×

Neopozitivizm Karikatürlü Felsefe Notları Bölüm-9


Neopozitivizm Karikatürlü Felsefe Notları
Bölüm-9
Kurt Gödel (teorileri) Bölüm:2


Hazırlayan ve  Derleyen:  Erdemir Toykan
 

Turing Test

Difference: Fark etmek           
Congratulations: Tebrikler
Created: Yaratmak                
Intelligent: Akıllı
Conscious: Bilinçli                 
Grant: Hibe, bağış
Far behind: Çok geride

Turing Tests and Other Things of  That Nature







Turing Test: Turing testinin amacı, bir makinenin düşünebildiğini söyleyebilmenin mantıksal olarak mümkün olup olmadığıdır. Turing testine göre makine, gönüllü bir insanla birlikte, sorgulayıcının görüş alanının dışında bir yere saklanır. Sorgulayıcı yalnız soru sormak suretiyle hangisinin insan hangisinin bilgisayar olduğunu saptamaya çalışır. Sorgulayıcının soruları ve daha önemlisi aldığı yanıtlar, tamamen ses gizlenerek, yani ya bir klavye sisteminde yazılarak veya bir ekranda gösterilerek verilir. Sorgulayıcıya bu soru-cevap oturumunda elde edilen bilgiler dışında her iki taraf hakkında hiçbir bilgi verilmez. Dizi halinde tekrarlanan testler sonucunda sorgulayıcı, tutarlı bir şekilde insanı saptayamadığı takdirde makine Turing testini geçmiş sayılır (Vikipedi)



İngilizce Metin:                

The Turing Test is a test designed to test a machine's ability  to think. A human submits (questions to the machine, and it answers (usually in written form). If the person cannot distinguish between it, and a person answering, the machine is said to be intelligent. Turing himself never claimed  this test whether the machine was ‘’conscious’’, but some people believe that anyway.

İngilizce sözcüklerin Türkçe diline çevrilmiş olarak İngilizce metin:

The Turing Test is a test designed to test a machine's ability (kabiliyet) to think. A human submits (sunmak) questions to the machine, and it answers (usually in written form (yazılı olarak)). If the person cannot distinguish (ayırt etmek) between it, and a person answering, the machine is said to be intelligent. Turing himself never claimed (iddia) this test whether the machine was ‘’conscious’’ (bilinçli), but some people believe (inanmak) that anyway.

Kurt Gödel (Viyana Çevresi)

Mantıksal pozitivizm bazen ‘’mantıksal deneycilik’’ ya da ‘’radikal deneycilik’’ olarak bahsedilir. David Hume (1711-1776) görüşleriyle örneklendirilen geleneksel deneycilik bilginin sınırlarını çizmeğe çalışıyordu. Bir taraftan, a priori akıl yürütmeyle cevaplandırılacak türde sorular vardı ve Hume ‘a göre bu tür soruların ontolojik önemi yoktu. Dünyanın gerçekte ne olduğuna dair bilgi vermeyen yalnızca kavramsal doğrulardı ve sadece kavramlar arasındaki soyut ilişkileri yansıtıyorlardı.  A priori akıl yeteneği, kavramlarımızın bir diğeriyle nasıl bir ilişkisi olduğunu anlatabilir, fakat kavramların ötesinde dünyanın neye benzediğini anlatamaz. Bu tip bilgi için dünyayla deneyimsel türden bir iletişime geçmemiz gerekir. Uzakta bir Tanrı-deneyimin ötesinde- var olabilir, fakat asla bunu biz bilemeyeceğiz.



Mantıksal pozitivistler deneysel bilgi kuramını anlam kuralına dönüştürdü. Pozitivist kuramı ‘’anlamlığın doğrulayıcı şartı’’ olarak adlandırılır ve deneysel bilinebilirlik sınırlarının, anlamlığın sınırlarını çizdiği gerçeğini yasallaştırır. Bilinebilirliğin sınırları anlamlığın sınırlarıyla büsbütün aynıdır. Anlamlılık şartları doğrulanabilirlik şartıyla tıpa tıp aynıysa açıkça ifade edilebilir. Tanrı vardır ya da yoktur gibi varsayımsal cevapların ikisi de önermesi aldatmacadır. Yirminci yüzyılda psikolojide uzun yıllar üstünlüğünü sürdüren davranışçı ekol, uyaran ve tepki gözlemlenebilirliğine indirgenemeyen tüm psikolojik terimlerin anlamsız olduğunu ilan etti.

Çevredeki kişilerin ilgileri ve fikirleri bakımından aralarında ayrılıklar vardı. Rudolf Carnap (Gottlob Frege’den etkilenmişti. (1848-1925)) ‘’ özellikle biçimsel mantık problemleri ve yöntemlerine’’ ilgi duyuyordu. Her sorunun teknik alana indirgendiğini görmekten mutluluk duyuyordu ve indirgenmeye dirençli olanları da anlamsız buluyordu. Carnap’ın yüzünden ‘’neredeyse içtenlik ve dürüstlük aktığı’’ söyleniyordu. 




Otto Neurath çevreyi politik yönlere doğru itti. Carnap’ın içe dönük, Neurath’ın dışa dönük politik ütopyacılık eğilimleri vardı. Neurath imzalarını bir fil resmiyle atıyordu. Hans Reichenbach (daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi sevgili hocamız Teo Grünberg’i bence ona borçluyuz) etrafında toplanmış ‘’Berlin grubu’’ vardı. Olga Neurath Survey of Symbolic Logic adlı eserinde sembolik mantığa en önemli katkı olarak değerlendirildi. Olga Hans Hahn’la evlendi. Alman Gotlob Frege ve Bertrand Russell’ın matematiksel mantık üzerine yaptığı çalışmalar Çevre üzerinde hayranlık uyandırmıştı. Frederich Waismann, Herbert Feigl, Karl Menger çevreye katılanlar arasındaydı.   Anglo-Amerikan analitik felsefecisi Willard van Orman Quiene, Alman Carl Hempel, Polonyalı Alfred Tarski, İngiliz Alfred Jules Ayer katılımları onurlandırıyorlardı. Schlick ‘’her şeyin ölçüsünün insan olduğunu’’ ‘’insanın he şeye erişebileceğini ‘’ beyan ediyordu. İlkece ölçüye, deneysel işlemlere elverişli olmayan herhangi bir soru hiçbir şekilde soru değildir. İlk olarak Auguste Comte (1798-1857) ve Herbert Spencer’ın fikirleri uygulandı (1820-1903). Viyanalı Ernest Mach (1838-1916) tüm anlamlı önermelerin pozitivizm adına algı izlenimleri yapısına indirgenebilir olmasını istemişti.  Pozitivistler olayların eşzamanlığını kavramını ışık hızı açısından yeniden tanımlanmasından esinlendiler. Mantıksal pozitivistler matematiğin de aynı mantık gibi betimleyici bir içerikten yoksun olduğuna inanıyordu. Matematiğin sözdizimsel doğası görüşü-herhangi betimleyici içeriğinin olmayışı- tam olarak ‘’mantıksal pozitivizm ‘’ olarak ifade edildi.

Wittgenstein’ın güçlü kişiliği ve felsefeye karşı devrimsel tavrı Anglo-Amerikan felsefesini bir dönüşüme uğrattı. Cambridge filozofları ve felsefe öğrencilerin tıpkı Russell gibi Wittgenstein’ıın  da haklı olduğunu hissetmeleri için tam ne dediğini anlamaları gerekmiyordu. Wittgenstein çoğunlukla Cambridge’deki meslektaşlarını ve öğrencilerin kendisini anlamadığından şikayet ediyordu. Viyanalı pozitivistler ortak bir çalışmayla, Wittgenstein’dan ayrılarak eseri Tractatus’u   incelemeye başladılar. 



Bu eser aradıklarını yeni, arınmış temelleri kesin olarak açığa çıkardığını düşünüyordu.  Matematik ve mantığın doğrularını betimsel herhangi bir içerikten yoksun totolojilere indirgeyerek açıkladığına inanıyorlardı. ‘’Önermeler söyledikleri şeyi gösterir: Totoloji ve çelişkiler hiçbir şeyi söylemediği gibi’’. ‘’Bir totoloji koşulsuz olarak doğru olduğundan doğruluk koşulu yoktur ve bir çelişki hiçbir koşulda doğru değildir’’. Matematik mantık yöntemidir. Matematiğin de hiçbir şey söylemediğini, betimsel bir içeriğinin olmadığını, çünkü denklemlerle ifade edildiğini belirtir. Tıpkı mantık totolojileri gibi matematiksel önermeler de bir bakıma yalnızca dil bilimsel oldukları için herhangi bir gerçekliği yansıtmazlar. ‘’Bir denklem benim yalnızca iki ifadeye bakış açıma işaret eder, anlamlardaki eşdeğerliklerini gösterir’’ önermesi Gödel’in sonucuyla çelişmektedir.

Carnap Çevrenin tüm metafizik unsurları saf dışı etmeye yönelik pozitif programını işlevsel hale getirdiği düşüncesiyle Gödel’in tamamlanmamışlık teoremini kabullenecekti. Gödel, sözdizim programının başarısı olan çözümleyicilik tanımıyla Gödel, Carnap’ı güçlü bir Platoncu yöne doğru itti. Carnap’ın yönteminin kullanımıyla pozitivist programının Gödel ile çeliştiğine zor ikna olmuştu. Wittgenstein, Carnap’ı ve Feigl’in Carnap’a olan hayranlıklarından dolayı yasaklar listesine sokmuştu.

Hilbert ve Biçimciler: Sonuçlarını dünyanın doğasına ilişkin hiçbir deneysel keşfin tersine çeviremesine izin vermeyecek şekilde sapasağlam kuran ve a priori mantığı yoluyla doğruluğun peşinde koşan Matematik. Matematik kanıtları bir yerden başlamalı. Kanıtlar diğer kanıtlardan elde edilen sonuçlarla başlar ve bu sonuçlardan başka sonuçlara ulaşılır. Matematikte de tıpkı deneysel bilgide olduğu gibi’’ doğuştan gelen’’ bir şey olmalı. Matematiksel sezginin duyusal algının a priori benzeri olduğu düşünülür. Sezgiler aldatıcı bir uğraştır, bu yalnız matematik için değil. Fakat tüm gerçek sezgiler (totolojik olarak) doğrudur (çünkü totolojik olarak, çünkü doğru olmadıkça gerçek diyemeyiz), fakat tüm varsayımsal sezgiler gerçek değildir.  Aksiyomatik sistem. 17. Yüzyılın Spinoza’sı gibi bir rasyonalist, matematiğin aksiyomatik yöntemlerini benimseyip insan etiğine uygulamıştı. Aksiyomlar sistemin sezgisel olarak anlamlı temel doğrulardır. Anlatmaya çalıştıklarını anlarız ve doğru olduklarına inanmamız için bu yeterlidir. 



1889 yılında Giuseppe Peano (1858-1932) aritmetiği beş aksiyoma indirgedi. Sezgilerden tamamen kurtulmak için Biçimsel Sistem kuruldu. Biçimsel bir sistem sezgilerden gelen tüm destekten yoksun aksiyometik bir sistemdir. (Öklit geometrisinin paraleller postulatının aksiyomatik olmadığı, küme kuramını bilinenleri, kendilerinin üyesi olmayan tüm kümelerin kümesi gibi paradoks oluşturan kümeler olduğu). Biçimsel bir sistemin kurallarını izlemek- biçimsel sistem kural dışında bir şey içermez, bir bilgisayara programlanabilen, yani hesaplanabilir olan ve tümüyle tekrarlamalı işlevlerden oluşan kombinasyonel bir eylem olmalıdır. Her bir adımda ne yapmamız gerektiğini anlatan işlemlerin sıralanımı olan algoritma yardımıyla kavranılır. Tekrarlamalı işlev, ilk tamamlanmamışlık teoreminin kanıtında ilk kez Gödel tarafından kullanıldı. A priori aklımızın biçimsel bir sistemde yapması gereken her şey kurallarla belirlenir. Biçimsel sistemlerin matematik uğraşı için tamamen yeterli olduğunu göstererek sezgileri yok etme arzusu ve böylece bir olasılığın iddiası biçimcilik olarak bilinen meta-matematiksel görüştür. Matematiğin doğası gereği hiçbir şeyle ilgili olmadığı düşünülmelidir. Sezgileri atarak, matematik tanımların varsayımsal nesnelerini yok ederiz. Matematik betimleyici değildir.

Gödel’in sonucunun, biçimsel sistemlerin yeterliği- tutarlığı ve tamamlanmamışlığı-sezgilerin tamamen yok edilebilirliği sorusuyla ilişkilidir, bu soru da matematiksel gerçekliğin ya da Platonculuğun tanımlayıcı sorusu olan matematiksel bir gerçekliğin yok edilebilirliğidir.

Wittgenstein için ya da en azından birinci dönem Wittgenstein için bilginin tümü, daha ziyade matematiksel bilgi sistemleştirebilir. Sistematik bir biçimde sistemlerimizden kurtulan önemli olan her şeyi barındıran her şeyi barındıran, yani söylenemez olandır.  Gödel ifade edilen bilgimizin bariz bir şekilde matematikten daha büyük olduğuna inanıyordu. Biçimlendiremediğimiz şeyi yine de bilebiliriz, matematikçinin kehanete eğilimi olsaydı böyle diyebilirdi.

Hilbert sezgisel tüm yönelimleri yok ederek matematiği paradoksa karşı aşılamaya kalkıştı. Gödel ise bu yönelimlerin yok edilemeyeceğini kanıtlayarak biçimciliğin aşılama programına son verdi. Biçimciler sezgileri yok ederek matematiksel kesinliği tasdiklemeye çalışmıştı. Matematiği bilen parçamız bedensel ölümümüzden kurtulacak parçadır. Spinoza da benzer bir bağlamda tartışacaktı. 



Turing ‘in kanıtı Gödel’e çok yakındı (ikisi hiç karşılaşmadı). ‘’Bir miktar sonlu özellikte sayı kuramı içeren her tutarlı biçimsel sistemde karar verilemeyen aritmetik önermelerin olduğu ve ayrıca böyle herhangi bir sistemin tutarlılığının sistem içinde ispatlanamayacağı kesin olarak kanıtlanabilir. Turing 42 yaşında intihar etmişti. Lucas ‘’Gödel’in teoremi sayesinde en son sözü söyleyen daima zihindir. Canlı bir zihin, biçimsel, katılaşmış, ölü (mekanik olan -aslında ölü) herhangi bir sistemden daima daha iyisini yapabilir’’.

Gödel’in teoreminin sonuçları olarak, insan anlayışının ve iç görüsünün bir dizi kurala indirgenemeyeceğini kabul ettirdiğine dair güçlü bir argüman de üretilebilir. Bir bilgisayarla çok fazlasının insan düşüncesiyle başarılabileceğine dair argümanın da temelini oluşturur. Bildiğimiz düşündüğümüz şeylerin   hepsi biçimlendirilemeyeceği için, bildiğimizi düşündüğümüz şeylerin bildiğimizin hiçbir kanıtı yoktur, sonuçta bu tamamlanmamışlıktır. İşte bu nedenle makine olmadığımızı kanıtlayamayız. Tamamlanmamışlık teoremi biçimselleştirmenin sınırlarını göstererek hem zihinlerimizin makinelerden üstün olduğunu hem de bunu kanıtlamanın imkansız olduğunu ileri sürer. Yine neredeyse bir paradoks.

Gödel için sezgiler ve kesin kanıt arasındaki ayrım daima açıktı. Biçimselleştirmenin tümünün ötesine geçen bir matematik bilgisi iddiamızda tamamen sanrısalız (hezeyan, paranoya, kuşkuculuk, algıda seçicilik, düşmanlık, kötülük görme gibi). Paranoyak düşünme mantıksızlıkla değil yanlış yönlendirilmiş, kontrol edilemeyen bir mantıkla karakterizedir.

Oxford filozofu John Lucas’ın yayınlamış olduğu, zihin felsefesindeki sonuçların ilk tamamlanmamamışlık teoriden elde ettiğine dair makalesi vardı. Gödel aritmetiğin tutarlığına yönelik sonlu özellikte olmayan ve bundan dolayı ikinci tamamlanmamamışlık teoremiyle uyumlu yeni bir tür kanıt üzerine yazmıştı. Fakat sonlu özellikte olmadığı için Hilbert’in gereksinimlerini karşılamıyordu.



Feigl, Hans Reichenbach, Peter Hempel pozitivistler fikirlerini yurt dışında yaymaya başarılı olmuşlardı. A.J.Ayer’in düşünceleri Viyana’da duydukları üzerine inşa edilmişti. Harward’lı Willard Van Orman Quine Amerikan felsefesinin en büyük gücü haline geldi. Niels Bohr ve Werner Hewisenberg’in pozitivist bakış açısı fizik bölümlerinde resmi görüş haline gelmişti.

Sonlu-ötesi küme kuramın nesneleri…açıkça fiziksel dünyaya ait değildirler ve fiziksel deneyimle dolaylı bağlantıları bile oldukça gevşektir. Matematiksel sezgiye neden duyu algısından daha az güvenmemiz gerektiğine dair hiçbir neden göremiyorum. Küre kuramı paradoksları matematiğe, algı yanılmalarının fiziğe yarattığından daha fazla problem yaratmaz.

Gödel, makalesinde Cantor’un süreklilik varsayımının küme kuramı aksiyomlarından nasıl bağımsız olduklarını ve varsayımın aslında yanlış olduğuna inanma nedenlerini açıklıyor (üçe kadar sayabilen toplumlar için dört sonsuzdur.  Cantor sonsuzu en uzak yıldızdan alıp kapımızın önüne getirdi. Sonlu ötesi sayıları tanımladı. 0-1 arasındaki tüm rasyonel sayı noktalarının herhangi bir alandaki, herhangi bir hacimdeki noktaların sayısıyla eşlenebileceğini gösterdi. Yani tüm boyutlardaki nesnelerin boyut farkı olmaksızın eş noktaları taşıdıklarını, her birinin içinde aynı sonsuzluğu taşıdığını ispatladı (matematiksel.org). 



Paul Cohen süreklilik varsayımının küme kuramı aksiyomları temelinde doğru olduğunun da ispatlanamayacağını kanıtladı. Böylelikle her ikisi de süreklilik varsayımının karar verilemezliğini kanıtlamış oldu.
 
   Program:
ETP-1 Neopozitivizm    Viyana Çevresi-1
ETP-2 Neopozitivizm   Viyana Çevresi-2
ETP-3 Neopozitivizm   Viyana Çevresi-3
ETP-4 Neopozitivizm   Ludwig Wittgenstein- 1 (hayatı)
ETP-5 Neopozitivizm  Ludwig Wittgenstein- 2 (1. dönemi)
ETP-6 Neopozitivizm  Ludwig Wittgenstein- 3 (2.dönemi)
ETP-7 Neopozitivizm  Ludwig Wittgenstein- 4 (eserleri)
ETP-8 Neopozitivizm Kurt Gödel-1 (hayatı)
ETP-9 Neopozitivizm Kurt Gödel-2 (Viyana Çevresi) (teorileri)
ETP-10 Neopozitivizm  Rudolf Carnap-1
ETP-11 Neopozitivizm Rudolf Carnap-2
ETP -12 Neopozitivizm Rudolf Carnap-3 (metafizik, etik, psikoloji)
ETP-13 Neopozitivizm Olasılık Kavramı, Bilimde Teori ve Öngörü, Sayılar Sistemi, Ampirizm, Semantik Dil, Ontoloji
ETP-14 Neopozitivizm  Bertrand Russell

              Kaynaklar:

 1.  Viyana Çevresi                 Hasanhan Taylan Erkıpçak (Almanca aslından çeviren) (Pinhan Felsefe yayınları)
2.  Ludwig Wittgenstein                                       Edward Kanterman (Ketebe yayınları)
3    Wittgenstein Üzerine                                     Jaakko Hintitkka  (Sentez yayınları)
4.  Wittgenstein (Dil Yörüngesinde Felsefe)        Hüseyin Subhi Erdem   (Köprü kitap)
5.  Gödel'in Tamamlanmamışlık Kuramı              Rebecca Goldstein (Alfa kitap)
6.  Rudolf Carnap                                                Ercan Salgar (Otorite kitap)
7.  Felsefe ve Mantık Yazıları                              Teo Grünberg (cogito-YKY)
8.  Klasiklerle Felsefe                                          Nigel Warburton (Alfa felsefe)
9.  Mantıksal Atomculuk Felsefesi                       Bertrand Russell
10. existentialcomics                                             Karikatür ve İngilizce Metin

 
  
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt