değil, aynı zamanda gurur verici bir şekilde çalışmak, kazanmak ve başarılı olmak da demek oldu.

Bu anlamda da dilerim ki iş hayatında karşılaştığımız bu umut verici gelişmeler, kadın-erkek ilişkisinin mutlak olduğu her alanda evde, aile içinde ve kadınların şiddete maruz kaldığı her yerde etkilerini gösterir. İnanıyorum ki kadınlar çalıştıkça, ürettikçe ve kazandıkça bu karanlık zihniyetleri yenecektir… 

Simge Zengin Kahraman
Elektrik Mühendisi




Şennur Kır


* Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. *  Mustafa Kemal Atatürk

Atamızın değerli sözlerinde bahsettiği gibi kadına verilen değerin yaşadığımız zaman diliminde gerçek olması umuduyla.

Hayatta önemli roller alarak üreten,ürettiği ile kendine ve topluma katkı sağlayan emekçi kadınlarımızın hak ettiği değer ve saygıyı görebileceği yarınlarımız olsun.

Tüm emekçi kadınlarımız 8 Mart kadınlar günü kutlu olsun.
                                                                                                     
Şennur Kır
Elektrik Mühendisi 




Zeynep Akkaya 


‘’Kadınlar Günü’’ münasebetiyle; kadın olmak özelikle de çalışan, mühendis bir kadın olmak hakkında düşüncelerim ve özellikle de meslek hayatında karşılaştığım zorluklar pek çok kez soruldu. Bu sorular için yanıtım ise hiç değişmedi; farklılık hissetmedim ve muhtemelen de her iş insanın olduğu kadar   zorluklarla karşılaştım. Bu yanıtıma şaşıran ve hatta inanmayan pek çok göz ile de karşılaştım ve üzüldüm. Kendi cevabımı kalpten sorguladığımda ise kadın ve erkeklere atfedilen farklı özellikleri, rolleri ve statüleri biyolojik olarak belirlemeyen, bunların değişebilir olduğuna inanan bir anlayışa sahip olduğumu gözlemledim ve mutlu oldum.  

Kendime bir soru daha sordum; peki yukarıda bahsettiğim anlayışı nasıl geliştirmiştim? Fark ettim ki geliştirmemiştim o hep orada vardı ben galiba sadece ve sadece ‘’ devreyi tamamladım ‘’. 

Bugün insanın varoluşundan günümüze acaba nerede, ne zaman ve nasıl bu farklılaştırma başladı diye araştırıyorum ve ilk şaşırtıcı öğrenimim ilkel çağlarında toplumların kadın egemen bir yaşam sürmeleridir. Düşünsenize tarih boyunca anaerkil dönemlerden ataerkil dönemlere geçiş yaşamış insanoğlu.  İlk çobanların kadın olmasından, yazıyı ilk bulanın da kadın olduğuna kadar bilgilere ulaştım; tarih kitapları kil tabletleri ilk bulan kişi olarak Sümer’de Tanrıça NİDABA’ ya saygı gösterildiğini yazmaktadır. Tarih ve bilgiler içinde kayboldum …

Sözü çok da uzatmamak lazım; ben araştırmaya okumaya devam ediyorum, yanıtlarımı bulmaya çalışıyorum, gelecekte bir yerlerde dengeyi bulacağımızı düşünüyorum. Sizlere de kendi yanıtlarını bulabildiğiniz sağlıklı, huzurlu ve sevgi dolu günler diliyorum.

Kadınlar gününüz kutlu olsun …

Zeynep Akkaya 
Elektrik Mühendisi 



  
Zübeyde Yazıcı 

8 Mart, aslında emekçi kadınların dramını anmaktır.

İnsan hakları ve eşitlik anlayışında küresel ölçekte kayda değer bir gelişme elde edilebilseydi, 8 Mart sevgililer günü gibi tüketim malzemesi yapılmaz,  kadınların insanlık adına elde ettiği eşitlik kazanımlarını kutlamaya dönüştürmek mümkün olabilirdi...

Hatırlanması ve idrak edilmesi gereken o ki,  8 Mart’ın hazin öyküsüdür; ABD’nin New York kentinde 1857’de 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve gitmesiyle başlar. Ancak demir ökçeli asker, polis ve mafyanın işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın olmak üzere 129 işçi can verir. Olayın unutulmayıp tekrar gündeme gelmesi ilk kez, 26-27 Mayıs 1910′da Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında ortaya atılır ve 8 Mart katliamının kadınlara özgü bir gün olarak anılması kabul edilir.  Katliam tarihinin 8 Mart olarak kutlama şeklinde saptanışı, 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı tarafından olur.İkinci Dünya Savaşı yıllarında bazı ülkelerde kutlanması yasaklansa da, bu vahşet 120 yıl sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından  1977 yılında 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması kararlı grupların çabalarıyla kabul edilir.

Yine de iyimser bir bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle iş dünyasında kadın hareketlerinin giderek arttığı, yükselişte olduğu bir döneme tanıklık ediyoruz. Şimdilik beyaz yakalı, eğitimli, yönetici pozisyonundaki kadınların hem iş dünyasında yükselişini hem de sivil toplum ve meslek örgütleri halinde daha organize olduklarını, ortak akılla hareket ettiklerini daha çok görmeye başladık. Sevindirici olan ise dünyada da yükselen kadın hareketlerini destekleyen erkeklerin de giderek artması. 

Nitekim Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen Sürdürülebilir Kalkınma İlkeleri’nin 17 maddesinden birinin “toplumsal cinsiyet eşitliği” olmasını da önemsemek gerekir. Aksi halde, sadece analık ve eş rolüyle kadınların doğurganlıkları üzerinden siyaset yapılarak toplumun yarısını yok sayan bir anlayışın egemen olduğu bir ülke nasıl kalkınabilir ki?

Zübeyde Yazıcı 
Elektrik Mühendisi 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt