×

İnsan Odaklı Aydınlatma (HCL)

i-o-a

İnsan Odaklı Aydınlatma (HCL)


Emre Güneş




Son dönemin popüler konusu: “İnsan Odaklı Aydınlatma” (Human Centric Lighting – HCL) kavramına. Bu yazı HCL kavramını tam olarak anlamanızı sağlamaya yetmez. Zaten amacım da bu değil. Ancak bu kavramın ortaya çıkmasında etkili olan birkaç bilimsel bulguyu ise paylaşmak isterim.

Binlerce yıllık evrim sürecince 24 saatlik bir döngü içerisinde yaşadık, yaşıyoruz. 12 saat güneş, 12 saat ay ışığı altında süren bu döngü, tüm vücudumuzun işleyişini de belirliyor. Her birimizde ufak değişimler gösterse de vücudumuz “Sirkadiyen Ritim” denen 23.5 ile 24.65  saat arası döngüler ile çalışıyor. Bu, gündüz aktif olarak çalışmamızı (evrime referans verirsek “avlanmamızı”) ve gece ise dinlenerek vücudumuzu yenilememizi sağlayan/emreden bir döngü.

i-o-a-r1

i-o-a-r2

Bu döngünün çalışması için gözümüzde görsel algı ile herhangi bir ilişkisi bulunmayan, adeta vücut saati gibi çalışan başka bir yapının var olduğunu biliyoruz. Bu yapıya bilginin, ışığı algılamamızı sağlayan cone ve rod’lardan farklı ipRGC (Intrinsically photosensitive Retinal Ganglion Cells) denen hücreler aracılığıyla ulaştığı da yapılan bilimsel araştırmalarda bulundu. Beynin, gelen bu bilgiler ile vücudu yönetirken “melatonin” hormonunu kullandığı düşünülüyor… Çünkü “melatonin” gün içerisinde hiç salgılanmazken, özellikle uyku sırasında yani 24:00 – 08:00 arası maksimum seviyelere ulaşıyor. Melatoninin salgılanması veya salgılanmamasında etkili olan frekans ise 460-480nm yani “mavi” ışık. Ya da içerisinde mavi barındıran bir ışık kaynağı.


i-o-a-r3


i-o-a-r4


Yapılan araştırmalarda; gece vardiyasında çalışan hemşirelerde göğüs kanserine yakalanma oranının %50’den daha fazla olduğu da ortaya çıkan sonuçlar arasında. İşte bu haber ile beraber çember tamamlanmış oldu. Yani ışık ile sağlığımız arasında bir ilişki olduğu hipotezi ortaya atıldı.

i-o-a-r5

Esasında hep beraber 365 gün sürecek eğlenceler düzenlemeliyiz. Çünkü “üvey evlat” aydınlatma belki de ilk defa “dikkate alınmak” için önemli bir argümana sahip. Gelin görün ki bu kavramı bile “pazarlamacı” marifeti ile sulandırıyoruz. Çünkü tüm bu gelişmelere rağmen bilim henüz işini tamamlamadı. Yani ışığın vücudumuza zararlı veya yararlı olabileceği hipotezi doğru ise o zaman da nasıl bir ışığa, ne kadar bir süre ile maruz kalmamız gerektiğini öğrenmeliyiz. Geceleri, yatmadan önce mümkünse çok kısık bir ışıkta zaman geçirerek ya da en azından içerisinde “mavi”ışık baskın olmayan ışık kaynakları kullanarak bu etkiden uzak da kalabilirsiniz. Ayrıca gündüz 12:00 civarı yarım saat kadar güneş ışığına maruz kalmak, yani ufak bir yürüyüş de ritminizi düzene sokabilir. Tüm bunlar henüz araştırılmayı bekleyen konular.


Endüstrimizin kestirme yorumu ise şöyle oldu: Gün ışığı içerisinde bulunan mavi ve kırmızı oranı günün farklı saatlerinde farklı seviyelerde. Bu yüzden de gün ışığı soğuk beyaz ile sıcak beyaz arasında değişiyor yani beyazın farklı tonları ile karşılaşıyoruz. LED ışık kaynaklarıyla da bu etkiyi sağlayabiliriz. Yani “tunable white” (ayarlanabilir beyaz) özelliğine sahip LED armatürler üretebiliriz. Bu durumda biz de beyazın farklı tonlarını kullanarak “İnsan Odaklı Aydınlatma” yapmış oluruz ya da bu tip ürünler “İnsan Odaklı Aydınlatma” ürünleri olur. Keşke konu bu kadar basit olsa...


i-o-a-r6 i-o-a-r7


















,

Bir yandan gün içerisinde değişen bir beyaz tonu, fiziksel olarak değilse de psikolojik olarak hepimize iyi gelebilir. Ancak “Sirkadiyen Ritmimizi” düzene sokacağını söylemek çok zorlama bir ifade. Benim açımdan ise durum halen basit. Tüketici olarak bu kavramları bu kadar derinlemesine bilmenize gerek yok. Yapmanız gereken ise; sadece bugün değil, daha önce de insanı tasarımın ortasına yerleştirmiş, bu kavramlara hakim, konusunda uzman bir aydınlatma tasarımcısı ile çalışmak.

Bir sonraki yazıma kadar ışıkla kalın…
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt