×

Doğal Beslenme: Ve Kitabımın 9 Ay =4 Ruhunun Kısacık Hikayesi Efsun’lu Efsane Yazı Dizisi-17



 

Doğal Beslenme:

 

Ve Kitabımın 9 Ay =4 Ruhunun Kısacık Hikayesi

 

Efsun’lu Efsane 

 

Yazı Dizisi-17

 

Mine Rana Dayıoğlu


Efsun’lu bir başlangıçtı annelik hikayem, tıpkı her annenin olduğu gibi… Kavuşmak, ruhuna sarmak, beklemek, gün saymak, acemiliğine yenik düşmek.. Hepsi içinde bir sihri barındırır da
sen orada değilmiş gibi uzaktan izlersin olanı biteni, yaşadığını, hissettiğini.

Efsun’lu rüyam ile başlayan annelik maceram bu sefer kendim için yeni bir varoluşu gerçekleştirecekti. Efsun bilmediğim yollardan çıkıpgelmişti. O yollarda acemi bir annenin hisleri ışık olmuştu. Hep acemiidik hayata da çok bildiğimiz doğrular bizi hayat yolunda bazen şaşırtırdı.
Hele mevzu annelik ise…

Doktorumun gözlerinde hayalimi görmüştüm. İlk konuşmamızda beş yıl önce gerçekleştiremediğim doğal doğum isteğimin ateşi o gün atılmıştı. Biliyordum, istiyordum ve hayal ediyordum.

Hamile olduğunuzu hissettiğiniz andan itibaren hep o sihirli anı hayal edersiniz; kavuştuğunuz, kokusunu duyduğunuz o ilk an… O anın merakı, endişesi, kaygısı hiç dinmez yüreğinizden ve günler hep kavuşmaya doğru akar gider.

Efsun rüyam ise, Arel hayalimin gerçekleştiği bir anda gelmeliydi. Ve ben o ana doğru emin adımlarla yürümeliydim. Hiçbir engeli kabul etmiyordu kalbim.

Doktorum şartları söylemişti; az kilo, bol hareket, bebeğin doğru şekilde gelmesi, dikiş yerinin (sezeryan kesisi) incelmemiş olması, sakin ve kararlı olmam. İlk adım 4 kilo almam ile tamamlanmıştı, tüm hamileliğimi 4 kilo ile sürdürmüş, doktorumun huzuru ile endişesiz ve sağlıkla tamamlamıştım. Tabii az kilo derken bunu mu kastetmişti bilmiyorum:) 37. haftada her gün işe gidiyor, oradan oraya koşturuyordum, hamile olduğumu bile hissetmiyordum. İkinci adım da bol hareketle gerçekleşiyordu. Tüm hamileliğim boyunca tabii yıllardır süren beslenme tarzımın
da katkısı ile hiç ilaç kullanmamıştım. Vücudum sinyalleri doğru takip ediyordu. 32. haftada dönüp yerine oturan bir bebeğim vardı, yolu seçiyor, beni çağırıyordu. Her gün ona hikayeler anlatıyordum elimi bırakmadan sımsıkı sarıyordum, birlikte başaracağımızı fısıldıyordum. Doktorum sona yaklaşırken dikiş yerimin uygun olduğu sinyalini vermişti. Çevreden gelen birçok ses vardı sezeryan sonrası yapamazsın, zor, hiç duymadık… Sesler içimden geçip gidiyordu, ben kalbimi dinliyordum ve efsanem içimde sabret diyordu…

Ve bir gece ansızın... Uyuyorum, uykumdan uyandım hafif bir ıslaklık, terledim sanırım dedim, aslında hava o kadar sıcak değil… Ayağa kalkmam ile yürüme mesafem arasında her yer ıslanıp duruyordu, bu gelen suyumuzdu. Şaşırmıştım, hatta titremeye başlamış yatağa girmiştim ancak artık geri dönüş yoktu, Arel yola çıkmıştı. Efsun’u uyandırdım, rüyasına
fısıldadım kardeşin geliyor…

Hep birlikte gecenin birinde yola düşmüştük, şarkılar söyleyerek gittik hastaneye ve yürüyerek girdim kontrol odasına. Ebe açıklığı kontrol etmişti. Artık beklemek düşüyordu bize sabırla ve özlemle.

Ben sabırlı biri hiç olamadım, hep acele idi işlerim. Ve beni bekletmeyen oğlum 38. haftada merhaba demek istemişti bana. O gece sabaha kadar sabırla ve umutla bekledim. Güneş odama doğduğunda yeni bir gün olacaktı biliyordum. Tüm gece sancı ile geçmişti, yanımda uyuyan annem ve efsane babaya hiç seslenmemiştim. Sesimi sadece Arel duymuştu.

Sabah odama giren doktorum doğum sürecinin uzun ve sancılı olacağını söylediğinde emin misiniz demiştim. Doktorum gelene kadar ben ebeler eşliğinde tüm süreci tamamlamıştım. Hayalim adım adım gerçekleşirken yaşadığım dakikalar bir ömür hissedeceğim heyecanın yansıması idi.

Anestezi uzmanı hadi epidural yapalım dediğinde hayalime hiç kimse dokunamaz demiştim ve her adımı hissederek yaşamak üzere kendimi teslim etmiştim. Artık ben, bebeğim ve sancılarım vardı. Bir de her yükselişte ellerimden tutan sevdiklerim.

Beni doğum odasına aldıklarında artık sancım bitmişti, herkes nefesini tutmuş bana bakıyordu sadece gel dedim ve Arel’im nefesini yüzüme dönmüştü. Doktor kordonunu babasının ve benim kucağımda keserken ben ona umudumu, hayalimi, sevgimi sunarken hayalim umuda dönmüştü. Üç saat sonra dikişsiz, ağrısız hastaneden çıkarken yanımda Efsun’lu rüyam, kucağımda Arel efsanem, hayallerim omzumda, umudum kalbimde yeni bir hayata yeni bir anne, yeni bir ben olarak yürümüştüm. Yüzünü umuda, sevgiye dönen, kalbini inanca, aşka adayan herkes
hayaline ulaşır. Yeter ki kalp ritminizin sesini açın.

Bir doğum hikayesi başlangıcın ve sesin gerçeğe ulaşmasıdır. Hamileliğiniz boyunca beslenme şeklinizin ruhaniyetinize nasıl etki ettiğini bilseniz yediğiniz her lokmanın değerini daha iyi anlayabilirsiniz. Her lokmaya değer verin, araştırın, size verdiği güç ile sizden götürdüğü enerjiyi iyice düşünün.

Ben doğal doğum yapmak istiyordum ve beslenme biçimim ile aydınlanmak, dünyaya daha sağlıklı bakmak, zihnimi aydınlatırken bedenimi özgür bırakmak.

Şekere, beyaz pirince, beyaz una, tuza ve işlenmiş tüm paket gıdalara veda etmek, onlara ihtiyacın olmadan yaşamak, işin sırrı lezzettin yönünü değiştirmek. Sahip olduğunuz sağlıklı gıdaların hakkını vermek. Aradığınız lezzet yolculuğunun keşfi sebze ve meyvelerde et, süt, balık, tavuğu vücudunuzun ihtiyacı kadar tüketmekte ve geri kalanlar sizi her gün tüketmekte.

Yediğiniz her gıdayı öncelikle sorgulayın. Hatta bunu oyun haline getirin, çocuklarınızla oynayın, tablet başında ya da TV başında geçirdiğiniz dakikalardan daha çok keyif alacağınızı garanti ederim.

- Sebze mi meyve mi ya da neyin nesi?
- Mevsiminde mi değil mi?
- Sınırlı tüketimi ne kadar olmalı?
- Vücudum yediklerime nasıl tepki veriyor? Şişkinlik, ödem, halsizlik…
- Yediklerime ne kadar yatırım yapıyorum?
- Emek ve sevgi ile işliyor muyum?
- Yediklerimin kölesi miyim yoksa vücudumun ev sahibi mi?
- Gerçekten sevebilir miyim?
- Kokusu bana hangi zaman dilimini hatırlatıyor?
- Yediklerimin hikayesi var mı? Varsa merak ediyor muyum?
- Yedikçe duramıyorum daha fazlasını mı istiyorum?
- Ya da yedikçe kendime yetip bağımlılıklarımdan vazgeçiyor muyum?
- Yediklerim beni bencilleştiriyor mu?
- Acele işe şeytan karışırsa ben yemek yemek için hep acele mi ediyorum? Yoksa şeytan içimde mi?
- Vazgeçtiklerimi özlüyor muyum?

Ve en önemli soru “BİR KAŞIK ALSAM NE OLACAK?”

Bedeninizle bir sözleşme yapıyorsunuz, çıktığınız yolculuğunuzun bir   hikayesi, her döngünün bir nihayeti var. Vardığınız yerde sorguladığınız yiyecekler ve yaşamınızdan çıkardığınız gıdaları bir daha hayatınıza sokmamak için asla tüketmemelisiniz. Bir kaşık olsa dahi. Çünkü artık o bir kaşığa ihtiyacınız yok. Size ısrar edilen ve kendinize ısrar ettiğinizzamanlarda hep bu soruyu sormanızı tavsiye ederim.

Bir kaşık yesem ne olur?

Şimdi bu sorunun cevabını verelim:
Bir kaşıktan hiçbir şey olmaz, belki kilonuzda belki bedeninizde hiçbir değişiklik yapmaz. Ancak ruhunuz vazgeçtiği sinyalini aldığı o terkedilmiş ruhsuz gıdayı ruhuna değdirdiği an siz tekrar yolun başına dönersiniz.

Vazgeçmek dönmemek, artık size ait olmayan bir ruhu sahiplenmemek üzere yola çıkmış olmak. Damağınıza sindirdiğiniz gerçek lezzetlerin sihrini bozmak istemezsiniz değil mi?

O kaşığı yemeden önce bir kez daha düşünün, kaşığı kirletmeye değer mi, ya ruhunuzu?

Yolun başı engebeli, engebenin inişleri çıkışları olacak. Her düştüğünde, içine koyduğun gücün farkına varacaksın ve ayağa kalkmak zor olmayacak. Seni yolundan çevirmek için kaya parçaları gibi görünen oysa iç sesini dinlediğinde çakıl taşı olan engellerin önüne dizilecek. Vazgeçemeyeceksin, inanıp yüreğindeki sese, dinleyeceksin melodiyi ve kalkıp yürüdüğün yollarda o melodi seni hiç yalnız bırakmayacak. Sahici yürekler arayacaksın, bazen yanılıp kalbini açacaksın, kırıkların olacak, serüveninin parçalarını onlar tamamlayacak. Parçalar birleştikçe daha güçlü olacaksın. O güne dek hep susacaksın, kaçıp uzaklaşmak iyi gelecek. Sofranın en sonuna sessizce sineceksin, seni kimse fark etmesin diye sadece gülümseyeceksin. Bazen en savunmasız anında yakalanıp hesap
vereceksin, ruhunun dişlileri arasından anıların çıkacak, sana maziyi hatırlatacak. Yılmayıp gülümsemeye devam edersen, inanıp, içine doğanın gücünü katarsan hiçbir engel seni vazgeçiremeyecek.

Yürüdüğüm yollar kolay değildi. Hem kendimle hem çevremle birlikte yürümek zorunda idim. İçime sindirdiklerimi dışarıya yansıtmam zaman aldı. Kendi gıdam ile yargılanırken çocuklarımın beslenmesi ile sorgulandım. Misal, çocuklarıma süt içirmemem, bol su içirmem, peynir yemeleri için zorlamamam, çikolata kreması yedirmemem ve bunu gerçekten yapıyor olmam çoğunluğu rahatsız etti. Lakin gün sonunda zafer benimdi. Çocuklarımın yüzlerindeki ışık tünelin en aydınlık yeri idi. Onlar da yürüdüğüm yolları anlamaya, içlerine sindirmeye, var olan düzene başkaldırmaya hazırdılar. Doğanın kalbini keşfettiğimiz yolların başında olsalar da elimi hep tuttular.

Sizi de yolunuzdan çevirmek isteyenler olacaktır. Onlara verebileceğiniz en güzel cevap içinizde, pencereyi açıp doğaya teslim olmaya çağırın ve çim kokusunu içlerine çekmeleri için teşvik edin. Kim bilir yediklerini sorgulamak için bir hüzme süzülür içeri. Oradan yakalayın onları, anlatın, yorulursanız susun ve gülümseyin. İçinizdeki sesin kahkahası çok güçlü, orada doğa saklı.

İnsan olmanın doğaya ait olduğunu unuttuğumuz zamanlardayız. Modern zamanların ekmeden yemek, yerken düşünmeden tüketmek olduğunu düşünen toplumların yaşadığı bir asırdayız. O asrın içinde minik tohumlarız. Tohumlarımızı kaybetmezsek insanlık yaşayacak.

Gelecek TOHUMLARDA, BUĞDAYIN FİLİZİNDE, MEYVENİN ÖZÜNDE, SEBZENİN TAM KALBİNDE.

Dünyanın gittiği yer bizi mutsuz edebilir, peki biz dünya için ne yapıyoruz? Yoksa hala ısrarla kendi zevkimiz için üretilen ve dünyayı kirleten o yapay gıdaları yemeye devam mı ediyoruz? Bir değişiklik yapalım, özümüzü bulursak onlara ihtiyacımız olmadığını düşündüğümüz an yok  olacaklar sonsuza dek.

Bedeninizin içindeki kalbi gerçek gıda ve umutla beslemeyi unutmayın.

Bundan sonraki yazımıza ” Mineli Lezzetler ”  ile devam edilecektir.

Mutluluk Reçetesi : Doğal Beslenme kitabının yayını için izin veren Sn. Mine Rana Dayıoğlu’na Elektrik Tesisat Portalı olarak  içtenlikle teşekkür ederiz.
Paylaş:
E-BÜLTEN KAYIT
Güncel makalelerimizden haberdar olmak için e-bültene kayıt olun!
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin!
E-Bülten Kayıt