Yöneticiler Neden Koltuklarından Vazgeçemez?

Yöneticiler Neden Koltuklarından Vazgeçemez?
Levent Taşkın
Gerek siyasette, gerek ülke yönetiminde, gerekse özel şirketlerde bir makama oturtulduğunuzda veya bir unvan verilerek size bir koltuk verildiğinde, o koltuğa yapışıp kalma hastalığı çok yaygındır. Kimse o koltuğu kaybetmek istemez. Etik dışı hareketler, mobbing, alt kadroları zayıflatmak, rakip olacak iyi çalışanları elemek, suçu sürekli başkasına atmak, sorumluluk almamak, korku ile yönetmek, yetkinliği yüksek kişilerle çalışmamak, yalakalık vb. gibi birçok davranış ve eylemi o koltuğu korumak için görmemiz mümkündür. Çalışan veya vatandaş mağdur mu olmuş? Zarar mı görmüş? Şirket veya ülkenin prestiji ayaklar altına mı alınmış? Tükürdüğün mü yalanmış? Sözler mi tutulmamış? Suçsuzlar suçlu hale mi gelmiş? Bu konulara pek dikkat edilmediği görülüyor.Çoğu koltuk sahibinin tek umurlarında olan o koltukta kalmaktır. Bu özetlemeye çalıştığım tablo artık ülkemizde hem özel sektörde hem kamuda, hem siyasette, hem de tüzel kişiliklerde ((Şirket, vakıf, dernek, sendika, kooperatif vb.), bir strateji ve trend haline gelmiştir. Normalleştirilmiş gibi görünüyor. Tersini yapanlara da neredeyse liyakatsiz, beceriksiz denecek hale gelinmiştir. Bu yozlaşmanın ülkede ve çalışanlarda mutsuzluğa, çaresizliğe, bunalıma ve kutuplaşmaya yol açtığını üzülerek görmekteyiz.
Bir hikaye ile, bize, yükseldikçe insanların dengesinin nasıl bozulabileceğini ve bu nedenle her seviyede her makam için farklı nitelikte liyakatli insanların olmasının bu dengeyi korumada ne kadar önemli olduğunu anlatmak isterim.
Profesör bir öğrenciyi kürsüye çağırıp;
- Anlat dersi, demiş
Öğrenci başlamış anlatmaya -şimdi kürsünün üstüne çık, devam et öğrenci kürsüye çıkıp devam etmiş.
- Kürsünün üstüne bir sandalye koy, üstüne çık devam et öğrenci denileni yapmış-şimdi sandalye üstüne tabureyi koy, devam et.
Öğrenci artık düşmemek için dengesini kontrol ederek konuştukça dediklerinde tutarsızlıklar başlamış.
Hoca dersi şu sözlerle bitirmiş:
"İnsan yükseldikçe dediklerinde tutarsızlıklar olur, çünkü artık beyin söyleneni değil, bulunan yerden düşmemeyi önceler"
Her makama ait koltukta var olan yetki, güç ve imkânlar, o koltuğun gerektirdiği liyakat, ahlak ve tecrübeyle kontrol altındadır ve faydaya dönüştürülür.
Koltuk veya bir görevi yerine getirmek için tanımlanan makam aslında bir görev tanımı içerir. O koltukta kişiler geçicidir, koltuğun gerektirdiği görev tanımına uygun yetkinliklere sahip kişiler o koltuklarda oturduğunda, liyakat önemsenmiş ve doğru tercihlerle koltuğa yetkin kişiler oturmuş olur. Koltukta oturan veya atanarak oturtulan kişilerin yetkinliği o koltuğun gerektirdiği görev ve nitelikleri karşılamıyorsa, o kişinin o koltukta tutunması zordur. Bu fark edildiğinde o koltuktan alınması gerekir. Ancak ülkemizde tam tersine koltuklara yetkinliği zayıf ve söyleneni yapacak kişiler özellikle oturtulduğu için kişilerin yetkin olmaması sonucu birçok huzursuzluk, yolsuzluk, başarısızlık ve zarar oluşmaktadır. Bilimden, teknolojiden ve akıldan uzaklaşıyoruz.
Bir hikaye ile, bize, yükseldikçe insanların dengesinin nasıl bozulabileceğini ve bu nedenle her seviyede her makam için farklı nitelikte liyakatli insanların olmasının bu dengeyi korumada ne kadar önemli olduğunu anlatmak isterim.
Profesör bir öğrenciyi kürsüye çağırıp;
- Anlat dersi, demiş
Öğrenci başlamış anlatmaya -şimdi kürsünün üstüne çık, devam et öğrenci kürsüye çıkıp devam etmiş.
- Kürsünün üstüne bir sandalye koy, üstüne çık devam et öğrenci denileni yapmış-şimdi sandalye üstüne tabureyi koy, devam et.
Öğrenci artık düşmemek için dengesini kontrol ederek konuştukça dediklerinde tutarsızlıklar başlamış.
Hoca dersi şu sözlerle bitirmiş:
"İnsan yükseldikçe dediklerinde tutarsızlıklar olur, çünkü artık beyin söyleneni değil, bulunan yerden düşmemeyi önceler"
Her makama ait koltukta var olan yetki, güç ve imkânlar, o koltuğun gerektirdiği liyakat, ahlak ve tecrübeyle kontrol altındadır ve faydaya dönüştürülür.
Koltuk veya bir görevi yerine getirmek için tanımlanan makam aslında bir görev tanımı içerir. O koltukta kişiler geçicidir, koltuğun gerektirdiği görev tanımına uygun yetkinliklere sahip kişiler o koltuklarda oturduğunda, liyakat önemsenmiş ve doğru tercihlerle koltuğa yetkin kişiler oturmuş olur. Koltukta oturan veya atanarak oturtulan kişilerin yetkinliği o koltuğun gerektirdiği görev ve nitelikleri karşılamıyorsa, o kişinin o koltukta tutunması zordur. Bu fark edildiğinde o koltuktan alınması gerekir. Ancak ülkemizde tam tersine koltuklara yetkinliği zayıf ve söyleneni yapacak kişiler özellikle oturtulduğu için kişilerin yetkin olmaması sonucu birçok huzursuzluk, yolsuzluk, başarısızlık ve zarar oluşmaktadır. Bilimden, teknolojiden ve akıldan uzaklaşıyoruz.
.png)
Koltuğa atanmış veya oturmuş kişilerin yetkinliği, o koltuğun görev tanımı için yeterli ise zaten başarı kaçınılmazdır. Bu kişiler başarılı oldukça belirli bir zaman sonrası artık o koltuğunda üzerinde başka görev tanımı gerektiren bir üst yetkinliğe geçmelidirler. Böylece tecrübesi ve yetkinliği ile liyakat sağlanırken kişinin de motivasyonu ve daha fazla sorumluluk alarak katkısı üst düzeye çıkarılmış olur.
Bizde sorun; bazı yetkinliği zayıf ve bilerek biat etmesi istendiği için koltuğa oturtulmuş veya atanmış kişilerinde, yetkinliği nedeniyle o makamdaki koltuğu elde eden kişilerinde farklı nedenlerden dolayı bir güç zehirlenmesine girmesidir. Siyasette, kamuda ve özel sektörde makama ait koltuk, görev tanımını yerine getirilecek yetkinlik ve sorumluluktan çok sizi oraya taşıyanlara hizmet etme ve onlara minnet sunma yeri durumuna gelmiştir. Bunun dışında koltuk, sahip olduğu yetkiler nedeniyle de bir güçtür, bir tanınma ve bir kabul görme yeridir. Kimse bu gücü bırakmaz ve o gücü devretmek istemez. Oysa o güç koltuğundur, kişilere ait değildir. O göreve gelecek herkes o gücü ve imkânı şirketinin, kamunun veya ülkesinin gelişimi için, etik ve ahlaki kurallar çerçevesinde, denetlenebilir şekilde kullanmakla yükümlüdür. Çıkar elde etmek, kendi egosunu tatmin etmek veya sonsuza kadar kabul görmek için o koltuğa tutunmak sadece kişisel çıkarlarını her şeyin önünde tutan bencil, egoist ve kötü niyetli kişilerin davranış biçimidir. Bilgi, olgunluk ve tecrübeyle oturduğu koltuğu dolduramayan atanmış yöneticiler, o koltuğun gerekli yetkinliklerini üzerlerinde taşıyamadığı için bu eksikliklerini koltuktan aldığı gücü baskı aracı olarak kullanarak kapatmaya başlarlar.
Yöneticin çoğunda da, güç arttıkça olumsuz tutum ve davranışlar, saygısızca hareket etme eğilimi, karşısındakini dinlememe ve önemsememe, koltuğunun yetkisini kötü amaçlı veya kendi çıkarı için kullanım da artıyor. Egosu yükselir ve zayıflıklarını yüksek ego, korku ve biatla kapatmaya çalışır. Kontrolsüz ego ve buna bağlı güç uygulama hiçbir zaman doymak bilmez. Her zaman büyümek, daha fazla beslenmek, tüm dünyayı yutmak ister.
Liyakat bu nedenle çok önemli bir unsurdur ve yöneticilikte liyakat ile etiklik en çok aranması gereken özelliklerdir.
Güç sahibi olmak ve bu gücü kendi çıkarları için kullanmak sadece demokrasiden yoksun, denetimin yapılmadığı ve yasaların uygulanmadığı geri kalmış ülkelerde mümkündür. Bu tür ülkelerde kutuplaşmaların, bencilliğin, yolsuzluğun, adaletsizliğin ve insan hakları ihlalinin varlığı toplumu zayıf, mutsuz ve fakir hale getirir. Olması gereken, sahip olduğumuz mevki veya yönetsellik gücünü ülke veya şirket gelişimi için nitelikli kadrolarla çalışmak amaçlı kullanmaktır. Makamlardaki koltukların gücü ve yetkisi orada tutunarak sizden daha iyilerin önünü kapatmak ve kendi çıkarların için o gücü kullanmaya devam etmek için kullanıldığı sürece bizim kalkınmamız ve adil bir toplum olmamız mümkün değildir. Makam koltukları liyakatli kişilerin atanması ile adaletli, güven duyulan, bilgiye dayalı, şeffaflığı önde tutan ve denetlenebilir bir yapıya dönüşmediği sürece ne şirketlerin ne de ülkemizin çağı yakalaması mümkün olmayacaktır.
.png)
Paylaş:
SON YAZILAR

Yöneticinin Kuralları...
25 Nisan 2025

Organik-YZ Savaşında T-İnsan Olmak...
25 Nisan 2025

Karikatürlerle Felsefe Bölüm-13
26 Nisan 2025
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!