×

17 Ağustos 1999 Depremi Sonrası Yaşadıklarım Bölüm-3


17 Ağustos 1999 Depremi Sonrası Yaşadıklarım
Bölüm-3


Oğuz Güren 
 


19 AĞUSTOS 1999 ve Sonrası

Kendime şaştım, hiç uyanmadan, deliksiz uyumuşum. Dışarı çıkıp, çevreyi dolaşmağa başladım. Müthiş bir sessizlik vardı, sanki bir el değmiş her şeyin yeri değişmiş , her yer karma karışık olmuştu. Ambulans sesleri erkenden yine acı acı ötüyor, siren sesleri korna seslerine karışıyordu. İki günde alışmıştım, artık robot gibi gibiydim, hislerim azalmış,  olanları kanıksamaya başlamıştım. 

TEAŞ Genel Müdür Yrd. Kriz merkezine geldi. Geçmiş olsun dedikten sonra, hemen konuya girdi.TEAŞ açısından durum hiç iyi değildi, her taraftan enerji talepleri geliyor ancak sınırlı olarak ihtiyaca cevap verilebiliyordu. Özellikle Gölcük-Karamürsel den haber alınamıyordu. Çevredeki trafo merkezleri hasarlıydı ancak enerji nakil hatlarında kayda değer bir hasar yoktu ve büyük bir bölümü enerjiliydi.  En çok hasarlı trafo merkezi 380kV’luk Osmanca trafo merkezi idi. Osmanca trafo merkezine enerji verilemediği için bu trafo merkezinden enerji alan  büyük bir kesimde enerjisiz kalmıştı. 

Aklıma hemen 154kV’luk mobil trafolar  geldi. O günlerde Türkiye de 2 adet 25MVA’lık mobil trafo vardı. Biri Konya da ki tarımsal sulamaların ihtiyacı için sürekli tam yükte çalışan 154kV‘luk trafo merkezlerinin yüklerini hafifletmek için konuşlandırılmıştır. Diğer trafo da yine aynı tarımsal sulamaların aşırı enerji talepleri için geçici olarak Şanlıurfa ya tesis edilmişti. Mevsim itibariyle Şanlıurfa da ki tarımsal sulama talepleri sabit trafo merkezlerinden karşılanabilir seviyelere inmişti. Dolayısıyla Şanlıurfa da ki  mobil trafo geçici bir süreliğine (Osmanca TM devreye alınıncaya kadar) Adapazarı’na getirilebilirdi. 

Bu düşüncemi hemen Ankara TEAŞ Genel Müdürüne aktardım ve mobil trafonun nakli için talimat vermesini söyledim. Gn Müdür ilgili Daire Başkanına talimat vereceğini söyledi, ardından ekledi ;Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı  Müsteşar Yrd.ve, TEDAŞ Gn.Md.Vek. ile birlikte 2 saat sonra  Adapazarı’na   helikopterle geleceklerdi , helikoptere inecek bir alan bulunması gerekliydi. 

TOYOTA otomobil fabrikalarındaki helikopter pisti hasarsız ise helikopterin oraya inebilirdi. Hem helikopter pistinin hem de fabrikanın durumunu görmek üzere  yola çıktık. 

Fabrika SEDAŞ a 1.5 km mesafede  olmasına rağmen yolun hem çok dolu oluşu hem de depremden dolayı oluşan çukur ve tümsekler yüzünden tarla gibi olması dolayısıyla 35 dakika da ulaşabildik. Fabrikanın çevre yolunu takip ederek helikopter pistinin kenarına geldik. Ufak tefek beton çatlaklarına rağmen Pist kullanılabilir durumdaydı. O sırada yanımıza Fabrika Genel Müdürü geldi.. Müdür beye fabrikanın depremden nasıl etkilendiğini sordum? Çevre yolları dışında içeride hiçbir hasarın olmadığını “bir tek cıvatanın bile montaj masalarından aşağıya düşmediğini” ancak elektriklerin kesilmesi ve vardiyada çalışanların ailelerini merak etmeleri ve de evlerinin durumlarından dolayı fabrikayı tatil ettiklerini söyledi.

”Nasıl hiçbir hasar olmadı 300 metre ilerideki  Adapazarı nerede ise yerle bir oldu? “ diye sorduğumda. Aldığım cevap şaşırtıcı idi. “Japonlar fabrikanın altını tamamen su deposu haline getirmişler ve her ay bu su tazelenmekte olup aynı zamanda içme suyu olarak kullanılıyormuş .Söz konusu  su ;depremin tüm basınç ve darbe etkisini sönümleyerek fabrikayı korumuştur” dedi. 

Müdürün bu konuşmaları müjde gibi geldi.. Şehrin ihtiyacı olan suyun bir kısmı buradan temin edilebilirdi. Deprem felaketi şehrin tüm alt yapısını felç etmiş  şehirdeki içme suyu şebekesi çok hasarlı olarak kullanılmaz duruma gelmişti. Şehirde içilecek ve kullanılacak 1 gram  su yoktu. 

Bu sırada Müsteşar ve genel müdürleri getiren helikopter fabrika üzerinde bir tur atarak piste indi..- Durumu tüm açıklığı ile anlatarak son bilgileri verdik. Bizi dinledikten sonra “sizler her şeyi yapıyorsunuz teşekkür ederiz” dediler. İstanbul a gitmek üzere vedalaşarak ayrıldılar. Bu ayrılışa en çok biz sevinmiştik, onlarla tekrar dolaşsak hem moralimiz tekrar bozulacak hem de  diğer işlerimiz aksayacaktı.

İzmit’e gitmek üzere; E5 oto yolu (üst geçit bağlantı köprülerinin  anayol üzerine düşmesi nedeniyle) kapalı olduğu için D100 (devlet karayolu)güzergahından yola çıktık. Bir yandan da radyoyu dinliyor, facianın sınırlarının ne kadar büyük olduğunu düşünüyordum. Tüpraş’ta ki yangının devam ediyordu, böyle devam ederse akaryakıt sıkıntısı olacaktı. 


İzmit şehir merkezi de aynı Yalova, Adapazarı gibiydi apartmanların kimi tamamen yıkılmış, kimi yan yatmış, yollar acayip bir şekilde kasisli idi, sanki televizyonda dehşet filmi izliyordum. Ama burada her şey gerçekti. 



Körfez Dağıtım AŞ’nin anabinası burularak yan yatmış ve boşaltılmıştı. Karşısındaki park alanı  deprem kriz merkezi olarak 2-3 çadır kurulmuş  müthiş bir sıcaklıkta herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor, oraya buraya koşuşturup duruyorlardı. 

Körfez AŞ. Genel Müdürü  bitkindi, deprem anından beri hiç uyumamış ve oturmamış sürekli araba ile dolaşmış bir şeyler yapmağa çalışmıştı. “Geçmiş olsun “ dedim. Kısa kısa bilgiler aldım. Sonuç şehir merkezinde durum çok kötü idi. Yeterli sayıda ekip kurup önce 34.5Kv luk şebekeyi kontrol  ederek  sağlam trafolara enerji vermeğe çalışmışlar.Öncelikle aydınlatma hatlarına enerji verilmiş çünkü halkın  biraz moral  bulması gerekiyor. Hastahanelere ve fırınlara da elektrik verilmeğe çalışılıyor.Gölcük çok kötü durumdaydı ,yollar kapalı,telefonlar kesik telsize cevap verilmiyordu. Hemen Tedaş Genel Müdürlüğümüzden ilgili Daire başkanını arayarak Gölcük’e çok sayıda ekip ve malzeme göndermelerini söyledim. Orta Anadoludan ve Doğu Anadoludan ekiplerin Gölcük’e varmak üzere olduğu bilgisini aldım. 


Gölcük’e doğru yola çıktık.Yol çok hasarlı idi ,arabamız 4x4 olmasa yol alamazdık.Etraf tam bir harabeyi andırıyordu.Yol kıyısındaki  binaların çoğu yıkılmış ters dönmüş, burulmuştu. OG enerji hatları da aynı binalar gibiydi sağlam hiçbir şey yoktu.Yolda kurtarma araçları ,ambulanslar, görevli resmi araçlar konvoy halinde  çok yavaş bir şekilde ilerliyorduk. Araçlar sık sık durdurulup kontak kapattırılıyor,derin bir sessizlikten sonra; o acaip ses “kimse var mı! varsa ses ver!”deniyor. Ses duyuldu ise hemen enkazın içine giriliyor ve kurtarma çalışmaları başlıyor eğer ki ses gelmezse; tekrar yavaş yavaş yola devam ediliyordu. Bu kontak kapama işlemi ; o esnada yıkılmış binalarda canlı arama işlemi için  mutlak sessizlik içindi. Bazen bu çalışmalar alkışlarla çığlıklarla karşılanıyor, bazen de ağlamalarla karşılanıyordu. Gölcük şehir merkezine yaklaştıkça yaşanan felaketin boyutları artıyordu. Elektrik direkleri kırılarak yollara düşmüş enerji hatları yolu kesmiş herşey, herşey birbirine karışmıştı.Bu sırada araçların bazıları gidiyor bazıları geliyor tam bir arap saçı. Ambülanslar oraya buraya gidiyor sirenleri çalıştırılmıyordu..Körfezden çıkalı 5 saat olmuştu  20 km.lik yolu tam 5 saatte gelmiştik.
 


Gölcük dağıtım merkezinin üst katında ve yan tarafında hizmet veriliyordu. Binada her taraf toz toprak içerisinde kalmış, küçücük bir serçe kuşu  ,şaşkınca oraya buraya uçuyor,duvarlara ,camlara çarpıyor; kanat sesleri sesliği bozuyordu.Bir iki cam açmamızla serçenin bina dışına uçması bir  oldu. Bir masa bulduk, masa deprem dolayısıyla toz içindeydi. Masayı toparladık, temizledik, tozlu sandalyelerin tozlarını da temizleyerek oturduk.Durumu değerlendirirken masanın bir kenarında masanın sahibine ait olduğunu tahmin ettiğim bir bloknot defter  gözüme ilişti. Defter açık kalmış durumdaydı. Günlük yapılacak teknik  işlerin yazıldığı bir not defteri olduğunu anladım. Sahibinin kim olduğunu hala merak ettiğim not defterinin yazılı olan son sayfası çok ilginç bilgilerle doluydu;”Bir deprem olduğunda  ilk önce  neler yapılacak, hangi hatlar,hangi trafolar, ve dağıtım merkezleri öncelikli olarak enerjilendirileceği sıra sıra ,isim isim  yazıyordu.Bu notlar depremden önceki Cuma günü yazılmış olduğunu  gördüm.  O arkadaşa sanki deprem  malum olmuştu.



Bir an önce  dağıtım merkezine enerji alarak  aydınlatma direklerine enerji vermemiz şehirde pisikolojik rahatlık sağlamamız gerekiyordu. Bu arada da hastane ve fırınlara da enerji sağlanması gerekiyordu.Elimizdeki jeneratörleri öncelikli olarak  fırınlara gönderdik kalan jenaratörlerden de  şehrin merkezindeki sokak lambalarını devreye almak için ekipler çalışmağa başladı. 

Gölcük hakikaten altüst olmuştu. Tüm vatandaşlar dışarıda sokaktaydı. Bütün evler, iş yerleri; ya çok hasarlı veya yıkılmıştı İlgililerle görüşmelerimi yaptıktan sonra. Gölcük’ün sayfiyesi olan Değirmendere deki apartmanlar ve evler çok hasarlıydı. Sanki deniz Gölcük’ün sahil kısmını yutmuş sahil şeridindeki park alanları, yürüyüş yolları  deniz sularının altında kalmış sahil bölümünü aydınlatan direkler yarıya kadar sulara gömülmüştü. Yani deniz seviyesi en az 6-7 metre  yükselmişti. Gölcük merkezinde tekrar mahşeri yaşadım: vinçler, ambülanslar, çığlıklar iniltiler hepsi birbirine karışmış, bir koşuşturmadır gidiyor.
 
Saat 01:00  sıralarında Ankara’yı TEDAŞ Gn Md. Vekilini aradım .Ardından Müsteşar Yrd.’na  bilgi sundum ve Bakanın TEDAŞ Genel Müdürlüğüne acil malzeme alımlarında” ihale şartı aranmaksızın direk satın alma “yetkisi verilmesini istedim  .İşletme bakım daire başkanı’nı da arayarak çok miktarda telsize ihtiyacımızın olduğunu Aselsan ile irtibata geçilerek talebimizi hemen karşılamaları için  gereğini yapmalarını  söyledim. Bu arada sırada Müsteşar Yrd .araya girerek  direk alım yetkisini Bakan M.Cumhur Ersümer’in verdiğini iletti.

Bu arada elektrik malzemeleri üreten fabrikalar, istediğimiz tüm malzemeleri kendi araçlarıyla Yalova ,Adapazarı ve izmit’e  getirerek çok  büyük iyilikler yaptılar ve hiçbir ücret almadılar. 

Artık Ankara’ya dönüş zamanı gelmişti.

Şoförüm aracın  her tarafını yine ilk yardım malzemeleri, şişe suları, çocuk bezleri ile  doldurmuştu İki saat sonra  yangını bir türlü söndürülemeyen  Tüpraş Rafinerisini görebildiğimiz yol kenarına arabamızı yanaştırdık .  Koca  rafineri kara dumanlar içinde! için, için yanıyor, soğutma çalışmaları için sadece pervaneli  bir uçak 45 dakika da bir su döküyor. Tekrar  dönüyor, tekrar döküyor. Ömür törpüsü gibi, anlatırken bile yoruluyorum, olacak gibi değil.

Geceyi Adapazarı’nda geçirdik. Sonraki gün saat 18.00 sıralarında Ankara  Tedaş Genel Müdürlüğü’ ndeydim. Gn.md. ve daire başkanımız ile kısaca görüştüm, zaten sürekli telefonla irtibat kuruyorduk.

Durumum çok kötü idi, rengi siyaha dönüşmek üzere olan kot pantolonum, oldukça kirlenmiş kırmızı renkli bir tişort vardı . Hemen bakanlık katına geçtim. Önce Müsteşar Yrd. makamına gittim. Sekreter hanıma , deprem bölgesinden geldiğimi ve  acilen görüşmem gerektiğini söyledim. Sekreter, telefon ile  geldiğimi söyledi  ama  biraz beklesin demiş . ben 5 dakika zor bekledim . Bekledikce deprem bölgesindeki felaketler gözümün önüne geliyor ,başım dönüyor , gözlerim kararıyor, dudaklarımı ısırmaktan başka bir şey yapamıyordum. Ani bir kararla yerimden kalktım sekretere; “ben Sn. Bakanın makamına çıkıyorum.” diyebildim. Bir üst kata çıktım  Bakan özel kalem müdürünün odasına hışımla girince  şaşırdı ayağa kalktı ve bana sarıldı,”hoş geldin Genel Müdürüm, bu ne hal?” dedi sinirden ve yorgunluktan gözlerimin dolduğunu  hissettim ve koltuğa  kendimi atmışım. Bakan Mustafa Cumhur Ersümer  kameradan benim geldiğimi ve halimi görünce  yerinden kalkıp odasının kapısını açtı “hoş geldin Oğuz !,nasılsın diyerek sarıldı, öpüştük, beni içeri makamına aldı. 1 saat’ten fazla görüştük. Moralim yerine gelmeğe başladı. Kıyafetim için kendisinden özür diledim .Beni şöyle süzdükten sonra”takım elbiseli olarak gelseydin,kızardım.” Dedi ve ekledi deprem bölgesindeki çalışmalara ve yapılanlara TEDAŞ Genel Müdürlüğü nezdinde sana çok teşekkür ederim , tüm arkadaşlarımın gözlerinden öpüyor, başarılar diliyorum”dedi, Sn. Bakana veda ederek makamından ayrıldım.

Dünyada o güne kadar olan depremlerin en büyüklerinden  olan 17 Ağustos depremi sonrasında tüm yurtta kesilen elektriğin  verilmesi için başta Enerji Bakanlığımız olmak üzere TEDAŞ ve TEAŞ  Genel müdürlükleri anında bölgeye intikal etmişler ve hemen çalışmalara başlamışlardır. TEAŞ Genel Müdürlüğü aynı gün saat 08.30 dan itibaren depremde hasar gören trafo merkezlerinin enerji verdiği bölgeler hariç tüm yurdumuza enerji vermiştir. İllerdeki TEDAŞ ekiplerimiz de  insanüstü gayretlerle çalışmışlar, tüm müesseseler tek vücut  olarak deprem bölgesine ekipler göndererek katkıda bulunmuşlardır.

Hasarların tamamen giderilmesi için gerekli malzeme ve araç-gereç ihtiyaçları tespit edilerek deprem bölgesine intikal çalışmaları yapılmıştır. Ayrıca insani yardım faslından yapılması gereken destek hizmetleri yerine getirilmiştir.  Planlı ve özverili çalışmalar  sayesinde deprem bölgesinin elektrifikasyon hizmetleri süratle yerine getirilmiş ve ülke basınında ve dünya basınında yer aldığı üzere, yöre valileri, belediye başkanları ve siyasi otorite yetkilileri teşekkürlerini bildirmişlerdir.

Gelecekte olabilecek depremlerde kullanılmak üzere alınacak malzemelerin ve tedbirlerin tespit edilmesi için; Aralık 1999 tarihinden itibaren Genel Müdürlük Makamında komisyonlar kurulmuştur. Genel Müdür Yardımcılarımız ve Daire Başkanlarımızın tamamının katıldığı toplantılarda, İstanbul ve yöresinde olması muhtemel bir deprem felaketine hazırlıklı olabilmek için alınabilecek tedbirleri ve  hazırlıklar tespit edilmiştir:

Bütün bu olaylardan ders alabilmek ve deprem felaketlerine hazırlıklı olabilmek için deprem sonrası tesislerimizin durumlarını gösteren video çekimleri yapılarak eğitime sunulmuştur.
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt