×

Yeni Zelanda: Uzun Beyaz Bulutlar Ülkesi

 

Yeni Zelanda: Uzun Beyaz Bulutlar Ülkesi 

Ömer Özgür Bozkurt 


 
2018 ortalarında Türkiye’deki işimden istifa edip, eşyalarımı sattım ve sırt çantamı hazırlayıp, yollara düştüm. İlk hedefim Orta Asya üzerinden Güney Doğu Asya ülkeleri ve 10 ay yaşama fırsatı bulacağım Yeni Zelanda oldu. 

“Neden Yeni Zelanda?” diye soranlarınız olacaktır. Çocuk yaşlarımda bir dergide Yeni Zelanda’da bir yat limanı görmüştüm ve uzun yıllar uzak olması dışına hiç bir şey bilmiyordum. Üzerine geçtiğimiz yıllardaki araştırmalarım ve farklı deneyimler elde etme arzumla, kararımı verdim ve hazırlıklarımı yapıp, yollara düştüm. Bu arada toprağı bol olsun babannem, ben giderken herkese Dünya’nın sonuna gittiğimi anlatıyordu. Hakikaten o kadar uzaktı, yaklaşık 25 saat hava kalıyorsunuz.  

Hemen sizlerle ülke hakkında bazı bilgiler paylaşayım. “Aotearoa”, Yeni Zelanda’nın Maori dilindeki ismi. Anlamı ise “Uzun Beyaz Bulutlar Ülkesi” olarak çevriliyor. Yeni Zelanda, Pasifik Okyanusu’nda Kuzey ve Güney olmak üzere iki adadan oluşan bir ülke. Yıllar önce Pasifik adalarından gelen Maori kabilelerinin keşfetmesiyle yaşam başlamış ve şuanda da nüfusun dörtte birini Maori toplumu oluşturuyor.


Bunun yanında bir çok farklı ülkeden bireyler görmek mümkün. Para birimi, Yeni Zelanda doları ve ülke ekonomisi, tarım, hayvancılık, eğitim, turizm gibi dinamiklere bağlı olup, ortalamanın oldukça üstünde yaşam standartlarına sahip. Ülke nüfusuna gelecek olursak, 5 milyon civarında olduğunu söylemek mümkün. Maori dili ise ilginçtir. Türkçe gibi genel olarak yazıldığı gibi okunması benim adıma telaffüzda kolaylık sağladı. Ayrıca Yeni Zelanda’nın İngilizce ve işaret dili dışında Maori dili de resmi dilleri arasında. Unutmadan Yeni Zelanda’da yaşayanlara “Kiwi” deniliyor. “Kiwi” meyvesi ve top gibi enteresan görünüşe sahip “Kiwi” kuşu da ülkenin sembolleri arasında. 

İlk Haftalarım

Gelelim benim heyecanlı gezime. Bu yazımın çok uzamaması için başımdan geçen önemli olayları yazacağım. İlk olarak Auckland’a ulaştım.





Hiç vakit kaybetmeden, önceden iletişime geçtiğim ve beni misafir etmeyi kabul eden Türk ailenin bulunduğu şehir, Gisbourne’e doğru yola çıktım.


Eğer sırt çantalı gezginseniz, bir gün bile daha az para harcamanız, daha fazla gezmeniz demektir. İlk haftalarımı Yüksel abi ve ailesinin misafirperverliği ile geçirdim. Burası Yeni Zelanda’nın doğusunda, Güneş’in ilk doğduğu noktalardan biri. Sonra başkent Wellington’a geçtim. Benim gibi Elektrik Mühendisi olan Semih abi ve ailesi bekliyordu. Bir kaç hafta da burada yerel yaşamı deneyimledim. En önemli ilginç deneyimlerinden biri uzun namlulu silahla 800 metreden atış yapmayı öğrenip, ilk seferde hedefi tam ortadan vurmam oldu.



Ee eğitmenim Yeni Zelanda şampiyonu olunca çok da zor olmadı. Tabiki acemi şansı deyip, uzaklaştım. Başkentte bulunduğum sırada Çanakkale Savaşı’nın 100.Yıl anısına bir müze açmışlardı. Hayatımda en çok etkilendiğim müzelerden biri oldu. Bal mumu heykeller 5/1 oranında büyütülmüş ve tarih tamamen objektif işlenmiş. Atatürk’ün de içinde bulunduğu içerikler için ise gurur duydum. İçeriği oluşturanlara saygılar. (Çanakkale Savaşı Müzesi) Aklımdan gezmeye başlamayı çıkaramıyordum. İlerleyen günlerde içinde yaşayabileceğim bir araba aldım ve yollara düşme planlarımı gerçekleştirmeme çok az kaldı. Doğru okudunuz, Yeni Zelanda’da geçirdiğim 10 ayın büyük bölümünü arabamda yaşayarak tamamlayacaktım. (Camper Van Klasörü) Arka koltukları katlanabilen bir aracın içini yaşamaya uygun hale getirip, gezdiğim yerlerde ihtiyaçlarımı bu şekilde gidermenin fena fikir olmadığını hatta beni heyecanlandırdığını söylemeden edemeyeceğim. Hem daha ekonomik oldu, hem de hayallerimden birini daha gerçekleştirmiş oldum. 



Te Kaha

Arabamla gezimde ilk ulaştığım lokasyon, Te Kaha, Maori Köyü oldu. Amacım hem Maori kültürünü deneyimleyip, hem de gezim için bir miktar para biriktireceğim bir yer bulmaktı. Arayışım sırasında Te Kaha’yı buldum ve köyün lideri ile iletişime geçip, 10 saatlik bir yolculukla köye ulaştım.



Köyde telefon çekmiyor, küçük bir bakkal dışında alışveriş yapabileceğiniz bir yer yok, benzin istasyonu da yok. Fakat bir yanınız okyanus, diğer yanınız orman ve inanılmaz güzellike bir doğanın içindesiniz.



Benim gibi gezginlerin de burada bulunmasına çok sevindim ve biz geldiğimiz için, geleneksel Maori “Powhiri”, yani hoşgeldin etkinliği organize edildi.



Burada kutsal saydıkları şeylerden bahedip, bizlere kültürlerini anlattılar ve gün sonunda “Hongi” yani burun selamı ile göz göze gelerek güven tazeledik. Sonrasında ise çoğu kişinin bildiği “Kapa Haka” dansını icra ettiler bizim için ve “Hangi” isminde közde geyik eti ve sebzelerle yapılan geleneksel yemeklerinden sundular.



.

Üzerine de Pavlova isimli bir tür tatlı eşlik etti.






Maoriler bana kalırsa, bir çok yönüyle eski Türklere benziyor. Özgürlükçü, savaşçı ama bir o kadar da yufka yürekli bir topluluk, hatayı kolay affetmemekle birlikte, hayatta kalma yetileri çok gelişmiş. Doğanın onlara herşeyi sunduğunu düşünüyorlar ve bunun için de doğaya saygılılar. Kendi bahçelerinde sebze ve meyve üretip, geyik avı ve balık tutmakla yaşamlarını sürdürebileceklerini çok iyi biliyorlar. Aslında sistemin ne çok içindeler ne de inanılmaz dışında. Aile bağları çok güçlü, ihtiyaç olduğunda herkes birbirine yardımcı oluyor ve akşam misafirliklerine aynı bizler gibi eli boş gitmiyorlar. Ek olarak başka dikkat çeken konu ise dövmeleri.






Hepsinin ayrı bir anlamı ve hikayesi mevcut. 10 yıl önceye kadar yüze yapılan dövme sadece köy liderlerinde bulunurmuş ve her köyün liderinin atalarından gelen sembollerle devam edermiş ve yasalarla korunuyormuş. Fakat artık yasal olarak herkes yaptırabiliyor ve çok bir anlam ifade etmiyor. Bu köyde 2 aydan fazla zaman geçirdim.






Başta köyün lideri Hoani olmak üzere, tüm köye sevgiler gönderiyorum. İnanılmaz bir deneyimdi. 




Tauranga

Tekrar yollara düştüm. 3-4 saat mesafedeki Tauranga şehri yakınlarına kamp atarak devam ettim ve burada Türk-yabancı bir grupla buluşup, önceki yaşamımda hep karşı çıktığım vegan yani bitkisel beslenmeyle tanıştım. Bu konuda en çok Paul, Caner, Selin ve Zoe etkili oldu. İyiki de oldu diyorum. Hem sağlıklı, hem çevreci, hem de etik bir hayata başlangıç noktam burasıydı. Tabi ben boş durur muyum? Hemen kolları sıvadım ve üniversite zamanlarımda olduğu gibi, bu grubun annesi rolünü üstlenerek çocuklarıma Ayten ile birlikte gözleme yaptım.



Ve tabiki kabaklı ve türlü içeriği olan. Üzerine tahinli cevizli bal kabağı tatlısı da çok hoş gitmedi diyemem.



Haa bu arada “Homestay” konseptiyle Kiribatili Ton ve ailesinin bahçesinde yaşadık burada bulunduğum süreçte. Haftalık 20 dolar karşılığında, evin, mutfak, duş ve tuvalet imkanlarından yararlanıp, gece yatmaya arabamıza gidiyorduk. Bence oldukça ekonomik bir konaklama yöntemi ve Yeni Zelanda’da oldukça yaygın. 



Tauranga civarlarındayken bir başka içimi pır pır eden olayı paylaşacağım sizlerle. Ben çoğumuz gibi  Çanakkale’de şehit vermiş bir ailenin torunuyum ve Yeni Zelanda’da Çanakkale’yi bizim açımızdan elimden geldiğince anlattım. Bir gün de Çanakkale Türküsü’nü çalmak için bir ortam oluştu ve barda tarihini de anlatarak, söyleme fırsatı buldum. Herkesin sonrasında bana sarılıp, o günler geride kaldı, bizler çok iyi dostuz! demelerini unutamıyorum. Hatta bir kaç küçük hediye vermişlerdi hala saklıyorum. (Gezi Klasörü-Çanakkale Türküsü) 


Video için: https://www.youtube.com/watch?v=ekanevlVqyQ

Benim için yol görünmeye başlamıştı. Bir miktar daha para biriktirdim ve artık yeni şeyler keşfetmem gerektiğini hissediyordum. Tabi yalnız olunca bazen yollar uzun geliyor. Kendime kivi ağacının dalından bir maskot yaptım ve adını, Yeni Zelandalı’ların çok kullandığı “Sweet as” koydum. Artık onunla gezecektim.


Tongariro Alpine Crossing

Burası Yüzüklerin Efendisi filmiyle anılan yaklaşık 22km tırmanış ve iniş şeklinde bir geçit.İrtifa yükseldikçe üşüyorsunuz ve karlar sarıyor etrafınızı. Diğer taraftan filmin çekildiği doğal alanla, film karelerini gözünüzün önüne getiriyorsunuz. İnanılmaz keyif verici gün boyu bir yürüyüş. Orta-zor bir parkurdu diyebilirim. Ama kendinize güvenmiyorsanız, baştan uyarayım acil aramalar dışında telefon çekmiyor ve dönmek için yürümekten başka çareniz yok. 




Taranaki Volkanik Dağı 

Bu nokta büyüleyici yansımasıyla meşhur bir yer. Bu kareyi yakalamak için yaklaşık 10 saat havanın açılmasını ve rüzgarın kesilmesini bekledim. Akabinde fotoğrafçı arkadaşlar edinip, sabaha kadar samanyolu galaksisi çekimi yaptık. 



Güney Ada’ya Geçiş

Kuzey Ada’daki gezimin bazı önemli kısımlarını anlattım. Şimdi ise Güney Ada kısmına geldi. Daha az insan nüfusuna sahip olmasının yanında daha çok doğal güzellerin olduğu bir yer burası.



Gezime “Great Walk” yani 3-4 günlük uzun yürüyüşlerle başladım.




Akabinde “Arthur’s Pass” geçidine gittim. Tabi Yeni Zelanda doğal güzellikleri ve adım başı yürüyüş parkuru olan bir ülke ama burası benim için çok özel.




Burada Tauranga’da sizlere bahsettiğim Paul ve Selin’in iletişim bilgilerini verdiği, yaşça benden büyük olmasının yanında, gönlü de o denli büyük olan Wayne’i ziyaret ettim. Kendisinin ilginç bir özelliği var. Yeni Zelanda’ya özgü “Kea” türü kuşları çocukları gibi her gün besliyor, sayıyor ve bakımlarını yapıyor. Dünyanın en zeki kuşları olduğunu söylüyor ve her sabah 5’te uyanıp onlarla ilgileniyor. Zaten uyanmazsa, günün ilk ışıklarıyla onlar çatıya gelip, gürültü çıkarmaya başlıyorlar. Çok meraklılar ve tereyağına bayılıyorlar. Kimseye söylemeyin ama doğadaki hayvanları beslemek yasak Yeni Zelanda’da. Ama neyseki Wayne avukat, kendi söküğünü diker herhalde. 




Yol üstünde daha önce karşılaşmadığım salyangoz, penguen, kivi kuşu, deniz aslanı çıkabileceğini belirten tabelalar yeni şeyler keşfetmek için doğru yönde olduğumu söyler gibi, hevesle yoluma devam ettim. 





Görkemli Mt.Cook ve eteklerinde bulunan göller bölgesine vardım. Buzulların erimesiyle ve mineral dolu buz mavisi göllerin yanında, lavanta bahçeleri ile Salda ve Keçiborlu bölgesini anımsattı hemen bana. 



Ayrıca milyonlarca koyunun yaşadığı bu ülkede merinos tipi koyunlarla da çok iyi dost oldum. Güney Ada’nın en uç noktasına geldiğimde Güney Kutbu’na ne kadar yakın olduğumu hatırlatırcasına, iklim değişti ve koyunlarla oyun oynayıp, ısındım.  







Zaman zaman diğer gezginlerle tanışıp, gezilerime devam ettiğim dönemler oldu. Mesela Singapur’dan Sha’dan Singapur gezimde bahsetmiştim. Güzel dostluklar yaşadım. Başka gezi yazılarımda veya gezilerde buluşmak dileğiyle..

Güncel gezilerim için instagram hesabımdan takip edebilirsiniz.. 

www.instagram.com/ozgurgezenkekhamuru/  
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt