×

Bir Duayen Bülent Cedetaş



Bir Duayen Bülent Cedetaş 

Tülay Kanıt 

1975 yılında yeni mezun bir elektrik mühendisi olarak CEDETAŞ'da çalışmaya başlamak, yaşamım boyunca elde ettiğim en büyük şanslardan biriydi

Bu 46 yılın benim için en önemli ve anlamlı yönü tamamının CEDETAŞ'ta geçmiş olmasıdır. CEDETAŞ Tülay Hanım olarak tanıtılmaktan büyük keyif ve gurur duydum.

Çalışma hayatımın en büyük şansı ise Bülent Cedetaş'ı tanımak ve onunla çalışmak oldu.

Mesleğine gösterdiği saygı ve tutku ile insanları yönetmekteki sabırlı tutumu, olaylar karşısındaki sakin davranışları ve öğrenme - öğretme gayreti ile örnek bir insandı.

Elektrik Mühendisliği alanında ilklerin adamı olmak özelliğini hep sürdürdü. Etik anlayışında hiç ödün vermeden değişik alanlarda başarılı girişimler yaptı. Yeniliklere her zaman açıktı. Türkiye’de kurulan ilk internet şirketi PRİZMANET CEDETAŞ grubu içinde onun inancı ile kurulmuştu.

Çok iyi bir mühendis olmasının yanı sıra; bazen her şeyi paylaşıp konuşabileceğiniz harika bir arkadaş, bazen de hoşgörülü şefkatli bir babaydı.

Geniş ufuklu bir aydındı. Seyahat etmeyi, okumayı ve kitapları çok severdi. Büyük  bir kütüphaneye sahipti. Kurtuluş Savaşı ,ATATÜRK ve devrimler onun için değişmez taşlardı. Zarif nüktedan kişiliği ve geniş hafıza dağarcığında hemen her olayda anlatacak bir fıkra veya okuyacak bir şiir vardı.

Ölümünün 6. Yılında değişik zamanlarda konuşma ve röportajlarından alıntıları aktararak onu anmak istedik. Günümüz kuşağının da ondan ve yaptıklarından alacağı çok dersler olduğuna inanıyoruz.

15.02.2015 günü hayata gözlerini yuman Bülent Cedetaş inanılmaz sabrı – toleransı – insanlığı - dürüstlüğü - çalışkanlığı - güven veren ve yaptığı işin arkasında olan kişiliği ile daima hatırlanacaktır.

RÖPORTAJLARDAN :

Cedetaş ile başlayalım isterseniz, Cedetaş hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bülent Cedetaş: 1953 Yıldız Teknik Üniversitesi mezunuyum. Hilton Oteli’nin 3. katının betonu dökülüyordu staj için oraya girdim ve kaldım, o gün bu gün şantiyecilikten kurtulamadık. 1954 yılında master yapmak için Amerika’ya gittim, ailevi sebeplerden ötürü Türkiye’ye geri döndüm. Birtakım ufak proje ve tesisat işleri yapmaya başladım bu durum 1958’e kadar sürdü. 1958 yılında Hilton 2. kısım inşaatı başladı ve orada yine eski ekip vardı, beni çağırdılar bunun üzerine 1964 yılına kadar orada kaldım. 1964 yılında ayrılıp serbest çalışmaya başladım. Baro Han da bir küçük büro tuttuk. 2 yıl orada çalıştık, kadronun kalabalıklaşması üzerine Taksim’de daha geniş bir ofise geçtik. Artan işler ve personel sayısı nedeniyle 1974 yılında Mecidiyeköy’de bir daire kiralayarak taşındık. Cedetaş Elektrik’in Limited Şirket haline dönüşmesi de bu döneme rastlar. 1980 yılına kadar sadece proje işine devam ettik. Bu dönemde sanayi yapılarına ait projeler çoğunluktaydı. 

12 Eylül 1980’de başlayan dönemde yatırımlar kesildi. Projeler azalmaya başladı. Neredeyse kadromuzun tamamı yabancı sermaye ile kurulan bir şirkete transfer oldu. Bir iki projeyle o krizi atlattık. Bu arada birkaç taahhüt işi aldık. 1983 yılında Beşiktaş’a taşındık, artık kendimize ait bir binamız vardı. 2003 yılında ise yine kendimize ait olan Samandıra’daki binamıza geçtik.

Sadece projeyle bu işi sürdürmemiz olamayacaktı. Başka işlerde yapmak gerekiyordu. Ancak bu projeci şapkasıyla olamazdı, kendi başına çalışan ayrı üretim-uygulama-satış şirketleri olsun dedik ve özellikle uygulama yapan şirketin bizim yaptığımız işlere teklif vermeme şartını koyduk. 

Başladığımız dönemlerde proje yapmak çok zordu, şimdi bilgisayarlar var. 1967’de aydınger bulamazdık, balık kokan kötü kâğıtlarla iş yapıyorduk. ? Geçen dönem içerisinde önemli işlere imza attık ama her şeyden önce tarafsızlığımızı korumaya azami özen gösterdik ve bunu da sağladık.

Sektör hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Bülent Cedetaş: 1980’li yılların sonuna kadar biz bu işleri yaparken Türkiye’de yabancı firmaların verdiği kataloglar dışında hiçbir şey bulunmazdı. Onlara bakarak armatür resimleri çizer, ışık eğrileri çıkarır, aydınlatma hesabı yapardık. Bunu da ihale dosyasına koyar, müteahhide aynı ışık eğrisini sağlayacak armatür yaptırırdık. Bugünkü teknoloji olmasa da o günler fevkaladeymiş. Şimdi o katalogları veren firmalar Türkiye’de ofisler açtılar. Bina yaptıracaksanız koşup geliyor projeye ne gerek var, ben sana aydınlatma projesini yapıvereyim diyor. Ya da makine imalatıyla ilgiliyse biz onun kumandalısını da yaparız diyor.

Zaten varla yok arası bir para verirler, o para da gittikçe ufalır. Bu ve benzer olaylardan sonra o proje artık o binanın projesi olmaz. Aydınlatmayı yapan firma; sizinle konuşmaz, mimarla konuşmaz bilgisayarın düğmesine basar ki programı da var 50 adet armatür der, o da kendi armatürüdür, sonra bir bakmışsınız ki bunlar binanın yapısına uygun değil. Bu da işin ciddiyetini yok ediyor.

İşverenlerin konuya bakış açısı için neler söylenebilir?

Bülent Cedetaş: İşveren için öncelik Fiyat tabiki… Bu bir kültür meselesi, en zor şey mal sahibine karşı onun kendi menfaatini korumaktır. Onun, bizim kadar elektrikte nerede menfaati var bilme şansı yok. Biz kendi menfaati için onu zorluyoruz, yani bugün bunun yapılması lazım yarın bunlar başına başka işler açar diyorsunuz onu bile anlatamıyorsunuz. Mesele çok para almak değil, oradan geçerken bunu ben yapmıştım diyebilmek. Onu diyemiyor, arka yoldan gidiyorsanız o işten hayır yok..

Eğitimin bu noktada önemli bir yeri var diyebilir miyiz?

Bülent Cedetaş: Türkiye’de yaşayan herkesin bir hizaya gelmesi gerekiyor. Yapı yaptıracak kişi ya da devletin bu işle ilgili biriminin yani hepsinin bir bilgi birikiminin olması gerekiyor. Olmaz ise siz istediğiniz kadar kendinizi paralayın doğru bir proje, doğru bir iş çıkmaz. Bu sadece proje ekibinin değil hepimizin eğitim ve görgüsünün artmasıyla düzelecek bir sorun..

Yurtdışındaki firmalara iş yaptırmak

Bülent Cedetaş: Türkiye’de yapılan işlerde de aynı sorun var. Yatırımcı projesini bir Türk firmasına yaptırıyorsa 3 lira veriyor, aynı iş için dışarıdaki firmaya 30 lira veriyor. Aslında yabancı firmanın ismini satın almak oluyor bu… Projenin satışı için önemli çünkü



ÖĞÜTLER

55 yıllık meslek hayatımda beni bugünkü bulunduğum yere getiren prensiplerimi genç arkadaşlara tavsiye ederim;

a)    Öncelikle mesleklerini ve projeciliği sevmeleri gerek. 

Biz çok severek çalıştık, yola çıktığımızda daktilo makinemiz yoktu. Meslek ve işinizi severseniz o konuda hiçbir uğraş size angarya gelmez. Meslek, dolayısıyla aktif çalışma hayatınız daha uzun ömürlü olur.

b)    Çalışırken öncelik, işiniz ve mesleğiniz de olmalı, elde edeceğiniz maddi olanak mesleğinizdeki başarı ile orantılı olacaktır.

c)    İnsanlık ve meslek onurunuzu daima muhafaza ediniz. 

İnsanın iş hayatında itibar kazanması, para kazanmaktan daha zordur.
Onun için insanlık ve meslek onurunu ön planda tutmak, asla taviz vermemek lazımdır.

d)    Meslekte araştırmacı olmalı, hedef daha büyük projeler (yüksek teknolojili)   olmalıdır.

e)    Projede beraber çalışılan disiplinler hakkında genel bilgi sahibi olmalıdır.
((Mimari, statik ve mekanik  vb)


Bilhassa yapının mimarisini iyi tanımalı hazırlanan proje yapı ile uyum içinde olmalıdır.

Ayrıca yapının iç düzenlemesi yapılış gayesine uygun olmalıdır. (Mimari)

f)    Projenin başarısı Yapımcının oluşturacağı proje ekibi ile seçeceği yapımcının yetenek, deneyimine bağlıdır.

g)    İş hayatında çıkacak zorluklar karşısında pes etmemeli üzerine gidilmelidir.

Hiç bir şey dışarıdan görüldüğü kadar zor veya korkunç değildir. (Bizim yaptığımız avize işi gibi)

h)     Unutmamalı ki projecilik iğne ile kuyu kazmaya benzer.

i)    Özdemir Asaf’tan bir şiir

KALIN İSTASYONU


Kalın istasyonu müdürü
Hasan Kalabalık...
Kalın istasyonu hareket memuru
Hasan Kalabalık...
Kalın istasyonu gişe memuru
Hasan Kalabalık...

Bir akşam memurlarını
Akşam yemeğine çağırdı
Yenildi, içildi geç vakitlere kadar,
Hikâyeler anlatıldı.
Kalın istasyonunun müdürünün evinde
O gece yatıya kalındı.

 
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt