×

Avusturalya'nın Kalbine Yolculuk Yazı Dizisi-2

 

Avusturalya'nın Kalbine Yolculuk
Yazı Dizisi-2


Ömer Özgür Bozkurt

Kaldığım yerden, yani Avustralya’nın kalbi olarak bilinen, “Red Center”dan devam ediyorum. Yazımın devamında büyülü özellikleriyle Uluru ile buradaki kampımdan bahsedeceğim. 

Hadi başlayalım!
Uluru

Sabah ilk ışıklarla Alice Springs’ten ayrıldım ve Uluru’ya öğleden önce ulaştım. Burası Avustralya'nın en inanılmaz yerlerinden biri. Hemen Uluru’nun etrafını yürümeye başlayarak, bu  gizemli yere daha da yakınlaşma vakti gelmişti. Tam dibine gelene kadar Uluru'nun ne kadar büyük olduğunu algılayamadım, gerçekten çok büyük. Şimdiden yazayım, kaç kez görsem de, Uluru'ya her zaman hayran kalacağımı hissediyordum. O bir yer değil, bir his. Bunu deneyimleyene kadar açıklayamazsınız ve herkesin hayatında en az bir kez deneyimlemesini öneriyorum.

Gittiğimde o kadar sessizdi ki, her yer kendime aitmiş gibi hissettim. Yürüyüş yaparken bu devasa kayaya dokunabilirsiniz ancak kutsal bir yer olduğu için uymanız gereken kurallar var. Kültürel nedenlerle bazı bölgelerin fotoğraflanmasına da izin verilmemekte. 







Aborjinler’in 60.000 yıldan fazla tarihine ulaşılabiliyor, duvar resimlerinden veya kap kacaklardan. Fakat yazılı bir tarihe sahip olmamalarından, günümüzde hala gizemini koruyan çok fazla soru var. Emin olduğumuz tek şey var, doğa ile ahenk halinde yaşamayı bilen ve binlerce yıl bu ahengi bozmadan yaşamış bir toplum. 

Mitolojik anlatılarını, deri üzerine yaptıkları resimlerle ve işlemelerle sürdürüyorlar. En önemli unsur olan yaratılış, Aborijin kültürünün ve dolayısıyla Aborijin sanatının kalbi diye tanımlanıyor. Aborijin halkının kimliğini ve onların toprakla olan bağlantısını sağlayan rüyayı da ortaya koyuyor.



Aynı zamanda Aborjin kültüründe deneyimleyerek öğrenme kavramı hakim. Bir bitkinin zehirli olup olmadığını ya da hayvanın tehlikeli olup olmadığını önceden deneyimleyenlerin aktardığı kadarıyla biliyorlar. Eğer onlar için yeni ise, denemekten çekinmiyorlar.

Unutmadan, belki müziğe olan ilgimdendir bilinmez, “Didgeridoo”  isminde geleneksel enstrumanları mevcut ve sesi beni çok etkiliyor. Bu enstruman ile bölgede bulunan hayvan ya da nehir ile rüzgar seslerini birleştirip, çıkarılan seslerle hikayeler anlatılıyor. Kesinlikle internetten gözlerinizi kapayıp dinlemenizi ve bu sırada hayal etmenizi tavsiye ederim.   
Avusturalya Aborjinleri  “Didgeridoo” geleneksel enstürmanı müziği için lütfen tıklayınız. 




Evet gün batımı için harika bir nokta Uluru. Günümün tamamında edindiğim deneyimler akabinde mutlu bir şekilde kamp alanına doğru yola çıktık. İlk gün için beklentimin çok üstündeydi. 



Tabiki ben yerimde duramayıp, gece yürüyüşe çıktım. Bölgedeki tek ışığa doğru yürüdüm ve bu gözlemevine benzettiğim yer ile gökyüzünü paylaşmak istedim. Bir kaç saat sonra dönüp, hayranlıkla gökyüzünü izleyerek, uyku tulumumun içinde uykuya daldım. Uzun zamandır bu kadar çok yıldız görmemiştim.
Uyku vakti..

Uluru hakkında paylaşımım: https://www.instagram.com/p/COuEAnBA9DO/


Yazı dizimin üçüncü kısmı Kata Tjuda, yani bir diğer kutsal bölge ile alakalı olacak. Ayrıca Kings Canyon ve doğal yaşam hakkında da daha detaylı bilgiler paylaşacağım. 

Sevgiler...
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt